Spor Uzmanı ve Uzman Klinik Psikolog Doğuş Engin yazdı...
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde son aylarda yaşadığımız trafik kazaları, artık sadece “talihsizlik” ya da “dikkatsizlik” diyerek geçiştiremeyeceğimiz bir noktaya geldi. Her kaza haberi ardından aynı cümleleri kuruyoruz: “Gençti… Daha hayatının başındaydı… Önlenebilirdi…” İşte tam da bu nedenle bu yazı sadece bir uyarı metni değil; sürücülere, karar vericilere ve topluma yönelik bir trafik psikolojisi çağrısıdır.
Trafik; sadece yol, araç ve kurallardan oluşmaz. Trafik aynı zamanda duygu, saygı, kontrol ve farkındalıktır. Direksiyon başında nasıl düşündüğümüz ve nasıl hissettiğimiz, çoğu zaman aracın modelinden ve yolun kalitesinden daha belirleyicidir.
Kaza raporlarında sık gördüğümüz gerekçeler var: hız, alkol, dikkatsizlik, telefon kullanımı… Bunlar doğrudur; ancak bu davranışların psikolojik arka planını görmezsek sorunu tam teşhis edemeyiz. Gün içinde yaşanan tartışmalar, eşler arası gerginlikler, iş stresi ya da kırgınlıklar direksiyona bizimle birlikte gelir. Öfkeli bir zihin, hız ve riski olduğundan küçük görür. Alkol yalnızca refleksleri değil, yargılamayı da bozar. “Bana bir şey olmaz” yanılgısı, alkolün en tehlikeli sonucudur.
Bazı sürücüler yolu kendine ait bir alan gibi görür. Önüne geçen aracı “saygısızlık”, sollamayı “meydan okuma” gibi algılar. Bu psikoloji, trafikte kavga, yol verme tartışması ve hatta kavgaya dönüşen olayların zeminidir. Telefon kullanımı, müzikle aşırı meşgul olma ya da araç içi tartışmalar; beynin dikkatini ikiye böler. Beyin aynı anda hem duyguyu hem yolu iyi yönetemez.
Direksiyon başında saniyeler içinde üç süreç gerçekleşir: algı, duygu ve tepki. Kaza çoğu zaman görmediğimiz için değil, duyguyu yönetemediğimiz için olur. Bu yüzden yalnızca “dikkatli olun” demek yeterli değildir; “duygunuzu da yönetin” demek gerekir.
Duyguyu fark etmek, yarışma dürtüsünü durdurmak ve acele duygusunu gerçeklikle karşılaştırmak güvenli sürüşün temelidir. 2 dakika geç kalmak, bir hayatı kaybetmekten çok daha hafiftir. Trafikteki diğer sürücüler sadece araç değildir; evine yetişmeye çalışan bir baba, nöbetten çıkan bir hemşire, çocuğunu okula götüren bir anne olabilir. Empati tam da burada başlar. Yol verdiğinizde zaman kaybetmezsiniz; toplum kazanır.
Trafik psikolojisi, direksiyonda sadece aracı değil, duygunu da frenleyebilmektir; çünkü karşında bir far değil, yerine konulamayacak bir insan hayatı vardır.
Bu çağrının, trafikte tek bir hayatın bile korunmasına vesile olması en içten temennimdir.