En büyük sorunlarımızdan biri nedir biliyor musunuz?

Herkes, herkesin, kendi gibi düşünmesini istiyor.

Israrla ve inatla, herkes “haklı benim, doğru olan benim görüşlerimdir” noktasında...

-*-*-

Bunun sebebi “yetişme tarzımız”dır!

Nedir yetişme tarzımız!

Otoriteye itaat!

1958’den beri bizim sistemimiz budur!

Türkiye’de de 60, 70 ve 80 dönemlerindeki darbelerin öğrettiği, bastırdığı aynı şeydir!

-*-*-

Sistemin adı şuydu, hayır buydu tartışmasına gerek yok!

Bu sistem içerisinde yetiştiğimiz için, “neye inanıyorsak” onun inatla doğru olduğunu savunuyoruz!

Haliyle teknoloji de elimize “sanal medya” denen bir “alet” verdiği için de karmaşaya karmaşa katıyoruz!

-*-*-

Yenierenköy Belediye Başkanı bağırıyor!

Sağlık Bakanı duymuyor!

Telefonlara cevap vermiyor!

Dipkarpaz Belediye Başkanı başka bir şey söylüyor!

Yeşilırmak Muhtarı bile açıklama yapıyor!

Neden?

Yenierenköy Belediye Başkanı’nın soyadı “Yeşilırmak”, bazıları karıştırmış, Yeşilırmak köyünde Covid 19 olduğunu sanmış!

-*-*-

Facebook’ta, Twitter’da, Whatsapp’ta herkes haber paylaşıyor!

Çay için iyidir!

Soda ile limonu karıştırın, sıcak olarak tüketin hasta olmazsınız diyenler var!

Türkiye’de de “bize bir şey olmaz, kelle paça için tamamdır”ın şu anda geldiği noktaya bakar mısınız?

-*-*-

Sağlık Bakanı bu işi götürebiliyor mu?

Kabinede bile şikayetler varmış!

Derhal OHAL ilan edilmeliymiş!

Açıklanan ekonomik tedbirler felaketmiş!

Karpaz’da “OHAL” ilan edilmiş bile!

Ahali marketlere akın etmiş!

Eğer varsaydı “coronavirüs”, şimdi ne olacak?

-*-*-

Kriz yönetmek!

Gazeteci dostlarımız bile televizyonlara çıkıyor, “söylediydik” diyor...

Bir başkası, “Akıncı dediydi” diyor!

Akıncı hala diyor!

Herkes bir şeyler anlatıyor!

Başbakan ve bazı bakanlar kanal kanal gezip, “çaresiziz, elimizden ancak bu kadar gelir”in propagandasını yapmaya çalışıyor.

-*-*-

Salamis’teki 7 polis virüs kaptı mıydı kapmadı mıydı?

Sipahili otobüs şoförü, karısı, ailesi, kimlerle, kaç kişiyle temas etti?

Şimdi ne olacak?

-*-*-

Yemin ederim kafam karıştı!

Evden çıkmayın, çıkmıyoruz...

Bakkala gidip geliyorum, selam bile vermiyorum kimseye.

Sabah kanala gidiyorum, kimseyle karşılaşmıyorum, tek bir yönetmenim var, aramızdaki mesafe 30 metreden fazla...

Kolonya ve dezenfektan manyağı oldum.

O kadar banyo yapıyorum ki Geçitköy Barajı’ndaki suyu tüketme korkum da başladı!

-*-*-

Başbakan Tatar’ı dinledim dün Diyalog TV’de, morali çok bozuk...

Sesi kısık.

“Nereden bulaştım bu bela göreve” der gibi konuşuyordu.

Coronavirüs bulaşan İngiliz Başbakanı Boris Johnson’u dinledim, adam Havai’de tatildeymiş gibi moralliydi.

-*-*-

Demek ki neymiş?

Demek ki biz alıştığımız gibi bir yönetim mi istiyormuşuz?

Yani bir komutan bize “yat” desin yatalım, “kalk” desin kalkalım!

“Çıkmayın ulen dışarı” desin çıkmayalım; çıkanı da ya dövsünler, ya vursunlar!

Bu mu istediğimiz?

OHAL, buhal, amma hal kardeşim!

Ne hal bu hal?

-*-*-

Çıkma be gavollem evden, çıkma!

Allah belanı versin çıkma!

Moron musun, salak mısın nesin?

İşin yok, gücün yok, görevin yok, “sıkıldım komşuya gideyim, canım çekti annemlere uğrayayım da gene...”

Çıkmayın evden!

Bakkala da gitmeyin!

Hijyeninize dikkat edin!

Oturun kalın!

-*-*-

Görüşlerinizi de açıklamaktan lütfen vazgeçin!

Bir süre yazmayın!

Bir süre akıl vermeyin!

Bir süre doktorluk, sağlık bakanlığı, coronavirüs uzmanlığı, kriz yönetimi eksperliği gibi görevlerinizi tatile gönderin!

Sadece evde kalın!

-*-*-

Her insanın, belki genetiğine, belki çevresel faktörlere bağlı olarak çok farklı büyüme şekli olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Lütfen hep hatırlayın;

Kimse sizin gibi düşünmek zorunda değildir.

Sırf siz bir şeyi beğenmiyorsunuz diye, o şeyin kesinlikle yanlış olduğu düşüncesini kafanızdan çıkarın.

Unutmayın, her insan, sadece işitmek istediğini işitir. İşitmek istemediği bir kulağından girer ötekinden çıkar.

Ve yine unutmayın, insanlar, sizin söylediklerinize değil, inanmak istediklerine inanırlar.

Kimseyi değiştiremezsiniz.

Kavga arar halde olmayın, sakin olun.

Herkes değerlidir ve değerli olduğunu hissetmek ister; eleştirmekten vazgeçin, arada bir teşekkür edin hatta teşekkürün dozajını artırın.

-*-*-

Unutmayın, bazı yorumlar, bazı eleştiriler “haklı olduğunuzdan eminseniz bile”, başka insanlara “bullying” gibi gelebilir hatta öyledir de... Eleştiri ve yorum dozajınızı ayarlayın.

Kimsenin tıpatıp size benzemesi, tıpatıp sizin gibi düşünmesi için sihirli bir değnekle değişmesini asla beklemeyin.

Herkesin ilişkisi kendinedir. Kendine hastır, sizi ilgilendirmez.

Hassas, güven verici ve kibar olun.

Öyle yardımlar yapın ki, insanlar ağlasın!

-*-*-

Sevmek fiilinden sonra gelen dünyanın en güzel fiili yardım etmektir.

(Bertha von Suttner -