Hasipoğlu’ndan Cumhurbaşkanı Erhürman’a eleştiri: Bizi ucu açık federasyon müzakerelerine soktu
Hasipoğlu’ndan Cumhurbaşkanı Erhürman’a eleştiri: Bizi ucu açık federasyon müzakerelerine soktu
İçeriği Görüntüle

Haber: Pelin Yükselay

Vatandaşlar ülkeye giriş-çıkışlarda daha sıkı kontrol ve adaya ‘öğrenci’ ya da ‘turist’ statüsünde giriş yapan kişilerin denetlenmesini istiyor.

Gündem Kıbrıs Gazetesi muhabiri vatandaşlara, ‘İçişleri Bakanı olsaydınız ilk icraatlarınız neler olurdu?’ diye sordu.

Ülkede artan suç oranlarından fazlaca rahatsız olduklarını belirten vatandaşlar, bunun sebebinin ülkede artan yabancı nüfus olduğunu düşünürken İçişleri Bakanı olmaları halinde 3’üncü ülke vatandaşlarının sayısını azaltacaklarını söyledi.

Ülkeye kimlikle girişlerin artık kaldırılması gerektiğini dile getiren vatandaşlar, kendileri bakan olmaları halinde bu sistemi derhal değiştireceklerini, adaya giriş ve çıkışları zorlaştıracaklarını ifade etti.

‘Denetim’ vurgusu da yapan vatandaşlar, ülkede bulunan her bir yabancının akıbetinin sistematik bir şekilde takip edilmesi gerektiği vurgusunu yaptı.

Nüfusun halen bilinmiyor olmasından da şikayetçi olan vatandaşlar, göreve geldikleri takdirde, ilk işlerinden birinin de nüfus sayımı yapmak olduğunu kaydetti.

Vatandaşlar ne dedi?

Erşen Ummanel: İçişleri Bakanı ben olsaydım, ilk olarak ülkeyi sorma gir hanı olmaktan çıkarırdım. Her geleni adaya sokmazdım, vatandaşlıkları da öyle önüme gelene dağıtmazdım. Adaya girişlerin kimlikle olmaması gerekiyor, daha sıkı bir denetim şart. Yine ben İçişleri Bakanı olsaydım, dağıtılan kırsal kesim arsalarının veya arazilerin adaletli dağıtılmasını sağlar bunun yanında amacına uygun kullanılıp kullanılmadığına bakar, ona göre adımlar atardım. Bunların yanında İçişleri Bakanlığı’na bağlı devlet dairelerine sıkı denetim getirirdim. Devlet dairelerindeki mevkilerin amacına uygun kullanılması şart. Bizde ne yazık ki bu söz konusu değil. Mevkiler, kendi yandaşlarına yardımcı olabilmek amacıyla kullanılıyor oysa ki öncelik halk olmalı. Biliyorsunuz Kaymakamlıklar da İçişleri Bakanlığı’na bağlı. Bir bakıyorsunuz ülkedeki Kaymakamlara herhangi bir vasıfları yok, partili oldukları için o mevkideler. Bu duruma da el atar, işinin ehli kişileri, önceliği halka hizmet olan kişileri göreve getirirdim. Tüm bunların yanında ülkedeki dernek sayısı çok fazla, tabela dernekleri türedi. Bunları da denetler, daha iyi bir işleyiş için el atardım.

Mustafa İnönülü: Ben İçişleri Bakanı olsaydım ilk olarak adaya giriş ve çıkışları zorlaştırır, daha çok kontrol, denetim getirirdim. Herkes elini kolunu sallayarak adaya girmemeli. Bunun yanında vatandaşlık verilmesiyle ilgili kriterleri gözden geçirir, daha sıkı bir vatandaşlık verme sistemini hayata geçirirdim. Aynı zamanda 3’üncü ülke vatandaşları çok fazla. Onlara bir kısıtlama getirirdim.

