Siyasete girecek olan, hesabını iyi yapmak zorunda...
Yok canım, bizde değil, mesela İngiltere’de...
Hakkınız olsa bile, bazı haklarınızdan feragat edeceksiniz mesela...
Ne gibi mi?
Yakınlarınız ihalelere giremeyecek...
Veya eşiniz, akrabanız, devletin bazı olanaklarından faydalanamayacak...

-*-*-

İngiltere’de pandemi nedeniyle Furlough denen bir sistem uygulanıyor...
Anladığım kadarıyla bu sisteme göre, işini evden yürüten personele maaşının yüzde 80’ini devlet ödüyor...
Hani daha önce de yazmıştım ve İngiltere’de “limited şirket” statüsündeki KKTC Temsilciliği bile buna başvurma hakkına sahip.
Ama meselemiz bu değil...
Meselemiz şöyle:
İngiltere’de Maliye Bakanı Rishi Sunak adlı bir kardeşimiz...
Eşi Akshata Murty, ülkenin en zenginlerinden  biri... 
Kadının servetinin, Kraliçe’nin servetinden bile fazla olduğu öne sürülüyor.
Ne var bunda?
Olamaz mı?
Elbette olabilir!
Ama kadının şirketleri de Furlough için başvurmuş!
Gazeteler vuruyor!
Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

“Canım hem çok zenginsin, hem kocan Maliye Bakanı, senin hakkın yok” demeye getiriyorlar.
Hukuken hakkı var!
Ama ahlaki açıdan, “siyasetin temizliği” babında olmaması lazım!

-*-*-

Bizde mi?
Bizde siyaset, bir şekilde hısıma, akrabaya, aileye, evlada, kardeşe ihaleler kazandırma hedefini de içeriyor!

-*-*-

Polisin verdiği trafik cezasının sildirilmesinden, okul sınavlarının dağıtılmasından, Kamu Hizmeti Komisyonu sınavlarının bile (Eskiden oluyordu, şimdi kimse üstüne almasın) ona buna dağıtılmasından, ihalelerin eşe dosta verilmesinden, gümrük oyunlarından, vergi adaletsizliğine ve neredeyse resmi seviyeye çıkan rüşvet söylentilerinden, bazı siyasilerin banka borçlarının silinmesine kadar çok çeşitli söylentilerimiz; bu ülkeyi kirletiyor...

-*-*-

Ve bunun akabinde, doğru dürüst sıraya bile girmeyi bilmiyoruz...
Sıramız gelmediği, hakkımız olmadığı halde örneğin aşı yaptırıp, bunu sanal hesabımızdan paylaşıyoruz ve hiç bir şey yokmuş gibi son derece pişkin davranabiliyoruz...

-*-*-

Söz veriyoruz...
Hem de sürekli olarak...
Şunu yapacağız, bunu yapacağız...
Oysa verdiğimiz sözlerin neredeyse yüzde 100 seviyesinde tutmayacağını biliyoruz ve tutmuyor da ama bir adet “sorry” veya “bardon be gardaş”ı bile ahaliden esirgiyoruz!

-*-*-

Peki ahali?
En basit anlatımıyla ahali de umursamıyor!
Devletle alakalı söz verildi ve tutulmadı mı?
Tutulmasın canım, bizim gelini ve damadı işe koyduk ya!
Yeter!

-*-*-

Ve burada daha sahaya çıkmadan maçı kaybediyoruz!
Çünkü kişisel ufak tefek çıkarlarımızın uğruna, toplumsal – kamusal hizmetler hem aksıyor hem de yolsuzluk – usulsüzlük halinde hesap soramıyoruz!

-*-*-

Bu sistemin iğrenç, yasadışı ve ahlaksız olduğunu bile bile devamını savunan bazı gruplar var...
Bu gruplar, genellikle “milliyetçilik” silahı ile sahaya inip, “be arkadaşlar, bu düzen böyle gitmemeli” diyen herkese, ama her kişiye “belaltı vuruşa” geçiyorlar!

-*-*-

İşin başındaki yetkililer bunu bilmiyor mu peki?
Herkes biliyor!
Herkes, bu iğrenç şantaj ve karalama işini kim ya da kimlerin yaptığını bile biliyor!
Ama “bu düzen böyle devam etmeli, bizim çocuklar tamamdır” diyen, “karanlık güçlerden” korkulduğu için, kimse, ama kimse “gık” bile demiyor! 
Diyemiyor!

-*-*-

Bu düzen böyle devam edemez, Kıbrıs sorunu çözülmeli ve biz de uluslararası hukukun içerisinde yerimizi alıp, her türlü pislik, yolsuzluk ve karanlığın “aydınlığa çıkarılması için” hukukun üstünlüğünü seçmeliyiz!
Bunu dediğiniz anda bittiniz!
Bunu demeyeceksiniz!

-*-*-

Genellikle ya eski solcu ya da asker kaçağı, milliyetçilikten kompleksli bir kaç sahte isim veya sahtekarla anında sizi vurmaya kalkarlar.
“Seni öldüreceğiz” diye mesaj yazarlar, polis seyreder.
“Gazete” diye yayınladıkları sanal organlarında, diledikleri herkese, dilediklerini, diledikleri gibi söylerler.
Memlekette tek bir resmi kurum, “bu yayın organı”nın sahibini aramaz!
Arayamaz!
Eski Cumhurbaşkanı olmanız da sizi kurtarmaz!
40 yıl bu ülkeye başbakanlık, 50 yıl UBP’ye genel başkanlık yapsanız da “yoldan hafif çıktığınızı sezsinler” gözünüzün yaşına da hizmetlerinize de bakmazlar!

-*-*-

Bu düzene veya bu sisteme karşı “birlik olmak lazım”!
Tüm muhalefetin hatta UBP’lilerin büyük çoğunluğunun bu durumdan mağdur olduğu ortadadır ama kimse oturup konuşmaz bile!
Neden peki?
Sistem!
Sistem budur!

-*-*-

“Bu sistem değişmeli”...
Belki haklı olarak “mesele sistem değil, kişilerdir, trafikte her suçu trafik canavarına yüklemek kolaya kaçmaktır” diye yorum yapanlar oldu!
Ama konu trafik değildir!
Konu, toptan yok oluşumuzu, Netflix dizisi gibi izliyor oluşumuzdur!