Haber: Bahar Sancar
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Gündem Kıbrıs Web TV’de Çiğdem Aydın’ın konuğu olarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ortadoğu’da devam eden İsrail-İran savaşını değerlendiren İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, “Kıbrıs’ın savaşa girme ihtimali bana göre çok uzak bir ihtimaldir. Rum tarafının İsrail’le yakınlaşması özellikle yaptığı işbirlikleri sebebiyle, Güney Kıbrıs’ı ve İngiliz üstlerini hedef haline getirebilir. İran’ın füzeleri etkili oluyor. İran Tel Aviv ve Hayfa’yı bombalıyor. Ancak isabetli atışlar yaptığını görmüyoruz. İran’ın bir gücü olduğunu görebiliyoruz. O nedenle güney Kıbrıs’ın riski olduğunu da görebiliriz. Ancak İran durup dururken İsrail’i vuracağına, İsrail’in Kıbrıs’taki varlığını vurmaya kalkar mı? Onu ancak çok güçlü bir İran yapabilir ve savaşın sonuna doğru oralara da saldırır. Şuan İran o kadar güçlü değil. Şuan İran’ın hava sahası İsrail’in kontörlündedir. Bu savaş Amerika’nın müdahalesiyle yada Amerika müdahalesine fırsat kalmadan durdurulabilir. İran harcamaların pahalı olduğunu görünce uranyum zenginleştirmekten vazgeçebilir. İran, uranyumu sivil maksatlarla geliştirdiğini söylüyor ama ABD’de sivil amaçla kullan ama zenginleştirme yapma diyor. Başka ülkelerden al ve kullan bu teknolojiyi elde etme diyor. Her ülke nükleer kullanabilir. Nükleer Santraller de kullanılıyor. Her ülke barışçıl ve enerji amaçlarıyla nükleeri kullanabilir. Türkiye ve birçok ülke nükleer enerji santralleri yapıyor. Gelecekte de nükleer enerjinin çok daha önemli bir noktaya geleceğini düşünüyorum. Şuanda dünya çok ciddi enerji kullanıyor. Örneğin yapay zekâ çok ciddi bir enerji harcıyor. ABD başkanı Trump’ın son Ortadoğu ziyaretinde Suudi Arabistan ve diğer ziyaret ettiği ülkelerde enerji santrali kurma teşviki ve empozesi yaptı. Ben Amerika’da bunu kuracağıma siz kurun biz faydalanalım dedi. Ancak İran’ın da nükleer santrali olması hakkıdır” dedi.
“Bugün haydut devletlerin başı İsrail ve Amerika olarak çıktı”
Konuşmasının devamında Talat, “İran eski literatürde uluslararası ilişkilerde haydut devlet olarak nitelendirilirdi. Yani kontrol edilemez devlet olarak tanımlanırdı. Irak, Libya, Kuzey Kore gibi ülkeler dünyanın genel yaklaşımına uygun davranmayan ülkeler olarak sayılırdı. Ancak bugün haydut devletlerin başı İsrail ve Amerika olarak çıktı. Evet saldırgandılar biliyorduk ama hiç bu kadar hoyrat noktaya gelmemişlerdi. İsrail şuanda Nazi Almanyası’nın yaptıklarını fırınlarla değil bombalarla yapıyor. Her gün binlerce insan öldürüyor. Bu haydut tavırlar Amerika tarafından da destekleniyor. O nedenle her zaman savaş riski var ama yakın zamanda bunun Kıbrıs’ta olabileceğini düşünmüyorum” diye konuştu.
“İsrail’in Rum tarafında konuşlanması çok ciddi boyutlara ulaştı”
KKTC’de hava savunma sistemi olmadığını söyleyen Talat, “Hava savunma sistemimiz yok. Ben eminim ki Rum tarafının da yok. Çünkü hava savunma sistemleri çok pahalı sistemlerdir. Biri bize saldırabilir diye bunu kurmak ekonominizle mümkün değil. Türkiye’nin bile doğru dürüst yok. Türkiye bile bir balistik füze saldırısına uğrarsa onun da yok ancak Türkiye bunun hazırlıklarını yapıyor. Üstelik Türkiye, savaşların yaşandığı bölgede olan ülkedir. Biz her şeyi yapabileceğimizi düşünmeyelim. Güney’in uçağı yok bizim de yok. Helikopteri var bizim de var. Kapasiteler bunu kaldırır. O nedenle Rumlar büyük devletlerle anlaşma yapıyor. Fransa, Almanya, İngiltere ile savunma anlaşmaları yapıyor. Gemilerini konuşlandırıyorlar veya girişlerine izin veriyorlar. Biz de Türkiye ile yapıyoruz. Dolayıyla savaşın bir çekim merkezi haline geliyorlar. Rum tarafı tehlikenin farkındadır. İsrail’in Rum tarafında konuşlanması çok ciddi boyutlara ulaştı. Hatta devletin kurumlarına kadar yerleşmişler. Örneğin bir okulda İsrail’in kuruluşu yılı kutlandı. O boyuta ulaştı ve Akel buna çok ciddi tepki gösterdi” dedi.
