Demokrat Parti (DP) Lefkoşa Milletvekili adayı, Turizm ve Çevre Bakanlığı Müsteşarı Serhan Aktunç, Kulis Kıbrıs’ta gazeteci Ulaş Barış’ın sunduğu “Seçime Doğru” programına konuk olarak, dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.

2017 yılında denk bütçenin ortaya çıktığını ve söz konusu bütçeyle hem kamu maliyesinin karşılandığını hem de devletin gelir de elde ettiğini ifade eden Aktunç, 2017 yılının turizmin en güçlü olduğu sürece denk geldiğini anımsatarak, turizmin, ülke ekonomisi için ne denli önemli olduğuna vurgu yaptı.

“KENDİ AYAKLARIMIZ ÜZERİNDE DURABİLMEMİZ İÇİN, SEKTÖRLERİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ”

Turizm gelirlerinin 864 milyon Dolar olduğunu ve bu rakamın, cari açığın büyük bir kısmını karşıladığını belirten Aktunç, “Bu bize neyi gösteriyor? Eğer kendi sektörlerimize sahip çıkarsak –ki bunlar turizm, eğitim ve inşaattır- o zaman kendi ayaklarımız üzerinde durabiliriz” dedi.

“TURİZM POLİTİKAMIZI VE SİSTEMİMİZİ DEĞİŞMEMİZ GEREKİYOR”

Güney Kıbrıs’ın turizm politikasından örnek veren Aktunç, “Orada toplum ve turist bir arada. Kafelerde, barlarda, restoranlarda, tarihi yerlerde… Toplum turizmden para kazanıyor. İnsanlar, evlatlarının turizm sektöründe çalışmasından gurur duyuyor. Ben 1993 yılında turizm bölümünü kazandığımda, bizim evde bir matem havası vardı. Çünkü o dönemde turizm sektöründe çalışan, para kazanamıyordu. Bizim turizm politikamızı ve sistemimizi değişmemiz gerek” şeklinde konuştu.

“HER ŞEY DAHİL SİSTEMİN DE EKONOMİYE OLUMLU ETKİLERİ VAR”

Turizm sektöründe şu an her şey dahil sisteminin uygulandığını, bu sistemin de ekonomiye ciddi bir katkısı olduğunu ancak toplumun, her şey dahil sistemini benimsemediğini, çünkü gelir elde edemediklerini ifade eden Aktunç, her şey dahil sistemin ekonomiye etkisi şöyle aktardı:

“2019 yılında 8 büyük otel ile 8 büyük restoranın, iç piyasadan ve ithal olarak aldıkları ürünleri inceledim. 8 büyük otel ve restoran, ithal ettikleri ürünlere yıllık 25 ila 30 milyon arası bir para ödüyordu. İç piyasadan alınan ürünlere ödenen miktar ise 8 – 9 milyon civarındaydı.  2020 yılında pandemi ortaya çıktı, ithal edilen ürünlere ödenen para 8 – 9 milyona inerken, iç piyasadan alım, 1 buçuk milyonlara düştü. Yani, her şey dahil sistemde, dıştan bakıldığında her ne kadar öyle gözükmese de, iç piyasada, üreticinin, ürettiğini sattığı ortaya çıkıyor. Üretici, bu sayede ayakta kalabiliyordu.”

“TOPLUM TEMELLİ TURİZM”

Toplumun, turizmi neden sahiplenmediğine ilişkin konuşan Aktunç, “sonuç olarak bir insan psikolojisi… Eğer sen bir sektörden para kazanmazsan, 3-5 kişinin zengin olduğunu görürsen, biraz da kıskançsan, sevmemenin yanı sıra köstek olursun. Bu yüzden bir çalışmayı Kıbrıs’a uyarlamak için çalışıyorum: Toplum Temelli Turizm” ifadelerini kullandı.

“BİZDE KOLAYCILIĞA KAÇILIYOR… ADAM OTELCİDİR, AMA AYNI ZAMANDA TAŞIMACIDIR, TUR OPERATÖRÜDÜR, ÜRETİCİDİR, RESTORANCIDIR…”

Her şey dahil sistemin ekonomiye ciddi bir katkısının olduğunu ama turizmin büyük bir baca olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Aktunç, şöyle devam etti:

“Turizm bacasının altında; casino turizmi, gastronomi turizmi, her şey dahil turizmi, doğa turizmi olması gerek. Bizde kolaya kaçılıyor. Adam otelcidir, ama aynı zamanda taşımacıdır, tur operatörüdür, üreticidir, restorancıdır. Bu sektör bu şekilde hareket ederse, pasta sadece belli bir kesim içerisinde kalır. İşte Güney Kıbrıs ile aramızdaki fark budur.”

“PİLOT BÖLGELER OLUŞTURDUK”

Bu durumun bir anda değişemeyeceğini ifade eden Aktunç, “Örneğin ada içi ulaşım sıkıntımız var. Bizim otellerin konumlarına ulaşımdaki sıkıntılar” diyerek, bu sorunu çözebilmek adına pilot bölgeler oluşturduklarını kaydetti.

Aktunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu pilot bölgelerden biri Lapta biri de Yenierenköy’de. Örneğin Lapta’nın çok ciddi bir tarih potansiyeli var. Vadinin altında Kıbrıs’ın eski otellerinden biri var. Çok eski seramikler var. Lambusa Krallığı var. Kafamızdaki proje şu; birkaç butik otel, kafeler, restoranlar, müzeler, atölyeler… Ve tüm bunları aileler çalıştıracak. Orada bir hayat olacak. Toplum bu sektörden para kazanacak, aidiyet duyacak.”

