Yani gerçekten sıkıldık!

Ama düşünmeyi de artırdık!

Bir yandan sıkıntıları düşüne düşüne çıldırabiliriz ama öte yandan düşüne düşüne, şükretmeyi de öğrenebiliriz.

-*-*-

Mesela hapse girmeyi düşündünüz mü?

“Sıkıldıııııım” diye ağlayıp sızlayanlar; eminim düşünüyorsunuz?

Neyi mi?

Asla suç işlememeyi mesela!

-*-*-

Düşünün, bahçeye de çıkabiliyorsunuz; markete de gidebiliyorsunuz hatta kaçamak gezmeler de cabası!

Ama evdesiniz, işiniz durdu falan...

Bir de hapse düştüğünüzü hayal edin!

-*-*-

Hücre mi?

Yoksa koğuş mu?

İkisi de kötü!

Hele hiç suçunuz yoksa ama bazı kişileri “gıcık” etmişseniz?

-*-*-

Ve bir de siyasi nedenlerle, yani “iktidardakiler gibi düşünmediğiniz için” hapiste olmayı hiç hayal ettiniz mi?

“Terörist canım onlar!” mı diyeceksiniz?

-*-*-

Bol bol düşünüyoruz bu günlerde...

Geleceği, geçmişi...

Mesela Kıbrıslı Türkler olarak, geçmişteki hatalardan ders çıkarmanın gelecek adına ne kadar önemli olduğunu!

Mesela ben, kendi kendimizi hiç yönetemediğimizi düşünüyorum ve belki bu korkunç sınavdan sonra, kendi kendimizi yönetebiliriz diye hayaller kuruyorum.

Siz de kurun!

Özellikle “yönetenler”...

Cesur olun, korkmayın, ölümlü Dünya!

Koskoca İngiliz başbakanı bile komada!

-*-*-

Doğayı ne kadar hor kullandığımızı da düşünüyorum!

Üstelik ne uğruna?

Elbette sadece daha çok para uğruna?

-*-*-

Ve bir kez daha gördük ki, ne kadar çok paranız olduğuna pek bağlı değil bazı şeyler!

Mesela, aşısı veya tedavisi hala bulunmamış olabilir ama “Coronavirüs” denen şeytanla ilgili kesin bilinen tek şey, “parayı tanımadığı”...

Çok parası olanı da yakaladı mı götürebiliyor, az parası olanı da!

-*-*-

Doğa bizden nefret eder haldeydi.

Bunu bol bol düşünmemiz lazım...

Doğa ve hayvanlar, bize resmen küsmüş durumdaydı...

Mesela, keklik ve tavşanlar bizden nefret ediyordu...

Bundan eminim...

-*-*-

Bakın şu habere:

“… Hong Kong’daki bir hayvanat bahçesinde yetkililerin 10 yıllık çabalarına karşılık bir türlü gerçekleşmeyen olay, salgın karantinası sayesinde yaşandı: İki panda ilk kez çiftleşti… Koronavirüs salgını nedeniyle yaklaşık iki ay önce ziyarete kapatılan Hong Kong'taki Ocean Park hayvanat bahçesinde bulunan Ying Ying ve Le Le adlı pandalar 10 yıl sonra ilk kez çiftleşti.”

-*-*-

Pandalar sizce 10 yıldır niye sevişmiyordu?

Bence, “... Bu vahşi insanların Dünyasına niye çocuk doğuralım ki!” dedikleri için sevişmiyorlardı...

Bu yüzden “varsın soyumuz tükensin” noktasındaydılar.

Kesinlikle öyle düşünüyorum!

Şimdi baktılar, gördüler; doğa, her canlının doğası ve bu doğa istediği zaman, kendine kötülük yapanların ebesini düm düz edebiliyor!

“Haydi sevişelim” dediler!

İnsanların gözle görülmeyen bir virüs karşısındaki mutlak mağlubiyetini kutladılar!

-*-*-

Bol bol düşünün!

Mesela KKTC’deki sahte milliyetçiler!

En çok siz düşünün!

Bakın ne hale geldik!

“Biz bize yeteriz” de diyemez haldeyiz!

Oysa, elalemin malını ganimet diye alıp, “hakkımdır uleyn” diye kahramanlık türküsü söylememeliydik!

-*-*-

Ne olur inkar etmeyin!

“Siz merak etmeyin canım” demediler mi bize?

“Biz domatesinizi de portakalınızı da patatesinizi de alırız” demediler mi?

29 yaşında, 31 seneden emekli edilmedik mi?

Üretmememiz ve uyuzlaşmamız istenmedi mi sizce?

Sizi bilmem ama ben bundan eminim!

Bilerek ve isteyerek, uyuzlaştırıldık; miskinleştirildik!

Yüzümüze de vuruldu sonra değil mi, “tembeller, asalaklar” diye!

-*-*-

Eveeeet, bu ülkede, 29 yaşındayken, 31 seneden emekli edilen insanlarımız vardır.

