Tek kelime!

TurkoCypriotsFaschismus!

Üç kelimenin birleşmesinden oluşuyor!

-*-*-

Faşizm, İtalya’da doğdu...

En basit anlatımıyla bana göre Makyavelli’nin öğretilerinin, Musolini tarafından bir devlet sistemine dönüştürülmesi çabasıydı.

-*-*-

Temeli nedir?

Aslında yine en basit ifadeyle faşizmin temeli, “ben”dir!

Ben ve ötekiler!

-*-*-

Yani bir tarafta siz varsınız; hep doğru, hep bilen, en iyi bilen, en doğruyu anlayanlar ve karşı tarafta, sizin gibi düşünmeyen – yok edilmesi gerekenler!

-*-*-

Elbette faşizmi bir devlet sistemi ya da bir ideoloji olarak açıklamak apayrı bir siyaset bilimi konusudur ama anlatmaya çalıştığım, “faşizmin” aynı zamanda bir insan davranış biçimi olması halidir.

-*-*-

Faşist!

Faşist kişi, temelde, “kendisi gibi düşünmeyen her insana saygı duymayan” kişidir...

“Ne olursa olsun, benimle aynı düşüncede olacaksın; değilsen, seni ham yaparım!”

-*-*-

Ve ilginçtir, Dünya’da faşist iğrenç ideoloji, siyasi yelpazenin sağ dibinde örgütlenirken, Kuzey Kıbrıs’ta kendine “solcu” hatta “solculuk şampiyonu” unvanlarını vermiş bir çok kişi, bu ideolojinin beyne vermiş olduğu iğrenç hastalıktan muzdariptir.

-*-*-

Austrofaschismus; İtalya’dan sonra faşist ideolojinin ilk yayıldığı ülke olan “Avusturya’daki” faşizmi anlatan bir kelimedir.

“TurkoCypriotsFaschismus” kelimesini de buradan türettim.

-*-*-

TurkoCypriotsFaschismus, genellikle siyasi yelpazemizin sağ tarafına ve dibe yerleşmiş bazı kişilerde görülen bir rahatsızlık olmakla birlikte, çok acıdır, kendine “solcu” diyen insanlarımızın da ruhuna işlemiştir.

-*-*-

Seçim atmosferine girdiğimiz zamanların az öncesinde, “sağ” faşistlerden yediğimiz baskının haddi hesabı yoktu...

Neden?

Nedeni, Kıbrıs sorununa bakışımız...

“Kıbrıs sorunu federal temelde çözülmeli” inancımız...

-*-*-

Seçim sath-ı mâiline tam girdiğimiz bu günlerde, “sol” diye kendilerini sayan “çözüm şampiyonu bir grup arkadaşımın”, sağdaki TurkoCypriotsFaschismus hastalığından muzdariplere “dur oraşda” diyecek boyutta tavra girmesi, bence incelenmelidir.

-*-*-

İşimin sorumluluk alanında,  “siyasi gazetecilik” de var.

Nedir siyasi gazetecilik?

En basit açıklamasıyla “yorum” yapmaktır.

-*-*-

Yorumlarınızı nasıl yaparsınız?

Çok “objektif” olmak çabasıyla birlikte, istatistiklere, rakamlara, çevrenizdeki gelişmelere ve izlenimlerinize bakarak tabii ki...

-*-*-

Ne yaptım?

İki çok büyük kabahat işledim!

Birincisi, “UBP ve CTP’nin adayları, çok adaylı yarışta, örgütlüğün avantajını taşıyor” gibisinden bir yorum yazdım...

İkincisi, “Mevcut uluslararası konjenktürde, Türkiye ile kavga ederek, Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı olamazsınız” şeklinde açıklanacak bir yorum yazdım.

-*-*-

Her iki yorum, en çok kimi rahatsız ediyor?

Çok üzgünüm, (bir çoğunu ayrı tutuyorum ama) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın sayıları çok fazla olmayan bir grup “TurkoCypriotsFaschismus” taraftarını... Sayın Akıncı’ya faydaları olmadığı inancımı da belirtmek isterim – yorumla tabii ki!