Orhan Ayrenk: Memleket almış başını gidiyor, halk kan ağlıyor. Adaya giriş-çıkışlar çok kolay. Denetimin de olmamasından dolayı suç oranları günden güne artıyor. 3’üncü ülke vatandaşlarının nüfusu, yerli nüfusu geçmiş durumda. İlk olarak bu sorunlara çare üretirdim. En büyük sorunumuz denetimsizlik. Denetim, denetim, denetim. Her alanda, her noktada. 3’üncü ülke vatandaşları gerek turist gerek işçi vasfı altında adaya giriş yapıyor. Bir bakıyorsunuz altında son model bir araba. Biz gece-gündüz demeden çalışırken bunu yapamazken, adaya yeni gelen biri bunu nasıl yapıyor? Bu paralar nereden geliyor, devlet nerede? Tüm bunların sorgulanması, denetlenmesi gerekiyor. Devlet nerede? Devlet kendi vatandaşını koruyamıyorsa, bıraksın gitsin.

Salih Çakırcalı: Benim ilk işim ülkeye giriş çıkışlarda denetimi artırmak olurdu. Ülke yol geçen hanına döndü. Suç oranları gittikçe artıyor. Yeni Merkezi Cezaevi’nin kapasitesinin dolduğunu, hükümlülerin yüzde 80’inin 3’üncü ülke vatandaşları olduğunu okuduk geçtiğimiz gün gazetelerden. İşte tüm bunların önüne geçebilmek adına ülkeye giriş çıkışlarda sıkı takip ve de kişi ülke içerisindeyken denetim gerekiyor. Öğrenci olarak geldi ama ne yapıyor? Turist olarak geldi ama ne yapıyor? Devletin tüm bunları bilmesi gerekiyor.

Leyla Topal: Ben İçişleri Bakanı olsaydım ilk olarak nüfus sayımı yapardım. Bir ülke düşünün ki nüfusunu bilmiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Yabancı uyrukluların sayısı, yerli nüfusun sayısını geçti, gidiyor ama kimse net rakam bilmiyor. Yerli insan görmekte zorlanıyorsunuz marketlerde, yollarda, sokaklarda. İlk olarak nüfus sayımı yapılmalı ardından adaya giriş çıkışlar daha da sıkılaştırılmalı ve adaya giren kişinin takibi yapılmalı, denetimi yapılmalı. Bunun yanında 3’üncü ülke vatandaşları derhal gönderilmeli. Bu ülkede işi olmayan herkes deport edilmeli. Ülkedeki suç oranlarının artmasının tek sebebi adaya giren kişilerin durumunun takibinin yapılmaması. Madem takip edemiyorsunuz ya adaya almayın ya da gönderin.

Hüseyin Ummanel: İçişleri Bakanlığı demek içimizde olan tüm işlerden sorumlu bakan demektir. Bu ne demek, yerel yönetimler, kaymakamlıklar, insanların huzuru, vatandaşlık… Ben İçişleri Bakanı olsam işte tüm bunların bakanı olurdum. Sadece bir koltukta oturup, eşe dosta partiliye hizmet etmezdim. Önceliğim topluma hizmet olurdu. Tüm toplumu kucaklayıcı olurdum. Benim ülke içerisinde en fazla gücüme giden konu çevredir. Çevre demek, belediyeler demek, belediyeler demek de İçişleri Bakanlığı demek. Daha temiz, daha güzel bir çevreye sahip olamaz mıyız? İçişleri Bakanlığı bünyesindeki belediyelerle bundan da sorumludur aslında. Ben toplumsal düşünüyorum.

Metin Onbaşı: İçişleri Bakanı bugün ben olsam bir tane bile yabancıyı bu ülkeye sokmazdım. Yabancıların nüfusu, yerli nüfusun sayısını geçmiş durumda. Kıbrıslı yok yollarda sokaklarda… Nüfus değişti. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Nüfusu bilmiyoruz, bu da ayrı bir nokta. Derhal bu iki dediğim adımın atılması gerekiyor, ben olsam bunları yapardım.