15 yaşında askere girdi; 28’de çıktı; bir buçuk yıl polis yazıldı; al sana toplamda 15,5 yıllık hizmet... Çarp iki ile etti 31 sene! Yaş 29, 31 seneden polis emeklisi!

Ve 45 senedir bu şekilde maaş alanlarımız yok mu?

-*-*-

“Ne olacak canım, bütün Kuzey Kıbrıs’ı serbest bölge yaparız...” demediler mi?

“Nüfusu da saymanıza gerek yok, bilmenize de gerek yok, biz her istediğinizde veririz!” demediler mi?

-*-*-

“Canım, ne gereği var çözüme; bakın biz buradayız” da mı demediler?

Şimdi bu söylenenlere inananlar ne diyor?

“... AB bize yardım etmiyor ama Rumlara ediyor, işte AB’nin güvenilmez olduğunun ispatı!”...

AB’nin canı cehenneme de güvenilir olmak için ne yapmalıydı?

Bir kaç yüz kutu eldiven ve maske mi göndermeliydi?

-*-*-

Eğri oturun ve doğru hesaplayın artık!

Bu illet hastalık bir şekilde gidecek.

Sonrasının matematiği de muhasebesi de coğrafyası da hukuku da belirlenmeli.

KKTC adını verdiğiniz bu devlet, Nisan ayı sonunda maaş ödeyebilir mi ödeyemez mi sorusunu tartışabilir!

Ama Mayıs sonu maaş ödeyemez.

-*-*-

Ağustos’ta yakıtı da biter; lambaları yanmaz.

Eylül başı su da biter.

-*-*-

Emekli bir ağabey diyor ki “Ama benim emekli maaşımdan yüzde 25 kestiler; zenginlerden kesmiyorlar!”...

Eyyy sevgili emekli ağabey, emekli amca, emekli dayı, emekli teyze, abla!

“Bu coğrafyanın adını koymak zorundayız, uluslararası hukuk içerisine girmeliyiz, vergi adaleti sağlamalıyız, bunun için de Kıbrıs sorunu çözülmelidir. Kıbrıs sorununu çözmek için de verebileceğimiz tek taviz topraktır, verelim ve anlaşalım” dediğimizde anamıza avradımıza sövenler arasında sen de yok muydun?

-*-*-

Şimdi çok merak ediyorum; işten atılmam için yıllarca gerek Kıbrıs Medya Grubu’nu yönetenlere; gerekse Kanal T’ye her türlü hakareti yapan kahramanlar; siyah çelenk bırakanlar; maaşlarının kaçta kaçını yoksul insanlarla paylaşıyor?

Bu kahramanların kaçta kaçı, hayatlarında bedava çalıştılar?

Bu kahramanların kaçta kaçı, evlerinde baş köşede asılı mücahitlik üniformalı fotoğraftaki o üniformaya çamur ya da toz bulaştırdı?

-*-*-

Gerçek kahraman, “atıp tutanlar, derneklerde sahte sahte konuşmalar yapanlar” değildir.

Gerçek kahramanlar zaten şehit oldu!

Olmayan ve şu anda kahramanlık taslayanlar vatanına verdiği hizmetin hesabını kesinlikle sormaz, sormadı!

Ama “vatan hainidir, atın işten” diye ekmeğimle oynamak isteyenlerin hepsi vatana hizmetin hesabını sordu ve karşılığını fazlasıyla aldı!

-*-*-

Bunları neden mi yazıyorum?

Çünkü, mevcut hükümet, bu en zor günlerde çok ciddi tecrübe kazanacaktır.

Ve bu tecrübe ile bu ülkeyi ileride çok daha iyi yönetecek bilgiye, yeteneğe sahip olacaktır.

Ne olur artık sahte milliyetçiliğe, şova dayalı vatanseverliğe taviz vermeyelim. Onların oyununa, baskısına gelmeyelim.

Hamaseti terk edelim.

-*-*-

Sadece son dört beş yıla bakar mısınız?

Haaaa, ülke zaten çökmüş durumdaydı; şimdi tam dibe vurdu...

Ne yol yapılabiliyordu, ne hapishane, ne hastane.

Sadece söz veriliyordu.

Mesela hayati bir proje; Ercan Havaalanı...

Bu proje yarım kalmak üzereydi, nitekim bence şu anda yarım kalmıştır!

Ve bitirilmesi için para gerekmektedir.

Kimse, ama kimse, sırf yağ çekmek için “canım para gelecek” demesin; çünkü “olsa, dükkan sizin abilerim”...

-*-*-

Merhem arıyorsak, bu merhemi kendimiz bulmak zorundayız.

Cesur bir şekilde.

Çünkü değil Türkiye’nin, Dünya’da hemen hiç bir ülkenin şu anda kendi başına sürecek merhemi yoktur.

Evet, çok cesur bir şekilde kendi merhemimizi derhal yaratalım!

Nasıl yaratacağımızı hemen konuşmaya başlayalım!