Gündem Kıbrıs Özel

İçinden geçmekte olduğumuz Covid-19 pandemi sürecinde yaşanan belirsizlikler ve pandeminin yaratmış olduğu derin travma, bizleri maddi ve manevi attığımız her adımda daha bir temkinli olmaya iterken, gelecek kaygısı toplum üzerinde daha belirgin bir şekilde kendini göstermeye başladı. Gündem Kıbrıs’a konuşan Uzman Klinik Psikolog Elif Tekin, salgın yönetimine karşı duyulan güvensizliğin, toplumun kaygısını daha da tetiklediğini vurguladı.


İçinden geçmekte olduğumuz pandemi süreci toplumun ruh sağlığını nasıl etkiledi?

Koronavirüs adı duyulduğu günden itibaren toplumun büyük bir kısmının inkar eğiliminde olduğunu düşünüyorum. Virüsün Çin gibi uzak bir mesafede ortaya çıkması “Bizim ülkemize gelmez” gibi bir algı oluşturdu. Bu bir yandan ırkçılığı tetiklerken öte yandan da toplumdaki inkar eğilimini besledi. Bu da hem bireysel hem toplumsal olarak salgının potansiyel risklerinin yeterince idrak edilmesine engel oldu. Virüsün adamızda görülmeye başlanmasıyla beraber herkesin hayat rutini bir anda değişti. Evlere kapandık, okullar kapandı, iş yerleri evlere taşındı, sokağa çıkma yasağı ile birlikte hareket alanlarımız kısıtlandı, ailelerimizle ve arkadaşlarımızla görüşmelerimiz kısıtlandı. Buna ek olarak medya aracılığıyla virüsle ilgili olumsuz haber içeriklerine maruz kaldık, işten çıkarılmadan kaynaklanan ekonomik sıkıntılar ve hastalık sürecine ilişkin kaygılar, belirsizlikler derken aslında kaygı, öfke, panik, güvensizlik gibi duygular iç içe geçti. Salgının yönetimine ilişkin duyulan güvensizlik de bu duyguların daha derinden deneyimlenmesine neden oldu.
Tüm bunların yanında, ilişkilerin günlük yaşamın koşuşturmasında örtülen taraflarının eve kapanmayla beraber ister istemez gündemi meşgul etmeye başlaması, kadının ev içindeki yükünün artması ilişkilerde kopmalara yol açtı, duygusal ve/veya fiziksel şiddeti de beraberinde getirdi. Bu sürece adapte olmaya çalışırken “yeni normal” diye adlandırılan bir sürece girildi. Burada beklenen fiziksel mesafenin korunması ve hijyen kurallarına dikkat edilmesiydi. Fakat belirsizliğin getirdiği kaygıyla varoluş sancıları çeken insanlar özgürlüklerine kavuşunca yeniden bir inkara sürüklenip “bana bir şey olmaz” düşüncesiyle tehdide kafa tutmaya başladılar.

Bu sürecin çocuklara yansıması nasıl oldu?

Salgınla birlikte ailelerin ve beraberinde çocukların yaşam rutinleri büyük oranda değişti. Belirsizlikler, önlemler kapsamında gelen hareket kısıtlamaları, aile içi şiddetin artması ve ebeveynlerin kendi kaygıları çocukların ve gençlerin kaygı düzeylerini de arttırdı.
Tıpkı yetişkinler gibi çocuklar ve ergenler de kendi bireysel özellikleri ve içinde bulundukları gelişim dönemiyle paralel olarak hepimizin içinden geçtiği bu duruma uyum sağlamaya ve kendi kaynaklarını kullanarak bu durumla baş etmeye çalıştılar. Yetişkinlerden farklı olarak, çocuklar ve ergenler kaygı ve stres durumlarında farklı tepkiler gösterebilir, kendilerini uygun yollarla ifade etmekte zorlanabilirler. Özellikle küçük yaşlarda kaygı hırçınlık, huzursuzluk, içe çekilme veya öfke şeklinde gözlemlenebilir. Burada ebeveynlerin süreç yönetimi; çocuklarını doğru şekilde bilgilendirmeleri, kaygılarını sağlıklı bir biçimde ele almaları çocuğun kaygısıyla sağlıklı bir biçimde baş etmesini kolaylaştırır.
Herkesin evlerinde zaman geçirmeye başladığı bugünlerde eğitim, iş, sosyalleşme, eğlenme, alışveriş gibi birçok ihtiyacımızı teknolojik ortamlarda gidermeye başladık. Bu durum hem çocuk ve gençlerin hem de yetişkinlerin teknolojiyle ilişkisinin artmasına neden oldu. Herkesin bir anda eve kapanması ev içi rutinleri de değiştirmiş, özellikle çocukların yemek ve uyku düzenleri bu durumdan çok etkilenmiştir. Tabi tüm bunlar ev içinde belirlenen sınırların aşılmasına neden olmuş beraberinde hem ebeveynlerin kendi aralarındaki hem de ebeveyn-çocuk ilişkisindeki çatışmaları da artırmıştır.

Yeni normale geçiş nasıl olacak?

Olması gereken şey durumun ciddiyetinin kavranması ve gerekli önlemlerin alınması. Ancak insanımız evde kapalı kaldığı sürecin adeta acısını çıkarıyor. Virüs aynı derecede tehlikeli, geçmedi, sadece kapıların kapanmasıyla askıya alındı. Ancak mevcut durumda virüs yeniden gündemde ve yapılacak tek şey durumun ciddiyetini kabul edip yeni normalde gereken önlemleri almak.


Okuyucularımıza son olarak neler söylemek istersiniz?

İnsanoğlu her şeye adapte olabilen bir varlıktır, bu sürece de bir şekilde adapte oluyoruz. Bireysel önlemlerimizi alarak hem kendimizi hem çevremizi korumaya özen gösterelim. Salgın gibi zorlu yaşam olaylarında stres ve kaygı gibi tepkilerin görülmesi normaldir ancak bu kaygının şiddeti gündelik yaşantınızı sekteye uğratıyor ve sizi kısır bir döngü içine sürüklüyorsa bir uzmandan destek almayı ihmal etmeyin.