Evet, bir siyasi parti sizi aday gösteriyor ama sonuçta, herkesin cumhurbaşkanı olmanız gerekiyor…

Ve bunu başarmak zorundasınız…

Sayın Ersin Tatar da kendisine oy versin vermesin, herkesin cumhurbaşkanı olmalıdır…

Ama ne yazık ki müsaade etmiyorlar…

-*-*-

Birini veya birilerini suçlamak derdinde değilim…

Ayrıca, Kudret Özersay’ın “parti başkanlığından istifa edip cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamasını daha iyi anlamak” açısından da bu yoruma önem verdiğimi belirtmek istiyorum…

Bu arada birini suçlayacaksam, kendimin de özeleştirisini yapmak zorundayım…

Önce kendimi suçlarım.

-*-*-

Nasıl mı?

Anlatayım…

Mehmet Ali Talat Cumhurbaşkanı seçildiğinde “uzaktan gazel okuyanlar” arasındaydım…

Londra’da…

-*-*-

Meslekten abim Mustafa Özsoy’un çok sık kullandığı ve yanılmıyorsam merhum lokantacı Saffet Anibal’a ait olan “Yes b’annem” sözünü Afrika gazetesinde Annan Panı referandumu döneminde ilk yazan bendim…

Slogan üretmeye bayılıyordum…

Mesela “Denktaş – Eroğlu” yarışının yaşandığı 2000 başkanlık seçiminde, Londra’daki sol, “Denktaş mı Eroğlu mu?” tercihini, büyük oranda “Eroğlu” için kullanmak istiyordu ve KKTC’deki gazetelere, “Gidişin dönüşüm olacak” sloganını içeren bir ilan verilmişti…

Bu slogan da bana aitti.

Sadece başına, Artun Gökşan kardeşimin önerisi olan “Senin yüzünden göç ettim Denktaş” ifadesi eklenmişti…

-*-*-

Evet, “herkesin cumhurbaşkanı” olabilmek çok önemli…

Kendimle alakalı bıraktığım yere geri döneceğim ama bir şey ekleyeyim araya:

Dr. Küçük ve Denktaş’ı pek konuşmak ya da yazmak istemem çünkü çok farklı bir dönemin liderleriydi ama mesela Eroğlu, bence “öteki liderlerimize göre” daha fazla “herkesin başkanı” olmayı başarmıştı…

Eveeet, Dr. Derviş Eroğlu, çevresindeki bir çok ırkçı kafatasçı elemana rağmen, “solcu hain” denilen çok sayıda kişiden profesyonel anlamda bilgi almayı asla ihmal etmemişti…

-*-*-

Ama dediğim gibi, Eroğlu’nun da çevresinde, ırkçı, kafatasçı, gronkçu, ganimetçi çok sayıda eleman söz konusuydu ve “herkesin başkanı” olmasını evet engelliyorlardı.

-*-*-

Talat’a geri dönelim…

Talat seçildiği akşam sevinçten ağladım…

Çünkü, “kesin Kıbrıs sorunu bitti, çözüldü” diye düşündüm.

Evet, Ahmet Kaya’nın dediği gibi, “ahmakça” bir düşünceydi bu.

-*-*-

Aslında Talat seçildiğinde Kuzey Kıbrıs’taki veya genelde Dünya’nın her yerindeki “solcu” karakterler, tabiri caizse ilk kez “ebelerinin örekesini” görmüştü!

Şaka yapıyorum, özür dilerim, yanlış anlaşılmak da istemem ama “Türkiye gerçeği” çok gözümüzün içindeydi artık.

-*-*-

Ve evet, Talat’ı da, Başbakan Ferdi Soyer’i de “döneklik” dahil, her şeyle suçladım.

Soyer bir yana; Talat’ın “herkesin cumhurbaşkanı” olmasını asla kabul etmeyenlerden biri oldum.

