Bahar Sancar’ın sunumuyla ekranlara taşınan Patronlar Kulübü’nün ilk konuğu, Kuzey Kıbrıs’ın en tanınmış iş insanlarından biri olan Ali Başman oldu. Gönyeli’deki ofisinde Gündem Kıbrıs ekibini ağırlayan Başman, iş yaşamının detaylarını paylaştı.

Şirketlerinin 1960 yılında kurulmuş bir aile şirketi olduğunu anlatarak sözlerine başlayan Başman, babasının ve amcasının kurduğu şirkette ikinci kuşak olarak bulunduklarını, 1992 yılında iş hayatına adım attığını söyledi.

İş hayatına ilk başladığı yıllarda şirketin Başman Kardeşler olarak faaliyet gösteren bir şirket olduğunu söyleyen Başman, “Hızlı tüketim ürünlerini ithal edip süpermarketler, oteller, cafeler ve restoranlara direkt satışlar yapıyorduk. Bunun yanı sıra bir de Avon markası ile kozmetik sektöründe faaliyetlerimiz devam ediyordu. İkici kuşağın da şirkete dâhil olmasıyla birlikte yatırımlar hızlandı ve perakende sektörüne girdik. Şuan da Kıbrıs’ta perakende sektöründe en büyük kurumlarından biriyiz. Bunların yanı sıra inşaat ve turizm sektörlerinde de faaliyetlerimiz bulunmaktadır” dedi.

“HİÇBİRŞEY KENDİ KENDİNE OLMAZ”

Hiçbir şeyin kendi kendine olmayacağını vurgulayan Başman, “KKTC’nin nüfusuna ve yüzölçümü yapısına baktığınızda, büyümek için farklı farklı sektörlerde iş yapmanız lazım ya da yurt dışına açılmanız gerekiyor. Farklı sektörlerde de iş yapacağınızda farklı alanlara açılmanız gerekiyor. Çünkü kısıtlı bir nüfus var. Dolayısıyla süreç içerisinde grup haline geldik. Önce hızlı tüketimde faaliyet gösterirken daha sonra kozmetik, perakende, turizm inşaat gibi sektörlerde genişleyerek şirketimizi büyüttük” şeklinde konuştu.

“HELLİMİN TESCİLİNİ ALMAMIZ BİZLER İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”

KKTC’in ambargolar altında olmasından dolayı ticarette yaşanan zorluklara değinen Başman, “İş ürün satın alımına gelince yurt dışındaki şirketler ambargoları görmüyor. Ama siz bir ürün satacağınız zaman engeller ile karşılaşıyorsunuz. KKTC’den yurt dışına Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden ticaret yapılıyor yurt dışına ürün yollamaya çalışıyoruz. İhracat yaparken Güney Kıbrıs’ın insafına kalıyoruz. Bazı ürünler yurt dışına gidiyor ama bazıları gidemiyor. Bu bizim yurt dışına açılabilmemiz adına çok önemli. Birçok ürünümüz Türkiye üzerinden yurt dışına gidiyor ancak Hellim konusunu dahi çözemedik. Hellimin tescilini almamız bizler için çok önemli” vurgusunu yaptı.

“İŞ İNSANLARIMIZIN İŞİ GERÇEKTEN ÇOK ZOR”

Pandeminin ardından piyasanın canlanmaya başladığını kaydeden Başman, “Özellikle pandemiden çok etkilenen küçük işletmelerin birçoğu ne yazık ki kapattı. Şuanda yavaş yavaş piyasa hareketlenmeye başladı. Dövizin yükselişi yabancı alışverişini tetikledi ama kiralar yükseldi, akaryakıta, elektriğe zam geldi. İşletmelerin girdi maliyetleri yükseldi. Satışlar artsa da bu girdi maliyetleri kazancı götürüyor. Türk parası devamlı surette devalüe oluyor. Giderler döviz gelirler Türk Lirası. Bunun dengesini kurmak gerçekten çok güç. Zam yaptığınızda ürün satamıyorsunuz. İş insanlarımızın işi gerçekten çok zor” dedi.

“VERGİLERİ ARTIRDINIZ AMA TASARRUF İÇİN NE YAPTINIZ?”

Başman, “Bizim hükümetlerden istediğimiz her zaman şuydu. Ben Ticaret Odası’nın yönetim kurulu üyelerinden biriyim. Ticaret Odası ile birçok kez hükümet yetkililerine ziyaretler gerçekleştirdik. Bizim istediğimiz bazı kritik reformlar var. Kamu reformu ve ekonomik reform bu ikisi bizler için çok önemli. Herkesin elini taşın altına koyması ve kendinden fedakârlık yapması gerekiyor. Gelir arttırıcı tedbirler kapsamında vergileri artırdınız ama tasarruf için ne yaptınız? Bir gelir gider dengesi yapılması gerekiyor. Bunu yapmak bu kadar zor mu?” diye sordu.

“BÜYÜK BALIK KÜÇÜK BALIĞI HER ZAMAN YUTAR”

Mali iş birliği protokolü hakkında konuşan Başman, “Ticaret odasının görüşleri ile örtüşen noktalar var reformlar konusunda. Ancak bizim için endişe yaratan iki ana madde var. Bir tanesi karşılıklı iş birliğinin kamu yönetimi konusunda. İkincisi de vatandaşlığa kabul konusunda gerekli iyileştirilmelerin yapılması. Vatandaşlığın kolaylaştırılması uzun vadede ülkenin yapısını bozacağı kanısındayız. Ama Türkiye’den gelen kardeşlerimizin iş yapmasını kolaylaştırmayız. Beyaz kimlik vererek bunu sağlayabiliriz” önerisinde bulundu.

Başman, “Büyük balık küçük balığı her zaman yutar. Bizim ülke yapımız bunlara çok müsait değildir. Bu risklidir. Benim görüşürüm her zaman yerel bir ortağın olması gereklidir. Buradaki işletmelerin çapı bellidir. KKTC’de, Türkiye’deki büyük firmalar ile rekabet edebilecek yapıda değiliz. O nedenle bunların ülke adına riskli olduğunu düşünüyorum. Oradaki büyük şirketlerle bizim rekabet edebilme şansımız yok” dedi.

“GENÇLER BURADA BİR POTANSİYEL GÖRMÜYOR”

KKTC’nin verdiği beyin göçü hakkında konuşan Başman, “Bugün Avrupa da bir üniversitede okuduğunuzda yılda 20 bin Euro gideriniz var. Dört yılda bu görünmeyen giderlerle 100 bin Euro’ya kadar çıkabiliyor. Yurt dışında okuyup daha sonra ülkesine dönmek isteyen gençlerimizin bugün KKTC’de alacağı en faza ücret ortalama 15-20 bin TL’dir. Gençler burada bir potansiyel görmüyor. Gençlerimizi çekmek için bir şey de yapmıyoruz. Şuanda çok ciddi insan kaynağı sorunumuz var. Kalifiye çalışan bulmak oldukça zor. İnsanlarımız Güney Kıbrıs’ta çalışmaya gidiyor. Sınırı geçip işe gidiyor Güney’e, akşam gelip evinde kalıyor, parayı burada harcıyor. Benim endişem birçok çocuğumuz, Güney’de daha düşük işlerde çalışmaya gidecek. İnsanlarımızı buraya çekmek için memleketin hali tamam değildir. Bunun için çok ciddi çalışmalar yapılması ve gençlerimizi buraya çekmemiz gerekiyor” uyarısında bulundu.