Yeni Bakış gazetesindne Eniz Orakcıoğlu'nun haberine göre; Halkın Partisi üyesi ve hukuk insanı Cemrel Günsel, Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay’ın, bazı vekillerin dokunulmazlığının kaldırılıp yargı huzuruna çıkarılabilecekleri yönündeki açıklamalarını, Yeni Bakış’a değerlendirdi.

Günsel, “Hükümet olmak demek, hatta siyasette aktif bir rol üstlenmek demek en başta cesaret sahibi olmak demektir. Dolayısı ile cesaret edememe gibi bir durumun söz konusu olamaması gerektiği düşüncesindeyim. Eğer bunun adını devrim koyacaksak, bu devrimin zamanı çoktan gelmiştir derim.”

“Komite rapor hazırlar ve Genel kurula sunar”

Halkın Partisi üyesi ve Avukat Cemre Günsel, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclis İç Tüzüğü bir vekilin dokunulmazlığının nasıl ve hangi hallerde kaldırılabileceğini düzenlediğine dikkat çekerek, “Geçmişte, pratikte örneğine rastlamamış olsak da, aslında bir vekilin dokunulmazlığını kaldırmak veya bir diğer deyişle ‘yasama dokunulmazlığının kaldırılması’ hukuken mümkündür. Meclis İç Tüzüğü 6. Kısım madde 128 ve devamı bir milletvekilinin dokunulmazlığının nasıl kaldırılabileceğini düzenliyor. Buradaki düzenlemelere göre, Başsavcılık soruşturması sonucunda bir milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılması talebini Meclis Başkanlığına bildirilir ve Meclis Başkanlığı da bu istemi derhal bir özel komiteye iletir. Bu komitenin görevi söz konusu talebi evrak üzerinden incelemektir. Komite, dokunulmazlığı kalkması talep edilen milletvekili veya bakana söz hakkı tanıyarak onu da dinler ve en geç kırk beş gün içerisinde sonuca varır ve bir rapor düzenleyerek Genel Kurula havale eder. Komite söz konusu raporu sonuçlandırırken üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar almalıdır” dedi.

“Komite dokunulmazlığı kaldırabilir veya erteleyebilir”

Raporda sonuca varılırken esas dikkat edilecek olan husus suç teşkil eden bir eylem olması ve bunun siyasi bir amaca dayanmaması olduğunu anlatan Günsel, “Komite dokunulmazlık kaldırma istemi ile ilgili erteleme kararı alabileceği gibi bu talebi onaylayabilir de. Ertelenmesi durumunda ise, ilgili kişinin görev süresi sona erince Başsavcılık mesele ile ilgili soruşturmasını ileri götürür. Ancak böylesi bir erteleme kararı Genel Kurulda kaldırılabilir. 

Yani komitenin kararı nihai değildir aslında. Mesele, Genel Kurulda oylanıp olumlu bir sonuç çıkması halinde kişinin yasama dokunulmazlığı kalkmış olur ve Başsavcılık meseleyi ileri götürebilir. Pek tabi, ilgili milletvekili veya partisi böylesi bir kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşıma hakkına sahiptir” diye konuştu.

“Elde güçlü deliller varsa dokunulmazlık kalkabilir”

Günsel, sözlerine şu şekilde devam etti; “Uzun veya karmaşık bir prosedür gibi gözükse de, aleyhinde suç isnadı bulunan vekile ve ilgili vekilin siyasi grubuna da itiraz hakkı tanıyarak aslında ‘suçsuzluk karinesi’ olarak bilinen prensibe önem verilen bir prosedür var. Her halükarda, basına yansıyan yolsuzluk meseleleri düşünüldüğü zaman, eğer Başsavcılığın elinde güçlü deliller var ise, evet bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkması mümkündür.”