Talat, “Riski günler yaşıyoruz. Sadece kendimizi düşünmeyeyim. İranlıları ve İsrailleri de düşünün. Onlar da sivil insanlar. Onlar da ölümü hak eden sivil insanlar olmamalı. Birçok insan İsrail’in bombalanmasından Filistin’i bombalamasını göstererek ciddi reaksiyon göstermiyor. İsrail’de insanlar Netenyahu’yu desteklemiyor. Birçok eylemler yapıldı. İran’da nükleer bir fizikçi öldürülürse bu cinayettir. İsrail cinayet işledi. Genelkurmay başkanıı yatağında uyurken öldürüldü. Bu suikasttır. Nükleer fizikçiyi öldürürsen yarın başka insanları da öldürürsün. Trump, Hamaney’in yerini biliyoruz dedi. Koskoca süper gücün başkanı İran devlet liderini öldüreceğini söylüyor. Bu yaşananlar dünyayı kimler yönetiyor onu gösteriyor. İsrail gibi haydut bir devlet ve onun destekçisi Amerika…” diye konuştu.
“Biz bu ekonomi ile zor sığınak yaparız”
Ülkede son günlerde tartışılan sığınak konusuna da değinen Talat, “Biz sığınak falan barındıramayız. Nerede olduğunu bilmiyoruz ama var. Bende sığınaklar nerede bilmiyorum. Biz okul binalarımızı bile idame ettiremiyoruz. Hastanemizi bile ne hale getirdik. Tehlike geçince oralar içki, esrar hatta fuhuş noktaları haline geliyor. Bunları gördük, biliyoruz. Geçmişte bir yasal düzenleme vardı. Her apartman 4 kat ve üzeri olan belli bir metrekare bodruma sığınak yapmak zorundaydı ve o sığınağı da Sivil Savunma’ya devrederdi. Oralar hep mezbelelik olmuştur. Bir kısmını insanlar depo olarak kullanmaya başladı. Bu sayede orası korunurdu. Daha sonra bu işin böyle yönetilemeyeceği, bir sürü atıl kapasitenin toprak altında kaldığı görülünce, inşaatın bir bölümünden ayrılmasından vazgeçildi. Daha sonra bunun için katkı alınmaya başlandı. Bence doğru olan budur. Bir katkı alacaksın, bodrum katına sığınak yapılması saçmadır. Eğer sen topladığın paralarla merkezi birkaç sığına yaparsan korunaklı, onları savaş olmayan zamanlarda devlet olarak başka maksatlarla kullanabilirsin ve bakımlarını yaparsın. Diğer türlü sığınaklar biz yapamayız. Hava savunma sistemi nasıl istesek de kuramazsak, sığınakları da topladığımız o paralarla yapabileceğimizden kuşkuluyum. Otelleri kullanacaklarını söylediler. Sığınak işi çok kolay altından kalkılabilecek bir iş değildir. Rum tarafında ne kadar sığınak vardır ondan da emin değilim. Belki de insanları okullara çağırıp, üstüne de burası okuldur diye bayrak çekebilirler. Girne Hastanesi’nin eskiden damında beyaz bir haç vardı. Çocukluğumda bu nedir diye sorduğumda hastane olduğunu belirten bir işaretmiş. Belki de Rum tarafı böyle yerleri kullanacak. Fiili olarak toprak altında sığınakları var mı bilmiyorum. Onların maddi olanakları var belki yapmışlardır ama biz bu ekonomi ile zor sığınak yaparız” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının devamında yapılması planlanan tatbikat hakkında da değerlendirmelerde bulunan Talat, “Tatbikat olursa göstermelik olacak. Ciddi anlamda sığınak ve sığınak kullanımı bizim toplum için zor. Bir süre tutarsın ama sonra başka bir şey yaparsın. Sivil Savunma açıklama yaptı. Birçok sığınak depo oldu, belli bir yıldan sonra da bu fon Maliye’ye aktarıldı. Daha önce bu kaynak Sivil Savunmaya aktarılırdı ve muhtemelen Sivil Savunmanın kapasitesi artırıldı. Ben sığınak yapıldığını duymadım” dedi.
Talat’tan Özersay’a: Onu meclisten ayrılacağında düşünecekti
Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay’ın “Mülkiyet” konusunda siyasi partilere yaptığı “Ortak Meclis Kararı” önerisini değerlendiren Talat, “Onu meclisten ayrılacağında düşünecekti. Mecliste olsaydı muhalefeti de iktidarı da uyarırdı. Öfkelenip meclisten ayrılmak ancak bir şey başarılabilecekse yapılır. Şuanda konuşmasının anlamı yok” ifadelerini kullandı.
