Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Haber Kıbrıs’ta, sevgili Ali Baturay’ın canlı yayın konuğu oldu.
Tahsin Ertuğruloğlu, bana göre “korkunç bir itiraf”ta bulundu!
Ne mi dedi?
“Devlet kurduk ama ahbap çavuş ilişkileriyle iyi yönetemedik”…
Bunu neden söyledi?
“İyi yönetemedik diye devletten vazgeçmeyeceğiz” demek için elbette ama itiraf yine de korkunç!
Devleti ahbap çavuş ilişkileriyle iyi yönetemedik!
Peki sorumluluk kime ait?
Bakan da haklı çünkü sorumluluk bizde; siyasetçilerde değil ki!


-*-*-

Neden mi?
Çünkü bize verilene “fit” olduk, hiç itiraz etmedik!
En keskin sınıflarımız bile, aslında hep hayatlarından memnun oldu!
Annem kızacak çünkü kendisi öğretmenliği süresince 15 dakika dahi özel derse tenezzül etmedi ama ne demişti Moralı eski itfaiyeci Mercan kardeşim?
“… Bu ülke ne zaman bozuldu?” diye sorup, şu cevabı vermişti:
“… Bu ülke, öğretmenler öğrenciyi, doktorlar da hastayı müşteri görmeye başladığı gün bozuldu!”…

-*-*-

Kişisel hesabımızı her zaman toplumsal hesabın önüne koyduk!
Bu yüzden 1975’te ve 1983’te iki kez kurduğumuz iki devleti de yönetemedik…
Ne yaptık, “bıraktık, başkaları yönetsin”…

-*-*-

Ve çıkıp çıkıp bağırdık; başkaları yönetince eleştirdik!
Oysa biz bıraktık!
Biz teslim ettik başkalarına!
Ne için?
Kişisel çıkarımız için tabii ki!

-*-*-

Tahsin beyin sözleri son derece şaşırtıcı ve beklenmedik sözlerdir.
Bu yüzden “korkunç itiraf” diyorum!
Çünkü, Tahsin beyin de mensubu olduğu siyasi grup ve parti, tarihin hiçbir döneminde “devleti çok kötü yönettik” itirafında bulunmadı!
Kutluyorum!
Muhteşem bir saptama!

-*-*-

Tahsin bakana “iyi yönetemedik” sözü açısından kesinlikle katılıyorum…
Covid -19 sürecinde de gördük; yüzümüze gözümüze bulaştırdık her şeyi!
Aciz, çaresiz bir şekilde, sağlık ve ekonomiyle alakalı geleceğimizi ya Allah’a ya da Türkiye’ye devrettik.

-*-*-

Ama Tahsin beye katılmadığım tek bir şey var; o da, “egemen eşit devlet” şeklindeki modelin ya da talebin, tıpkı “yönetemedik” kadar “negatif” bir talep ya da model olmasıdır…

-*-*-

Yani kendi kendimizi doğru – dürüst bir şekilde yönetebilmemizin yolu ve yordamı, Dünya’dan daha da izole olmamızı getirecek bir çözüm modeline asılmak olmamalıdır.
Bizi yola koyacak olan, Tahsin bakanımın itirafı kapsamında yer alan tamamen ve her açıdan kokuşmuş bir sisteme “ruhsat” almak değildir.

-*-*-

Vergi adaleti sağlayamadık!
Mevcut şekilde bir devamlılık, bu adaletten daha da uzaklaşmamızı sağlayacak!
Dünya’dan uzak olmak, adaletin her türlü uluslararası denetiminden de uzak olmak anlamına gelecek.
Uluslararası hukuktan ve uluslararası toplumdan uzaklaştıkça; her türlü kara paranın aklanabildiği, karanlık bir devlet olarak kalmak kaderimiz olacak.

-*-*-

Aklıma gelenler mi?
Eğer tüm Dünya’nın kabul etmeyeceği bir yolda yürürsek; mesela hayat boyu hep aşı dileneceğiz…
Uluslararası sportif temas dileneceğiz…

-*-*-

Türkiye’den para dileneceğiz.
Dünya kadar finans kaynağının kapısından dahi geçemeyeceğiz!
Nüfusumuzu bile bilemeyeceğiz!

-*-*-

Ve Dünya’dan uzak kaldığımız sürece; Tahsin bey dahil olmak üzere, hepimizin çocukları da torunları da “başka ülkelerin pasaportları ile okuyacak” veya “seyahat edecek”…
Bu hiç mi ağırınıza gitmeyecek?
Ve bahsettiğiniz “egemen eşit devletinizi kurduğunuz zaman” size “başka pasaportlar” sorulursa, “1960’tan hakkımızdır” mı diyeceksiniz?

-*-*-

Yapmayın, etmeyin, eylemeyin!

-*-*-

Haaaa, çıkın ve mertçe deyin ki, “… Türkiye’siz olmaz”…
Anlayalım!
Ama lütfen evelemeyin ve de gevelemeyin!

-*-*-

Kaderciliğim olduğunu sanmamam ama “Federal çözüm”, daha önce de yazmıştım; “kaderimizdir”… Kaderden kaçamayız…
Ama şunu da eklemek istiyorum: Suçun büyüğü bizdedir!
İyi Pazarlar!