“Olacaksan, CTP Hareketi diye adlandırdığım, Ahmet Sadi’lerle, Fazıl Önder’lerle başlayıp, Kavazoğlu ile hatta Seferoğlu ile devam eden hareketi destekleyeceksin kardeşim” noktasındaydım…

Kendimce o kadar ileri gittiğim oluyordu ki, “… Bu da satıldı” gibi evet ahlaksız, özürlük ifadeler bile kullanmışımdır…

Talat’ı Türkiye’nin klonladığını, gördüğümüz Talat’ın eski Talat’la ilgisi olmadığını yazıp yazıp duruyordum.

-*-*-

Utanıyor muyum kendimden?

Yok, o kadar değil ama takılıyorsunuz bir yere…

Ve bazı değişimleri kabullenmek, kolay olmuyor…

Yazdıklarım için özür dilemeyebilirim ama kırdıysam özür dilerim.

Sonradan çok yakından tanıyacağım ve hayranı olacağım merhum Dr. İsmail Kemal’i bile veya CTP Hareketi ya da tek başına “Hareket” adını verdiğim – verdiğimiz hareketi eleştirmiş, ters düşmüş herkesi “vurdum!”…

Bir şekilde kalemle, klavyeyle sıktım ayaklarına!

-*-*-

Devrimden döndüğünü, sola ihanet ettiğini, çözüme ve hatta AKEL ile kardeşliğe uygun davranmadığını yazdım Talat’ın…

Haklı olup olmamam değil önemli olan…

Önemli olan, “Talat’ın, herkesin cumhurbaşkanı olması gerektiği gerçeğini” belki hala anlayamamış olmamdır!

-*-*-

Ve şu anda Ersin Tatar Cumhurbaşkanı…

Samimiyeti, arkadaşlığı, abiliği, iş ilişkisi, “hepsi Türkiye’ye aynı mesafede” gibi sebeplerle ya da herhangi bir sebeple ve en doğal demokratik hakkımla cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destek verdim…

Pişman mıyım?

Kesinlikle değilim…

-*-*-

Ama bir gerçek daha yüzümüze vurmuş durumdadır…

Tıpkı Eroğlu’nun cumhurbaşkanlığı zamanında olduğu gibi veya Hüseyin Özgürgün’ün UBP Genel Başkanlığı ve başbakanlığı zamanındaki gibi; Tatar etrafında gayet doğaldır ki birikmiş çok sayıda aşırı Türk milliyetçisi veya Türk milliyetçiliği aracılığıyla gronkçuluk yapan ciddi sayıda eleman var.

Eroğlu ve Özgürgün; bu “baskı” gruplarını ya da elemanlarını farklı seviyede ciddiye alıyor olabilir ve hatta hiç sallamıyor da olabilirdi.

Tatar, farklı seviyede bu grupları değerlendiriyor olabilir…

Ama şu anda, dünkü yazımda da belirttiğim gibi, sosyal medya ağırlığının artışı ile birlikte, Sayın Tatar’a yönelik troller aracılığı ile “baskı” şiddeti çok daha ağırdır.

Sağ kanattan…

Ya da kendilerine ulusalcı diyen gizli Hitler hayranları tarafından…

-*-*-

Ve Ersin Tatar’a, bu baskılar sebebiyle, “herkesin cumhurbaşkanı” olma şansı tanınmamaktadır.

Oysa, gerçekten ve inanarak söyleyebilirim ki, Tatar, kendinden önceki liderlerden ne daha geride, ne de daha sağdadır…

Ama şu bir gerçektir ki, Sayın Tatar şu anda herkesin cumhurbaşkanı değildir…

Umarım, bu baskılara; gronkçuların, yalakaların, çıkarcıların boğucu eziyetine direnmeyi başarır…

Eğer başarır ve herkesin başkanı olursa; yine seçilme şansı çok yüksek olur. Kendinden önceki üç lider gibi, “tek dönemlik” olmaz…

Bilmem anlatabildim mi?