Gönyeli’de önceki gün bir annenin cinnet geçirmesi ile 7 yaşındaki öz oğlunu öldürmesinin, bunun ardından çocuğun dedesinin olanlara dayanamaması ile hayatını kaybetmesinin ardından ülke içerisinde büyük bir infial yaşandı.

Aile Danışmanı ve Uzman Sosyolog Nihal Salman, Haberal Kıbrıslı’dan Candan Mert'e yaptığı özel açıklamada konuyu toplum üzerinde oluşan korku bağlamında değerlendirirken, bu çerçevede gidenin geri gelmeyeceğini belirterek bu noktadan sonra devletin gitmesi gereken düzenlemelerden bahsetti.

“Çocukların psikolojileri bozuluyor”

Aile Danışmanı ve Uzman Sosyolog Nihal Salman, yaşanan bu trajik olayın ardından sosyal medya üzerinden adeta bir linç girişiminin başladığını ve herkesin konu hakkında üzüntü ve düşüncelerini paylaştığını kaydederken, sosyal medya içerisinde 7’den 70’e birçok bireyin olduğunu ve bu gibi durumlardan en çok etkilenecek kesimin yine çocuklar olacağını dile getirerek, bu gibi paylaşımların durdurulması gerektiğini belirtti. Salman, bunların yanında öldürülen küçük Ercan’ın babasının da ailesinin bulunduğunu ve bu gibi konulardan zaten yeterince etkilenen aile ve toplum halkının paylaşımlar ve kötü sözler ile işlerin daha da kötüye gideceğini ifade ederken, “Olan oldu, artık anneye gereken ceza neyse verilecektir, çok üzgünüz, halk olarak tam anlamıyla çökmüş konumdayız ama maalesef bu saatten sonra bağırıp çağırarak kötü sözler sarf etmek durumu çözmek yerine daha da yokuşa sürecek. Lütfen bu gibi paylaşımlar yapmaktan vazgeçin, biz bile duymaya, görmeye dayanamazken, çocuklarımızın da psikolojisi bozulmasın” dedi.

“İntikam duygusu içerisinde yapılmış olabilir”

Aile Danışmanı Nihal Salman, annenin psikolojik durumu bağlamında açıklamalarda bulunurken, buna yorum yapabilmek için kadınla konuşmak, öncesi ve sonrası davranışları ile ilgili fikir sahibi olmak ve nasıl bir insan olduğunu bilmenin önemli olduğunu vurgulayarak, çocukken geçirdiği herhangi bir travmatik vaka ve kişilikle ilgili sıkıntıların da bu gibi durumlarda etken olabileceğini kaydetti. Dışarıdan göründüğü kadarıyla boşanmak istemeyen bir kadının, boşanmak isteyen eşine vermiş olduğu bir acı olduğunu belirten Nihal Salman, “Bir tarafta travmatik bir vaka var, yani kadın orada ‘terk edildim’, ‘istenmiyorum’ düşüncesinde ve muhtemelen baba çocuğuna düşkün. Kadının düşüncesi, ‘Madem o bizi istemiyor, o zaman hem kendim ölürüm, hem de çocuğumu öldürürüm’ gibi gelişmiş olabilir” ifadelerini kullandı. Başka bir taraftan eşine karşı bir intikam duygusu beslenerek böyle bir tavır içerisine girilmiş olabileceğini kaydeden Salman, ‘en sevdiğini de alır, yanımda götürürüm’ düşüncesi ile hareket edilmiş olabileceğini belirtti.

“Depresif hareketin de ötesinde”

Bu hareketin depresif bir hareketin de ötesinde bir hareket olduğunu vurgulayan Uzman Sosyolog Nihal Salman, ne yorum yapılırsa yapılsın, ne söylenirse söylensin geriye dönüşün olmadığını üzülerek söylediğini kaydederken, “Hukuk devletinde yaşıyoruz, anne gereken cezayı hem fiili olarak, hem de zaten toplum tarafından dışlanarak alacaktır” dedi. Her şeyden önce ortada büyük bir mağduriyet yaşayan baba ve bir anneanne olduğunu belirten Salman, bu insanların akrabaları, ailesi ve arkadaşlarının olduğunu dile getiren Uzman Sosyolog Salman, “Biz tanımadan bu hale geldik, bu insanları düşünemiyorum ancak istediğimiz kadar kadını suçlayalım, istediğimiz her şeyi söyleyelim ancak maalesef bunların hiçbir faydası olmayacak, zararı daha fazla olacaktır. Akrabalarına ben buradan sabır diliyorum, çok ağır bir durum” dedi.

