Çeşitli dönemlerde Dışişleri, Ticaret Sanayi ve Turizm bakanlıklarında bulunan Nikos Rolandis, Rum tarafının, korkunç hataları yüzünden, “ezici zaferlerden, muhtemel ilhak noktasına geldiğine” dikkat çekti.

“1974’ten sonraki ilk yıllarda BM Güvenlik Konseyi bizim evimizdi. O dönemler Güvenlik Konseyi’ne bir dizi başvuruda bulunmuş ve neredeyse tamamen bizim lehimize kararlar çıkartmıştık” diyen Rolandis “geçen yıllar içerisinde uluslararası alandaki itibarımızı kaybettik, birçok dostumuzu kaybettik” vurgusunu yaptı, özetle şunları ekledi:

“Uluslararası alan bir yandan Güvenlik Konseyi kararlarına, Doruk Anlaşmalarına ve Avrupa Mahkemesi’ne atıf yapıp öte yandan da bunların tam aksi hareket etmemizden yoruldu. Maalesef bu yöndeki vukuatımız çoktur ve yıllar içerisinde retçiliğimizin bir sonucu olarak biriktiler. Reddettiklerimiz arasında şunlar var:

-Güvenlik Konseyi’nin Annan Planı’nı destekleyen 1475/2003 sayılı kararı,

-Genel Sekreterliğin, oluşturucu eyaletlerde nüfus ve mülk çoğunluğuyla ilgili S/21183 sayılı raporunu benimseyen 469/1990 sayılı kararı
-İki bölgeliliği tamamen kabul eden (Talat-Papadopulos) 8 Temmuz Anlaşması

-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, mülkte kullanıcıya da hak tanıyan Dimopulos (2010) kararı

Artık karar vermeliyiz: Altına imza da attığımız Güvenlik Konseyi kararlarını, Avrupa Mahkemesi kararlarını kabul ediyor ve saygı gösteriyor muyuz? Bu kararlara içinden cımbızla seçerek atıf yapamayız. İstemiyorsak da bunu söylemeli ve sonuçlarına da katlanmalıyız.

Dimitris Hristofyas Kıbrıs sorununu, taksimden önceki son başkan olmamak için çözmeye çalıştığını söyledi. Nikos Anastasiadis, bunca hata biriktikten ve çözüm neredeyse imkansızken görevi devraldı. Sürekli retçiliğimiz Kıbrıs’ın rüyasını ve beklentilerini gömdü. Mücadele artık taksimi engellemek için değil, Kıbrıs toprağının Türkiye’ye ilhakı için yapılıyormuş gibi görünüyor.

Bizim ‘vatanseverler’, defalarca uyarmamıza rağmen, Kıbrıs sorununu çözümsüz bırakarak ve inisiyatifleri birbiri ardına reddederek Kuzey toprağını aşamalı olarak ‘Türkleşmeye’ bıraktılar. Dilerim Başkan Anastasiadis, çok zorlaşan bu şartlar altında, Kuzey Kıbrıs resmen Türk toprağı olmadan önce, Mustafa Akıncı ile altın kesiti bulmayı başarır.”