“Kıbrıs sorunu çözülmeden TMK bütün mülkiyet sorunlarını çözemez”
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Cumhuriyet Meclisi’ndeki vekilleri bilgilendirme toplantısı hakkında değerlendirmelerde bulunan Talat, “Aslında Tatar deklarasyon imzalanması için resmi bir öneride bulunmamış. İddiaya göre birlik beraber olun demiş. Resmi bir deklarasyon sunmamış. Öyle bile olsa bu deklarasyon ne olacak? ‘Rumların yaptıkları tutuklamaları kınıyoruz’ Buna kimse hayır demez. Ama kınama bir şey ifade etmez. Önemli olan sağlam argümanlarının olmasıdır. Sağlam argüman yok. Senin mallarının çözüm yeri çözüme kadar Taşınmaz Mal Komisyonu’dur ancak her zaman değil. Bu komisyonu biz kurduk. Bu komisyonu kurarken metnin içine de yazdık, AİHM’e de AB komisyonuna da söyledik. Kıbrıs sorunu çözülene kadar acil ihtiyacı olan insanlar buraya başvuracak. Ama Kıbrıs sorunu çözülmeden TMK bütün mülkiyet sorunlarını çözemez. AİHM’in verdiği kararlarda TMK iç hukuk yolu dedi ama biz herkesi bu komisyona başvurmaya mecbur edemeyiz dedi. Onlar da sorunlarının çözümü için Kıbrıs sorununun çözümünü bekleyecekler dedi. Sen Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe dönüştürürsen, çözüm istemezsen, beni tanı dersen, bunu da Güvenlik Konseyi kararları yasakladığı halde öne sürüp yeni politika belirlersen, Çözüme kadar TMK’nın iç hukuk yolu olduğunu değil, tek çözüm yolu olduğunu söylersen, mülkiyet konusunu Kıbrıs sorunu içerisinden ayırırsın” dedi.
“AİHM in öngördüğü çözüme kadar TMK’nın iç hukuk yolu olduğu kararını sen gözetmiyorsun”
Konuşmasının devamında Talat, “TMK’ya başvuran bir kişi komisyonunun vereceği karara boyun eğmek zorunda değilim diyebilir. Komisyona gider, tazminat veriyoruz der, adam istemem der konuyu kapatır. Bu da başvuranların hakkıdır. Mecbur değil insanlar senin verdiğin raakamı kabul etsin. Ben malımın iadesini istiyorum diyebilir. Hangi koşullarda iade olacağı TMK yasasında yazar. İçinde bir aile oturuyorsa TMK yasası bunu karşılamaz. O zaman ne olur? Çözümden sonraya kalır. AİHM de bunu söylüyor. BM’nin, dünyanın kabul ettiği bir çözümü sen kabul etmiyor ve beni tanı diyorsun. O zaman AİHM in öngördüğü çözüme kadar TMK’nın iç hukuk yolu olduğu kararını sen gözetmiyorsun” diyerek eleştiride bulundu.
“En büyük risk AİHM’in TMK’yı dumura uğratacak kararlar almasıdır”
Talat, AİHM’in Maraş’taki bir mülkle ilgili aldığı son kararı da değerlendirerek, “Maraş’la ilgili TMK yasasına göre, askeri bölgeler iade edilmez. TMK yasasına göre TMK buna karar veremez. Maraş askeri bölgedir. Maraş’taki mülkle ilgili olarak “Loizidou davası” benzeri bir karar verildi. Kullanım kaybını öde dedi. Malın bize devredilmesi yok. Manevi tazminat ve avukat masrafını öde dedi. Ödeyeceğin kullanım kaybını da hesapla öner dedi. Bu bir uyarıdır. Ama kararda devam etti ve TMK iç hukuk yoludur dedi. Bu bir uyarıdır. Bundan sonraki aşamada ne olacağını bilemeyiz. Delegeler komitesi toplantılarını 6 ay erteledi. Türk tarafı hazırlansın daha sonra bu konuyu görüşelim dediler. Eğer bu tazmin edilmezse farklı durumlarla karşılaşabiliriz. En büyük risk AİHM’in TMK’yı dumura uğratacak kararlar almasıdır. AİHM’in in en büyük korkusu binlerce Rumun AİHM’e başvurarak malını geri istemesidir. AİHM binlerce dosyadan korktuğu için TMK’yı kurmaya teşvik etti. O dönem biz AİHM’le hazırladık TMK yasasını. Benim dönemimdeki AİHM başkanları ve insan hakları komisyonu ile görüştüm. Bu yasayı öyle yaptık. UBP anayasa mahkemesine götürdü iptali için ama bu yasayı UBP’ye rağmen hazırladık. Bugün UBP politika değişikliği yapacak diye şeyi sabote etti. Dünya ile hiçbir bağımız kalmadı ve daha da kötüye gideceğiz. Şuan dünyada esamemiz okunur noktada değiliz” dedi.