“TOPLUMU ARKASINA ALMAYAN HİÇBİR POLİTİKA BAŞARIYA ULAŞAMAZ”

“Toplumu arkasına almayan hiçbir politika başarıya ulaşamaz. Biz toplumu arkamıza alamadık” diyen Aktunç bu konudaki en büyük sıkıntının, adil ve adaletli gelir dağılımının sağlanamaması olduğuna dikkat çekti.

“BİZİM YAPMAMIZ GEREKEN, TOPLUMLA TURİZMİ BİRLEŞTİRMEK”

13 Mart 2020’de, salgının KKTC’ye sıçramasıyla birlikte acentelerin, otellerin, restoranların battığını ifade eden Aktunç, “Herkes battı ama bir vatandaş da çıkıp Başbakanlık önüne giderek, otelleri açın, uçakları açın diye eylem yapmadı. Ama 2020 Eylül’de DAÜ, çevrimiçi eğitime devam etme kararı aldığını açıkladı, esnaf DAÜ’yü bastı. Çünkü esnaf eğitim turizmi sayesinde para kazanıyor, sahipleniyor. Ama turizm battı kimse sahiplenmedi. Bizim yapmamız gereken, toplumla turizmi birleştirmek. Beraber üretim ve tüketim yapmalarını sağlamak” şeklinde konuştu.

“TURİZMDEN ELDE EDİLEN GELİR, TURİZME DEĞİL; MAAŞ ÖDEMELERİNE GİDİYOR”

Turizmden elde edilen gelirin, turizme değil; maaş ödemelerine gittiğini ve bu durumun, gelişime negatif yönde etki yarattığını vurgulayan Aktunç, “Ben bu konuları Maliye Bakanı ile de Müsteşarı ile de görüşüyorum. Bize gelirin yüzde 30’unu kullandırıyorlar. Bize bu paranın çoğunluğunu kullandırsalar, çok daha fazlasını devlete kazandırabileceğimizi anlatıyorum, anlamıyorlar” ifadelerini kullandı.

Bu durumu bir örnekle anlatan Aktunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Haziran ayında uçuşlar başladı. Müzeler ve ören yerleri açılacak, her taraf oy. Sosyal medyadan haklı olarak eleştiriliyoruz. 1 milyon bilet satıldı, bu biletlerin parası, Maliye’nin kasasına gitti. İnsanlar da soruyor, neden personel yok, neden otlar diye. Eleştiriyorlar. Bu parayı ben kullanamıyorum ki. Kullansam, ben zaten yaz aylarında müze ve ören yerlerini saat 21.00’e kadar açık tutacağım.”

“KKTC BİR ŞİRKET OLSAYDI, ÇOKTAN BATARDI”

“KKTC bir şirket olsaydı, çoktan batardı” diyen Aktunç, “Gelirin varsa, borcun olan yerin sorunlarını gidermezsin. İyi olanı, daha iyi yaparsın ve kötü olanı, iyi olan yerden elde ettiğin kar ile ödersin. Ama bizim bir politikamız olmadığından, turizmden elde edilen gelir maaşlara gitti” ifadelerini kullandı.

“TURİZME YÖNELİK AİDİYET DUYGUSUNU GELİŞTİRECEĞİZ”

Ülke turizmini “her şey dahil sistem ve casinoculuktan” ibaret olmaktan çıkaracaklarını ve turizme yönelik aidiyet duygusunu geliştireceklerini belirten Aktunç, bunu başarmak içini, 2, 3 ve 3 yıldızlı otellere tanıtım amaçlı daha fazla teşvik verileceğini, büyük otellerin zaten buna ihtiyaç duymadığını belirtti.

 “KÜÇÜK OTELLERE ÖYLE BİR TEŞVİK VERECEĞİM Kİ, BU OTELLER DOLACAK TAŞACAK”

Aktunç, “Küçük otellere öyle bir teşvik vereceğim ki, bu oteller dolacak taşacak. O zaman toplum sahiplenecek” dedi.

“BU PROJELERİN HAYATA GEÇMESİ İÇİN DP’NİN EN AZ 8 – 9 VEKİL ÇIKARMASI GEREK”

Sözünü ettiği çözüm yollarını hayata geçirebilmek için Demokrat Parti’nin en az 8 – 9 Milletvekili çıkarması gerektiğini ifade eden Aktunç, “Bu sayede, kiminle hükümete girersek girelim, DP’nin programında ne yazarsa onun kabul görmesini sağlayacağız” şeklinde konuştu.

YEŞİL ADIMLAR PROJESİ…

Çevre ile ilgili konulara da önem verdiklerini belirten Aktunç, “Biz okullarda çevre dersleri vermeye başladık. Yeşil Adımlar adında bir proje başlattık. Örneğin yarın, AÖA öğrencileriyle, yani geleceğin öğretmenleriyle ağaç dikmeye gidiyoruz. Öğretmen adaylarına çevreyi anlatıyoruz. Öğretmen adayları çevreyi öğrenecek ve öğrencilere anlatacak. Çünkü bizim, çevre konusunda ilk olarak toplumu dönüştürmemiz gerekiyor” dedi.

“ÇEVRENİN AYRI BİR BAKANLIK OLMASI İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ”

Demokrat Parti’nin manifestosunda, çevrenin ayrı bir bakanlık olması yönünde projeler bulunduğundan söz eden Aktunç, “Ben turizmciyim. Bunun eğitimini alıp verdim. Tüm sorunları biliyorum. Ama çevre konusunda yeterli değilim, şu an öğrenmeye çalışıyorum. Önümüzdeki dönemde çevrenin, ayrı bir bakanlık olması için elimizden geleni yapacağız” ifadelerini kullandı.