“Siyasete güven açısından önem arz etmektedir”

 Başbakan Yardımcısı Özersay’ın “Bu yolsuzluk dosyalarında savcılık ve polis tarafından takipsizlik kararı verildiğinde konunun kapatılmayacağını” söylemlerini de değerlendiren Günsel,  “Takipsizlik kararı veya bir diğer değişle nolle prosequi, bir ceza davasını askıya alma veya süresiz erteleme anlamına gelen durumdur. Yani, Başsavcılık takipsizlik kararı aldı demek burada bir suç unsuru yoktur kanısına vardı demek değildir. Yani davanın geri çekilmesi ile takipsizlik kararı alınması hukukta iki farklı durumdur. Takipsizlik ile durdurulan bir davada Savcılığın ileride deliller toplayıp davayı yeniden yürütme olanağı bulunmaktadır. Dolayısı ile güçlü bir siyasi irade ile Başsavcılık kanadının ortak hareket ederek, eksik kalan deliller veya evraklar anlamında iş birliği içinde olmaları halinde, takipsizlik kararı alınan meselelerle ilgili de Başsavcılık ileri işlem yapabilecek duruma gelebilir. Bu durum hukuken mümkün olduğu gibi, toplum vicdanı ve adalete olan inancın güçlenmesi açısından da oldukça önemlidir görüşündeyim.  Dolayısı ile Sn Özersay’ın bu konudaki tutarlı duruşu siyasete güven açısından da önem arz etmektedir” dedi.

“3 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir”

Milletvekili ve Bakanların mal bildirimlerine de değinen Günsel, “25/2008 Mal Bildiriminde Bulunulması Yasasının imkân vermesine rağmen, geçmiş yıllardaki hükümet dönemlerinde maalesef yasada mümkün kılınan mekanizmalar işletilmemiştir. Şöyle ki, 15. Maddeye göre Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı kendisine yapılan daha önceki bildirim ile yeni bildirimi karşılaştırmalıdır.

 Yasa burada emredici bir hükme sahiptir. Bu karşılaştırma sonucunda Meclis Başkanlığı gerçeğe aykırı bir bildirime veya haksız mal edinmeye veya mal kaçırmaya veya bazı hususların gizlendiğine dair bulgular yapar ise Başsavcılığa suç duyurusunda bulunur. Gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunmak bir suç olup, Yasa mahkûmiyet halinde 15,000 TL para cezayı ve/veya 3 yıla kadar hapis cezası öngörmektedir. Haksız mal edinme, mal kaçırma suçlarına ise, mahkûmiyet halinde Yasa 20,000 TL para cezası ve/veya 5 yıla kadar hapis cezası öngörmektedir” şeklinde konuştu.

“Mal bildirimi konusu yolsuzluk dosyaları kadar önemli”

Mal bildirimi konusunun senelerdir üzerine düşülmeyen yolsuzluk dosyaları kadar önem arz ettiğini vurgulayan Avukat Günsel, “Özellikle seçilmiş kimselerin yasalara uyması ve uyulmaması halinde gerekli yasal mekanizmaları çalıştırması hukuk devleti olmanın en temel gereklerinden birisidir. Özellikle bu hükümetten vatandaşımızın bu yönde ciddi bir beklentisi vardır. Hükümet içerisinde yer alan Halkın Partisi lideri Kudret Özersay ve onun duruşunu destekleyen siyasi aktörlerin ise, bu beklentinin gerçekleşmesinde önemli rolleri olacağına inanıyorum” diye konuştu.

“Devrimin zamanı çoktan geldi”

Günsel, sözlerine şu şekilde son verdi; “Hükümet olmak demek, hatta siyasette aktif bir rol üstlenmek demek en başta cesaret sahibi olmak demektir. Dolayısı ile cesaret edememe gibi bir durumun söz konusu olamaması gerektiği düşüncesindeyim. Eğer bunun adını devrim koyacaksak, bu devrimin zamanı çoktan gelmiştir derim. Yukarıda da bahsettiğim gibi Sayın Özersay’ın yaptığı açıklamaların ve duruşunun hukuki zemini mevcuttur. Aksi zaten popülizm olacaktı. Burada böyle bir durum yok. Tam aksine ilgili mekanizmalar işletilerek sonuca vardırıldığı zaman hem siyasete hem de adalete olan güven tazelenecek ve artacaktır. Anayasamızda yazan hukuk devleti ibaresinin sözde değil özde yaşanabilmesi için özellikle bu hükümetin üzerinde ciddi bir sorumluluk vardır. Şimdiye kadar olan gözlemim ise bu sorumluluğun bilincinde oldukları yönündedir.”