Yeni Bakış'tan Deniz Abidin'in haberine göre, TC Başkanı Erdoğan’ın KKTC’ye yaptığı 4 saatlik ziyaretin ardından Cumhurbaşkanı Akıncı ile yaptıkları ortak basın toplantısında, Doğu Akdeniz’deki haklardan vazgeçilmeyeceği bir kez daha vurgulandı. Erdoğan, “Rumların siyasi ortaklık kurmaya siyasi gücü paylaşmaya niyeti yok” derken, Adaya gelecek olan BM sözcüsüne de bunların izah edileceği belirtildi.  

DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Vural, TC Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC’ye yaptığı ziyareti ve Cumhurbaşkanı Akıncı ile yapılan ortak basın toplantısını değerlendirdi. Vural, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müzakerelerin başlamasının bu koşullarda mümkün olmadığını ifade etmesinin ve görüşme masasının yeniden kurulamayacağına dair söyleminin çok belirgin bir şekilde ortaya konulduğunu belirtti. Vural, Kıbrıs Türk tarafı olarak Akıncı’nın BM’nin girişimine önem vermekte olduğunun anlaşılmakta olduğunu belirterek, aslında Türkiye’den daha sert bir tutum bekleyenlerin pek de haksız sayılmadıklarını kaydetti. 

Vural, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Türkiye’nin öngördüğü yöntem ve hedeflerin pek de işe yaramadığının anlaşılmasından sonra ve özellikle Crans Montana’daki çöküşten sonra Türkiye’nin, mevcut parametrelerle Kıbrıs sorununun çözümlenemeyeceğini ileri sürerek daha sert bir politika izleyeceği mesajı verdiğini söyledi. Vural, süreç içinde Türkiye’nin bir çıkış yolu yaratmadığını ve Batı ile giderek kötüleşen ilişkilerini tümden berhava edecek bir yaklaşımdan kaçındığını kaydetti.

“Müzakerelerin yeniden başlaması kolay değil”

Vural, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı açısından bakıldığında müzakerelerin yeniden başlamasının kolay olmayacağının gerek Erdoğan’ın gerekse Akıncı’nın açıklamalarından anlaşılmakta olduğunu ifade ederek, bunun iki temel nedeni olduğunu belirtti.

Vural, Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin müzakerelere bir ‘zaman sınırı’ konulması üzerinde ısrarlı olasının, ikincisi de içeriği pek de iyi anlatılamayan ve büyük oranda müphem beklentilere dayalı ‘siyasi eşitlik’ anlayışı olduğunu söyledi. 

“Yaklaşım çözümsüzlük stratejisine dönüşebilir”

Yücel Vural, şöyle devam etti, “Müzakere süreci için bir ‘bitiş tarihi’ konulması ve bu tarihten sonra ‘tarafların yollarını ayırması’ şeklinde ortaya konulan yaklaşımın bir çözümsüzlük stratejisine dönüşmesi oldukça muhtemel bir gelişmedir. Bu nedenle ‘bitiş tarihi’ üzerindeki ısrar sadece Kıbrıs Rum tarafı için değil, aynı şekilde Kıbrıs sorununun mevcut parametreler çerçevesinde çözümünü öngören uluslararası aktörler için de kabul edilebilir olması pek mümkün görünmüyor. BM Genel Sekreteri’nin öncelikli olarak öne sürdüğü ‘stratejik anlaşma’ önerisinin çözüm sürecinin sürekli uzamasına karşı geliştirilen bir yaklaşım olduğunun Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye tarafından anlaşılması gerekmektedir. Siyasi eşitlikle ilgili olarak Kıbrıs Türk tarafının ne tür beklentiler içinde olduğu çok detaylı olarak bilinen bir konu değildir. Siyasi eşitlik talebi her siyasi kararın alınmasında Kıbrıslı Türkler için özel bir veto yetkisini andıran bir düzenlemeyi mi içermektedir yoksa yaşamsal konularda Kıbrıslı Türklerin söz sahibi olmasını mı amaçlamaktadır? Eğer birinci seçenek söz konusuysa bunun müzakere sürecini uzatacağı çok açıktır. Eğer siyasi eşitlikten kast edilen ikinci seçenekte ifade edilense Kıbrıs Rum tarafının bunu reddetmesi olanakları oldukça sınırlıdır. Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye açısından bakıldığında önem taşıyan üçüncü bir konu garantiler meselesidir.”

Prof. Dr. Yücel Vural, Akıncı’nın Guterres Çerçevesini kabul ettiğini açıklamasının Türkiye’nin yeni federal Kıbrıs’la askeri düzeyde de bir ilişkiyi sürdürme eğilimini ortaya koymaya devam etmekte olduğunu belirtti. Vural, “Türkiye, Guterres tarafında garantiler konusunda ortaya konulan ilkelerden hoşnut değilse müzakere masasının tekrar kurulması mümkün olmayacaktır” diye konuştu. 

“Rum tarafı kendini garantiye almak istiyor”

BM adına önümüzdeki günlerde yapılacağı açıklanan nabız yoklamalarının müzakere sürecinin başlatılıp başlatılamayacağı yönünde veri toplanmasını amaçlamakta olduğuna dikkat çeken Vural, Kıbrıs Rum tarafının kendini garantiye almak amacıyla müzakerelere Guterres Çerçevesi zemininde geri dönmeye hazır olduğunu tekrarlamaya devam etmekte olduğunu belirtti. 

“Esas Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının nabzı yoklanacak”

Yücel Vural, esas nabız yoklamasının daha ziyade Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafına yönelik olarak yapılacağının anlaşılmakta olduğunu belirterek, BM’nin bazı belirsizliklerin en azından liderler düzeyinde ortadan kaldırılmasına dönük bir çaba içinde olması ve Guterres Çerçevesinin içeriğini somutlaştırması gerektiğine vurgu yaptı. 

Vural, BM adına yapılacak yoklamalardan olumlu bir sonuç çıkması için tarafların Guterres Çerçevesini, detaylarını ıskalamadan kabul ettiklerini ortaya koymaları gerektiğini belirtti.