“Devletin üzerine çok görev düşüyor”

Aile Danışmanı ve Uzman Sosyolog Nihal Salman, konu bağlamında gidenin geri gelmeyeceğini vurgulayarak, bu noktadan sonra devletin, mağdur kadın, çocuk, eş çerçevesinde yapması gereken düzenlemelerin bulunduğunu kaydetti. Boşanma vakalarının ülkemizde çok fazla bulunduğunu ve bu durumun gerek çocukları, gerek eşleri depresyon, sıkıntı ve hayatlarını olumsuz etkileyecek sorunlara götürdüğünü dile getiren Nihal Salman, bu noktada devletin üzerine düşen görevlerin fazla olduğunu söyledi. Türkiye’de boşanan her ailenin devlet tarafından Aile Danışmanı’na gönderdiğini ve devletin Aile Danışmanı kadrosunun bulunduğunu ifade eden Salman, her aile mahkemesinde bir sosyoloğun görev yaptığını ve çocuğun velayeti, nafaka davası, ortak malların kime kalacağı ile ilgili raporun sosyolog tarafından hazırlanmasının ardından davanın görüşüldüğünü kaydederken, “Bizim ülkemizde bir nafaka davası bile 2 yıl sürebilirken, Türkiye’de boşanma davaları pek çok uzmandan destek alınarak yapıldığı için yargıçlar çok daha hızlı sonuç alabiliyor” dedi.

“Aile Danışmanları tahsis edilmeli”

Uzman Sosyolog Nihal Salman, KKTC’de boşanma davalarına bakan yargıçların aynı zamanda hukuk davalarına da baktığını ve aile davaları ile ilgili herhangi bir eğitimin verilmediğini dile getirirken, “Halbuki aile, hukuk davası gibi görülürse, aileye bu büyük ölçüde rahatsızlık verir, çocuklar ve eşler mağdur olur.” dedi. Salman, ada içerisinde gençlerde ve çocuklarda uyuşturucu gibi maddelerin bağımlılığının yoğunlaşmaya başladığını kaydederken, bunun altında yatan esas sebeplere bakıldığında ‘boşanmış aile çocuklarının olması’ sebebinin baş sebeplerden olduğunun görüleceğini vurguladı. Devletin bu konuyla ilgili hiçbir kontrol, denetim, aile eğitimleri gibi uygulamalarının bulunmadığını ve bunların ivedi biçimde yapılması gerektiğinin altını çizen Uzman Sosyolog Nihal Salman, “Boşanmak üzere olan eşleri mutlaka Aile Danışmanı’na gönderip, danışmandan gelen rapora göre boşanma kararının alınması, velayetin, çocukların nafakası gibi kararlarda uzmanlardan rapor alınarak yapılması gerekir.” ifadelerini kullandı.

“En büyük mağduriyet çocuklarda”

Dünya ile yarışır durumda bir boşanma oranının bulunduğunu, bundan dolayı devletin bir an önce bu konuda planlama yapması gerektiğini kaydeden Nihal Salman, bu çerçevede Sosyal Hizmetler dışında aileye bakan devletin hiçbir kurumunun olmadığını vurgularken, “Sosyal Hizmetler de bu konuda çok pasif kalıyor, zaten onların da görevi travmatik vakalardır. Türkiye ve pek çok ülkede boşanmayı önlemek için planlamalar yapılıyor ancak toplum dediğimiz ailenin temel olduğu kurum, bizim ülkemizde maalesef koruma altında değil. Aileye katkı sağlayabilecek herhangi bir kurumumuz yok, kadını, çocukları koruyan yasalarımız yok. Kadınların mağduriyetinin yanı sıra, çocuklar en büyük mağduriyeti yaşamak zorunda kalıyor. Bu nedenle devletin üzerinde çok büyük bir sorumluluk var. Bu yaşanan travmatik olayda da boşanmanın nelere sebep olabileceğini en ağır şekli ile görüyoruz, bu tarz travmatik sorunlar ile karşılaştığımız çok aile var. Devlet ivedi bir şekilde bu işe el atmalı” şeklinde konuştu.