Haberi ilk duyduğumda gerçekten heyecanlanmıştım, yalan değil.. Zira insanlar sınır kapısında deyim yerindeyse işkenceye tabi tutuluyorlardı.. 

Güney’den Kuzey’e Euro yağacak ama biz kendi elimizle bunu istemiyor pozisyonundaydık..  

 Çünkü devletin yönetsel mekanizmaları, mali yapısı doğru düzgün adım atmaya yetmiyordu..   

Ünal Üstel de önceliği Metehan’a vermek suretiyle sınır kapılarındaki sıkıntıların çözümü için Ekonomik Örgütler Platformu ile bir protokol imzalamıştı..   

Hemen telefona sarılıp Otelciler Birliği Başkanı Dimağ Çağıner’i aradım…

Detayları merak ediyordum..

Bana bir şirket kurulacağını, bunun kâr amaçlı olmayacağını bölgeye doğru bir planlama ve yatırım ile hem geçişlerin kolaylayacağını hem de bir döner sermaye oluşturacak noktalar yaratılacağını anlatmıştı..   

Her ne kadar “neden  ihaleye çıkılmadı” gibi eleştiriler yapılmışsa da ben bunu alkışlamıştım.. Zira ortada bir sorun vardı ve bu sorun toplumsal bir bakış açısıyla çözülecekti…   

Ne var ki aylar geçti, bir sonuç yok…  

 KIBRIS gazetesi olarak bir soruşturalım dedik ve gördük ki, proje platform üyeleri arasındaki anlaşmazlıktan ötürü ileriye götürülemedi..    O  ilk günkü heyecanım yerini üzüntüye bıraksa da Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz, “Proje rafa kalksa da biz elimizi taşın altına koymaya, Metehan sınır kapısını geliştirmeye hazırız” mesajı verdi..    Bu konu oldukça önemlidir.. Ekonominin bu kadar sıkıştığı noktada esnafın tek nefes alma kanalıdır Rum müşteriler..    Bu noktada vakit geçirmeden adımlar atılmalı, gereği her neyse yapılmalıdır.

*** ATAOĞLU’NUN ÇEVRE HASSASİYETİ   

Ülkemizde çevre sorunlarını tarif ederken “dağ gibidir” kelimelerini kullansak yeridir.. Bunun da nedeni yıllardır devletin çevre politikası olmaması, çevrenin ya bir daire ya da bir bakanlığın uzantısı şeklinde kalmasıdır..    Aslında durum bugün de çok farklı değil…   

Çevre, Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı adı altında son sıradadır.. Ama Bakan Fikri Ataoğlu’nun artık bu noktadaki deneyimi ile çevre konusunu ön plana aldığını sevinerek görüyoruz..    Bu girizgâhtan sonra gelelim konumuza… Cumartesi günü gazetemizde yayınlanan “Poşet kararı.. Üretim ve batış hikayeleri” başlıklı yazım ile ilgili Fikri Ataoğlu ağabeyim aradı, konuştuk.. Çok da faydalı oldu.. Zira gerek benim, gerekse çevreden sorumlu bakan olan Fikri ağabeyimin ortak noktası aynıydı; çevrenin korunması..    Bakanlık plastik poşet ve tek kullanımlık plastik ürünlerin 6 ay içerisinde yasaklanması kararı aldı…   

Evet plastik poşet ve tek kullanımlık plastik maddelerin çevrede geri dönüşümü yüzlerce yıla bedel… Kullanımlarının yasaklanmasına zaten ben de tam destek verenlerdenim, tek sorun şu an kurulu olan sanayi işletmelerinin durumlarının ne olacağıydı, eleştirim de bu minvalde oldu.   

Bu konuda Ataoğlu, sanayicilerin ürettiği ürünlerin ihraç yolunun açık olduğunu, fabrikalarının kapanmasına gerek olmadığını söylüyor..    Bunun yanında üreticilerin plastiğe alternatif doğaya zarar vermeyen, aynı işlevi gören doğa dostu malzeme üretebilmeleri için teşvik ve kredi programları üzerinde çalıştıklarını anlattı..    Bu çalışmaların kısa sürede sonuçlanması ve üreticimizin de hızlı şekilde dönüşüme imza atması hem bugünümüz, hem de geleceğimiz için oldukça önemlidir..  

  İş dünyamız zaten her konuda devletten öndedir… İş insanlarımız yasaklama kararı ve değişim için verilecek desteklerle kısa sürede buna da uyum sağlayacaktır..    Bu noktada önemli olan, iş dünyası ve hükümet edenlerin birlikte hareket edebilme becerisidir diye düşünüyorum..