Eurogrup’un Kıbrıs sorununun olası bir çözümüne ilgi gösterdiği belirtildi.

Haftalık olarak yayımlanan Kathimerini gazetesi, her geçen gün AB’nin kurumsal organlarının daha fazlasının Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakere sürecinde yer aldığını yazdı.

Habere göre Avrupa Komisyonu’nun, Başkanı Jean-Claude Juncker’in kişisel temsilcisi Pieter Van Nuffel aracılığıyla BM himayesindeki müzakere sürecine aktif müdahilliğinin ardından, görüşmelerdeki gelişmelere Eurogrup da ilgi gösterdi.

Edindiği bilgilere göre 5 Ekim’de Lüksemburg’da gerçekleştirilen Eurogrup toplantısında Rum Maliye Bakanı Haris Yeorgiadis’in mevkidaşlarına Kıbrıs sorunundaki gelişmeler ve sorununun çözülmesiyle açılacak perspektiflerle ilgili bilgiler verdiğini kaydeden gazete, yine aynı bilgilere göre, Eurogrup’un, anlatılanlara büyük ilgi gösterdiğini ve Kıbrıs sorununun çözümü durumunda Kıbrıs’ta Euro bölgesinin, “bugünkü işgal altındaki kısmın” da dahil olmasıyla genişleyeceğine işaret ederek, Yeorgiadis’ten kurumu gelişmelerden haberdar etmesini istediklerini aktardı.

Eurogrup’taki gelişmelerin, çözümün ekonomik boyutu ve Kıbrıs sorununun olası çözümüyle ortaya çıkacak yeni düzenin ekonomik sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekliliği çerçevesinde geliştirilen girişimlerle de ilgili olduğunu belirten gazete, Hükümetin, Kıbrıs Türk tarafıyla uzlaşı ve anlaşma içerisinde, Uluslararası Para Fonu (MF) ve Dünya Bankası’nın yeni düzenin ekonomik sürdürülebilirlik meselesine yanıt verecek teknokrat bir çalışmanın hazırlanması konusunda işbirliği yapması yönünde çaba gösterdiğini belirtti.

Gazete Rum Hükümet kaynaklarının verdiği bilgilere göre, bu çabaların ötesinde, Güney Kıbrıs’ın Avrupa Merkez Bankası’ndan da benzer bir müdahillik istemeye yöneldiğini belirterek, çözümün ekonomik boyutunun önemli meselelerinden birinin de, bankacılığın birleştirilmesi ve KKTC’deki mevcut bankacılık sisteminin Avrupa standartlarına uyumu konusu olduğu üzerinde durdu.

Habere göre diplomatik kaynağın, Eurogrup’un görüşmelerdeki gelişmelere gösterdiği ilgiyi ve Avrupa Merkez Bankası’nın kendi alanında ilgili bir teknokrat çalışma sunulmasına ilişkin olası müdahilliğini yorumlamalarını istemeleri üzerine,“Tüm bunlar, Kıbrıs sorununun çözüm zeminini, AB ilkelerine dayanan iki kesimli, iki toplumlu federasyon olarak öngören 11 Şubat 2014 Ortak Açıklamasının sonucudur. İki lider arasındaki AB normlarına uyumlu olacak anlaşma, AB’nin yetkili kurumsal organlarının aşamalı olarak müdahilliğine de yol açar” yanıtı verildi.

ÇÖZÜMÜN MALİYETİ

Öte yandan Kathimerini gazetesi bir başka haberinde, Kıbrıs sorununun çözümünün maliyeti konusunda 40 yıldır yapılan müzakerelerde tam bir netlik  olmadığını belirterek, bunun sebebinin de (maliyetin) korkutucu olmasından kaynaklandığını savundu.

Yapılması gereken ekonomik uyumlarla birlikte çözümün finanse edilmesinin, iki liderin verdiği yetki üzerine BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin konuya müdahilliğiyle yeni bir dinamik kazandığına işaret eden gazete, Eide’nin New York’ta bulunduğu sırada IMF Başkanı Christine Lagarde, AB yetkilileri ve ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland ile bir araya geldiğini hatırlattı.

Gazete, bu görüşmelerin ardından uluslararası bağışçılar toplantısı fikrinin yeniden masaya geldiğinin görüldüğünü yazdı.

Öte yandan Kıbrıs sorununun çözümünde, tazminat maliyetlerinin ötesinde netleştirilmesi gereken pek çok konunun bulunduğunu savunan gazete, IMF, Dünya Bankası ve AB’nin uzmanlığının bu nedenden dolayı da istendiğini yazdı.

KKTC’DEKİ DURUM

Özellikle KKTC konusunda Federal Hükümet yardımlarda bulunsa da Kıbrıs Türk kurucu devletinin absorbe etmesinin çok zor olduğu yüksek sayılarda devlet memurunun bulunduğunu savunan gazete, Güney Kıbrıs’ta memorandum reformları sürerken, büyük ihtimalle Kıbrıslı Türklerin ekonomisinde de daha fazla yapısal reformlar gerekeceğini belirtti.

Bir diğer meselenin de KKTC’nin “Türkiye’ye olan yüksek borçları” olduğuna dikkat çeken gazete, borçlar konusunda 2009 yılında Dimitris Hristofyas döneminde Kıbrıs Rum tarafının, her kurucu devletin eski borçlarını üstlenmesi, aynı zamanda Yunanistan ve Türkiye’den “Kıbrıs Cumhuriyeti ve işgal bölgelerinin” borçlarını bağışlamaları yönünde tez belirttiğini anımsattı.