Amerikan Başkanı “ekonomik yaşamı başlatmak veya ateşlemek” konusunda “desperate”!!!

İngiliz Başbakanı da öyle!

O da “desperate!”…

-*-*-

Desperate olmak nedir?

Aslında bu kelimenin çok farklı anlamları var?

Türkçe alt yazılı bazı filmlerde, bu çok anlamlı olmaktan kaynaklanan bir yığın çeviri hatası olur!

Gülümseriz!

Burada da eğer sözlüğe bakarsanız, “ilk karşınıza çıkan”, “umutsuz olmak”tır!

-*-*-

Peki Amerika Başkanı Donald Trump ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson, “ekonomiyi yeniden ateşlemek konusunda umutsuz mu?”

Tam tersine!

İkisi de “her şeyi göze almış” durumdadır!

-*-*-

İki liderin kendi ülkelerindeki yayın organlarını dinlediğiniz, gazetelerini okuduğunuz zaman, “ekonomiyi yeniden rayına oturtma” konusunda, umutsuz değil, “her şeyi göze almış” olduklarını rahatlıkla görebilirsiniz!

-*-*-

Amacım, İngilizce dersi vermek değil!

Öyle bir ders vermek hadsizliktir!

Ders vermek başlı başına haddini bilmemektir!

-*-*-

Neyse!

Peki, bu girişi neden yaptım?

Çünkü, bizim ülkede de benzer kararların verilmesi söz konusu!

Amerika ve İngiltere, “koronavirüs salgınını” en kötü yaşayan iki ülke…

KKTC ise belki de; hatta rakam ve istatistiklere göre, “en rahat atlatan – en sıkıntısız geçiren” bir coğrafya!

Demek ki, Başbakan Ersin Tatar ve kabinesinin işi hiç zor olmasa gerek!

-*-*-

Öyle değil işte!

Çünkü, gerçekten bu konu çok hassas!

Çünkü, “hiç bilinmeyen bir çok unsur” söz konusu!

-*-*-

İkinci dalga beklentisi geriyor!

Almanya’da bazı “açılmalar” yaşandı…

Sokağa çıkma yasağının hafifletilmesi, ticari ve sosyal yaşamın yeniden başlaması konusunda bazı açılımlar gerçekleşti ama vaka sayısı yükseliş gösterdi.

-*-*-

Evet test sayımız az sayılıyor ama nüfus oranına göre Türkiye’den az değil!

Evet vaka sayımız çok az.

Evet Allah kötüsünü göstermesin, yaşamını kaybeden insan sayımız düşük.

Ama ortada bir ikilem söz konusu!

Açacağız ama “hangi hızda ve nasıl?”…

Ve bir de kafalardaki en önemli soru: “Gerçekten KKTC’de bitti mi?”

-*-*-

Sanırım Bakanlar Kurulu bugün buna karar verecek.

Açılma konusunda acele etmek, “büyük bir aptallık” mı olur yoksa “başka çaremiz yok mu?”

Zor bir görev!

Zor bir karar!

Bu kararı alırken, “sağlıkçı ağırlıklı uzmanların görüşleri mi ağır basmalı”, yoksa “bir şey olmaz, ekonominin çarkları hemen dönmeye başlamalı” diyenlerin mi?

-*-*-

Ersin Tatar ve Kudret Özersay liderliğindeki Bakanlar Kurulu’nun sorumluluğu; bizim coğrafyamızda bundan önce görev yapmış olan yüzlerce yöneticinin hiç omuzlarında taşımadığı ağırlıktadır.

Bunu neden belirttim?

Çünkü, “sırf eleştirmek” için; “hatta sırf kötülemek” için yazmak – yorumlamak yerine; onların bu zor kararı verirken, yanlarında olduğumuzu bilmeleri, verecekleri kararı kolaylaştıracaktır!

-*-*-

“Evet yavaş yavaş açıyoruz” deme olasılıkları, verdikleri mesajlardan da anlaşılıyor ki çok yüksektir.

En doğru kararı, en doğru insanların görüşlerini de alıp ortaya koyacaklarından eminim…

-*-*-

Bundan bir süre öncesi olsaydı, verecekleri veya alacakları kararlarda, “hamaset ve saçma milliyetçilik” baskısının bir hayli yüksek olma olasılığının yüzde yüz olduğundan da eminim…

Ama şu anda, Sayın Tatar, Sayın Özersay ve arkadaşlarının böyle bir “karakteristik KKTC hatası” yapmayacaklarına olan inancım tamdır.

-*-*-

Geçenlerde bir makalede, bir cümleyi not almışım…

Şöyle diyordu:

“Geleceğimiz sadece bilim insanlarına bağlı kalmamalı; hükümetler, demokrasinin bir sahteliğe dönüşmesine de engel olmalı”…

Bizim demokrasimiz ne yazık ki; ciddi anlamda bir sahtelikti!

Ne olur bunu kabul edin!

Koronavirüse kadarki dönem, tam bir rezaletti; hamasetti; felaketti!

Dolayısıyla, hükümetimizin alacağı – vereceği kararlar; bir daha demokrasimizin o sahteliğe dönmemesi adına da çok değerlidir!

Bunu vurgulamak istiyorum.

-*-*-

Evet, sağlıkla ilgili bilim insanlarının öngörüleri, saptamaları, tahminleri, bulguları yakın dönemdeki geleceğimizi önemli ölçüde belirleyecek.

Açılımlarla ilgili kararlara onların çok etkili olmasını bekliyoruz.

Ama hükümet de; bu ülkedeki sosyal ve siyasi yaşamın, demokrasimizin, eskisinden daha kötü bir sahtekarlığa, sahteliğe dönüşmesine asla izin vermemelidir.