Emekli bir tümgenerel Türkiye’de bir televizyon programına çıktı.

“Akıncı” dedi.

Anlattı.

Esti yağdı.

“Akıncı’nın partisi CTP” dedi!!!

Yine esti yağdı!

Saçmaladığı kesindi ama anlattı.

Coştu…

Efendi tahsilli, ama Kıbrıs’ı hiç bilmiyor.

KKTC’yi anlamıyor.

Hatta tanımıyor.

Ayıptır söylemesi, hiç bir şey bilmiyor!

-*-*-

Türkiye’nin en çok okunan köşe yazarı…

Yazıyor.

Anlatıyor.

Yüzde 90 uyduruyor.

Yüzde 10 yalan söylüyor.

Kıbrıs davasından, Denktaş’tan söz ediyor.

Komik!

Gülmek bile yeterli değil; saçmalıyor adam.

Yalan yanlış bilgiler…

Resmen yalan yazıyor!

-*-*-

Efendim, Türkiye’de ortalama bir insan; Kıbrıs meselesini zerre bilmiyor!

Bunun ayıbı yok, yanlış bir şey de değil!

Ama bilmemek, propagandanın en tehlikeli yanıdır!

İnsanlar bilmeyince, her söylenene inanabiliyor!

-*-*-

Mesela Kemal Kılıçdaroğlu için, “… Bunlar Kıbrıs’ı kesin satar” deniyor.

Ama Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’si de, Ak Parti için aynı “yalanı”, “aynı propagandayı” yapabiliyor; “… Erdoğan Kıbrıs’ı satacak!” diyebiliyor.

-*-*-

Mustafa Akıncı’nın bazı çıkış ve söylemleri, Türkiye’de bir çok siyasi başarısızlığa “örtü” olarak kullanılıyor ve geçen akşamki programda emekli tümgeneralin söylediği gibi, “… asla seçilmemeli” falan deniyor!

Sebep?

Tek sebep aşırı bilgisizlik!

-*-*-

Türkiye’de ortalama bir vatandaş, Kıbrıs’ın en azından Kuzey yarısının, Türkiye’nin “mülkü” olduğundan kesin emindir.

İnsanlara asla doğrular anlatılmamıştır.

Doğruların anlatılmamasının sebeplerini sabahlara kadar tartışabiliriz.

Ama konumuz bu değildir.

-*-*-

Konumuz, mevcut pandemi, akabinde gelişen ama öncesinde bizde zaten var olan ekonomik sorunların hızla artış göstermesi ve geleceğimizin belirsizliğinin daha da artmış olmasıdır.

-*-*-

Seldi, doluydu, turizm teşviklerini ödenmemiş olmasıydı, yolların bitirilememesiydi, zaten turist getirilememesiydi, kültürel – sportif ve siyasi izolasyondu derken arkasından her şeyi daha da kötüleştiren bir salgın yaşadık.

“Bir kaç kişi öldü”; Allah’a çok şükür, kaybımız büyük olmadı.

Atlattık!

-*-*-

Ama ikinci dalga söz konusu!

Hem Türkiye’ye, hem de Güney’e “kapı açmak” ekonomik açıdan kaçınılmaz!

Ve her iki “taraf”, potansiyeli ikinci dalga ile yüklü olabilir!

Özellikle Türkiye’de son günlerde vaka sayısı ciddi şekilde yükseliyor.

Sağlık açısından bu da büyük risk!

-*-*-

Efendim, Türkiye bizim iç siyasetimize müdahale etmiyor.

Bu saptama veya bu iddia doğru değil.

Türkiye’nin sanal bet işlerine dahi müdahale ettiğini, bizzat ilgili bakanı televizyon programında söyledi.

“Müdahale yoktur” demek, sadece hikayedir!

-*-*-

Kaldı ki, örneğin Türk askerinin kendi karantinasını kendisinin yapıyor olması bile dolaylı müdahaledir… Devlet otoritesini “yok” kabul etmektir…

Ama tartışmanın anlamı yok.

-*-*-

Tüm Dünya’da salgın ve ekonomik yıkım birlikte yaşanıyor.

Ancak bizdeki durum, Dünya’dan farklar içeriyor.

Biz, ne yapacağımıza karar veremiyoruz.

Ne olacağımızı bilmiyoruz.

Nereye doğru yürüdüğümüzden haberimiz yok.

Rastgale yaşıyoruz, çullisine idare ediyoruz!

-*-*-

Herkes birilerine saldırıyor!

Herkes birilerini şikayet ediyor!

Herkes, herkesi eleştiriyor!

Herkes siyaset yapıyor!

Herkesin her türlü sorunla alakalı çözümü de var!

Anlatıyorlar, anlatıyorlar!

Ama biliyorlar ki, sonucu etkileyecek ne yetkileri, ne de güçleri var!

-*-*-

Peki, bu düzen böyle mi gidecek?

Pireler filleri mi yutacak?

Yedi nüfuslu haneye üç buçuk tayin mi yetecek?

-*-*-

Bu düzen böyle gidemez.

Pirelerin filleri yutup yutmaması ile ilgilenmiyorum ama mevcut nüfusa dağıtacak tayin dahi olmayacağı kesin bir şekilde karşımızda duruyor!

-*-*-

Ne yapabiliriz?

Seçeneğimiz hem çok hem yok!

Mesela, “çok seçenekler” arasında, “kaçış” var!

Kaçabiliriz.

Mesela, “maaşımız ödendiği sürece, ses çıkarmayabiliriz” ki çoğunluk zaten öyle yapıyor!

Mevcut siyasi durumu idare edebiliriz!

Cebimizde “Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı”, talimatlar Türkiye’den; öylesine idare etmek!

Peki; bunlar sizce çözüm mü?

Bunlar sizce “mutluluk” getirir mi?

-*-*-

Çözüm?

Evet, çözüm önerin nedir?

-*-*-

Mevcut durum sürdürülebilir değildir.

Yarın, Ercan’a uçak konmama ihtimali var!

Güney kapılarının hiç açılamaması ihtimali de var!

Düşük bir ihtimal mi?

Rum tarafı da açmayabilir!

Bir Euro, 7,8 TL’yi geçiyordu dün akşam üzeri!

Güney’deki Yönetim, oradaki paranın KKTC’ye akmasına izin vermeyebilir!

-*-*-

“Olmaz öyle şey” mi diyorsunuz?

“Olur olur bal gibi olur” diyorum!

-*-*-

Sonucu olmayan bir yazı!

Bir türlü sonuca gelemiyorum!

Türkiye’ye ilhak olur mu?

Resmi anlamda bu konu dile getirilmiyor!

Ama gidişat içerisinde, bu ihtimalin olduğunu görmemek, ciddi görme bozukluğunu gerektirir!

-*-*-

Kısacası; “full kebap” gibi; “full barış” içeren; 1960 benzeri bir federal yapıyı kurmayı başaramazsak ki olasılık düşük; gidişat hiç de iyi durmuyor!

-*-*-

Maraş yıl sonuna açılacak!

Omorfo hastanesi yıl sonuna kesin bitecek!

Bu filmleri izleyerek, yavaş yavaş da tamamen tükenerek, hayatımızı sürdüreceğiz!

Arada seçimler yapıp cumhurbaşkanı da seçeceğiz!

Azıcık heyecan yaşayacağız da gene..

Tükenene kadar devam!

Çok kalmadı ama!

Kıbrıslı Türklerin tükenişi uzak değildir!