DİKO Başkanı Nikolas Papadopulos, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’i, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la New York’taki üçlü zirvenin ardından, (New York’a) gidişi öncesinde verdiği sözleri bozmak ve takvimi kabul etmekle suçladı, “kötü bir çözüm dayatılmasının eşiğindeyiz” iddiasında bulundu.

Papadopulos haftalık Kathimerini’ye yaptığı özel açıklamada “Başkan Anastasiadis’e güven eksikliği kaçınılmazdır, bunun tek sorumlusu da kendisidir” dedi, özetle şunları ekledi:

“İcraatlarına ve tehlikeli tavizlerine itiraz ettiğimiz için, müzakereler konusunda gerçekleri halktan gizlemeye çalıştığı için, Annan planını geri getirmeye çalıştığı için, halkı çözüm isteyenler ve istemeyenler diye bizzat kendisi böldüğü ve ‘Kıbrıslı Rumlar çözüm istemiyor, geçmişte fırsatlar kaçırıldı’ dediği için, ‘Türkiye’de olumlu söylem’ saptayarak Türkiye’yi suçsuzlaştırdığı için, prosedür Eide ve Akıncı tarafından alınıp götürüldüğü için, sürekli bizim tarafı kapana kıstırdığı için Sayın Anastasiadis’e güvenemeyiz.”

Bu eleştirilerinin Anastasiadis’in müzakerecilik gücünü artırabileceğine inanç belirten Papadopulos, Anastasiadis’in Kıbrıs sorununda Rum Yönetimi eski Başkanı Dimitris Hristofyas’ın yolundan gittiğini, ekonomiyi de kendi haline bıraktığını söyledi.

“ŞU ANDA BAŞKANIK SEÇİMLERİYLE MEŞGUL OLUNMASI YERSİZ VE TAHRİK EDİCİDİR”

Papadopulos “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığı ve devamı tehlikedeyken, kötü ve işleyemez bir çözüm dayatılmasının eşiğinde bulunuluyorken 2018’deki başkanlık seçimleriyle meşgul olunması yersiz ve tahrik edicidir. Kesin olan tek şey Kıbrıs sorununda DİSİ ve AKEL’e muhalif bütün partilerin, yani DİKO, EDEK, Vatandaşlar İttifakı, Ekologlar Hareketi-Vatandaşlar İşbirliği ve Dayanışma Hareketi’nin işbirliğinin şart oluşudur”  dedi.

“KELİMELERLE OYNAMAYA, HALKIN ZEKASINI KÜÇÜMSEMEYE KALKIŞMASINLAR”

Hem Anastasiadis’in hem de Kıbrıs Türk tarafının reddetmesine karşın Kıbrıs sorununda bir ara anlaşmaya doğru sürüklenildiği endişesi belirtme nedeni sorulduğunda ise Papadopulos “önümüzdeki haftalarda yaşanacak gelişmeler kimin haklı kimin haksız olduğunu gösterecek” dedi, şunları ekledi:

“Umarım, ülkenin iyiliği için, ben haksız çıkarım.  Ancak kelimelerle oynamaya veya halkın zekasını küçümsemeye kalkışmasınlar. Şunu netleştirmemiz gerek: açık konuları daha sonraya bırakan herhangi bir antlaşma veya herhangi bir plan, ara antlaşmadır.  Sonraya kalacak açık konular ‘teknik’ olacak mazereti yersizdir, şüphelidir.  Mesela Anayasa konusunun ‘teknik’ addedilmesi mümkün mü? MEB konusunun? Uluslararası antlaşmalar ve Yasalarla ilgili konular ‘teknik’ görülebilir mi? Türkiye’nin çekilmesi teknik konu mu? Bu tıpkı, birisinin sana  bir ev satın alım sözleşmesi imzalatması, senin de parasını ödemen ancak evin planı, büyüklüğü, mevkii,  içinde kimlerle nasıl yaşayacağının daha sonra görüşülecek ‘teknik’ konular arasında olması gibi bir şey”

“NEW  YORK’UN SONUCU BEKLEDİĞİMİZDEN DAHA DA BETER”

Papadopulos’a, New York’taki Akıncı-Ban-Anastasiadis üçlü görüşmesinin daha önce söylediği kadar kötü olmadığı söylemi hatırlatılarak “üçlü görüşme Başkan Anastasiadis’in başarısı mıydı?” sorusu yöneltildiğinde ise özetle şunlar söyledi:
“Daha da beter, çünkü New York’tan dönüşünün hemen ardından ve önceden uzlaşılmış olduğunu gösteren bir süratle, verdiği sözü bozdu ve şahsen ‘planlama’ olarak isimlendirdiği takvimi kabul etti.  Kendisini, kapana kıstıracak ve New York’ta kaçtığı her şeye sürüklenmesine neden olacak bir prosedüre sürüklenmeye bıraktı. Tam da bu nedenle DİKO, Başkan Anastasiadis’in Toprak başlığını haritalarla, hemen şimdi, Kıbrıs Rum toplumu olarak vereceklerimiz olan başlıklarda daha fazla ilerlemeden, Kıbrıs’ta görüşmesi gerektiğini söylüyoruz. ”

“BEN DE ŞAŞIRDIM”

Papadopulos, Yunanistan Ulusal Tiyatrosu’nun Salamis Antik Tiyatrosu’nda Antigoni oyununu sergilemesi nedeniyle Güney’deki Yunan büyükelçiliği önünde protesto eylemi düzenlenmesi nedeniyle Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocas’ın “şaşırıp kaldım” dediği hatırlatıldığında şu cevabı verdi:

“Ben de Yunanistan Ulusal Tiyatrosu ve Kuzey Yunanistan Devlet Tiyatrosu’nun Türk askerinin işgali altındaki bir tiyatroda gösteri yapmasına ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurum ve makamlarına hakaret nitelikli prosedüre dahil olmalarına şaşırdım.”