-*-*-

Önce şunu belirteyim; bu ülkede demokrasi varsa; dilediğim çözüm şeklini de savunurum, dilediğim adayı da desteklerim.

-*-*-

Savunduğum çözüm (Kıbrıs sorunu) şeklini kendimi bildim bileli hiç değiştirmedim!

Bugüne kadar da “şu aday muhteşemdir” diye bir yazı yazmadım.

Ayrıca, bugüne kadar ne Sayın Akıncı’ya, ne destekçilerine, ne de başka bir aday veya taraftarına “aşağılayıcı” tek küçük bir lafım oldu!

-*-*-

Ama ne ilginçtir, yazdığım her yorumu, “satılmışlık, döneklik, yazıklar olsun” gibi noktalara çekmek, tipik bir “TurkoCypriotsFaschismus” tavrıdır!

-*-*-

Tekrar ediyorum, eğer yarın “federal çözüm dışında bir çözüm modelini desteklediğimi yazarsam”, buyurun eleştirin – hatta sövün...

Ama “UBP ve CTP bu ülkenin en büyük iki siyasi partisidir, adayları da ikinci tur için çok şanslıdır” demek, sizce yanlışsa, doğru olan düşüncenizi buyurun söyleyin...

Veya “be arkadaşlar, Türkiye’nin gücünü inkar ederek ve bu ülke ile kavga ederek, ne hukuken ne de fiilen çözüm bulabilirsiniz” diye yazmak kabahatse, buyurun “hayır değildir” diye yazın!

“Kıbrıs sorununu EOKA B ve TMT kökenlilerin imzaları çözecek” görüşüm de sabittir!

1977 – 1979 doruk anlaşmalarına imza koyanlar da, 11 Nisan 2014’ün imzaları da bahsettiklerime aittir. Ve bu üç önemli “anlaşma”, çözüm adına yol göstericilerimizdir.

-*-*-

Peki siz ne yapıyorsunuz?

“TurkoCypriotsFaschismus”!!!

Kıbrıslı Türk Faşizmi!

-*-*-

Evet, bu yaptığınız faşizmdir!

Dışlamaya çalışmaktır!

Demokrasi dışı tavırdır!

Başkalaştırmadır!

Ötekileştirmeye çalışmaktır!

-*-*-

On bir aday cumhurbaşkanı olmak için başvurdu.

Tümüne başarılar dilerim.

-*-*-

Dilediğim adayı, dilediğim gerekçeyle destekleyebilirim!

Satıldım mı?

E yok, açtırmayın ağzımı!

Lütfen!

-*-*-

Rahatsız oluyor muyum?

Kişi olarak hayır!

Çünkü, ben aday değilim ki!!!

Ama, toplum adına tabii ki üzülüyorum!

-*-*-

UBP ve Ersin Tatar mı?

Destekliyor muyum?

-*-*-

Burada herkeste ve ismini yazmak istemediğim çok sayıda siyasimizde çok fazla olan “ego”m; mutlaka öne çıkacaktır!

-*-*-

Hem mesleki, hem de siyasi birikimim olduğu inancındayım...

24 saatim okumak – yazmak ve çalışmakla geçer...

Üniversitede mesleğimle ilgili dersler veriyorum ve bu derslere, ortalama bir öğrencinin ayırdığı zamanın üç katını ayırıyorum...

-*-*-

Başka meslektaşlarımda olduğu gibi görüşlerimin sorulması, fikrimin talep edilmesi; ruhumu okşar tabii ki...

Ve siyasi kimliğimi de bilerek, eğer bana bu konuda “görüş soran”, “fikrin nedir?” diyen Dr. Derviş Eroğlu’ysa, Hüseyin Özgürgün’se, Ersin Tatar’sa veeeeee sizin destekledikleriniz ise hayatları boyunca “hoşt be” bile dememişse; UBP’ye de Ersin Tatar’a da; üzgünüm ama sizin “ustalarınızdan” daha yakın hissedebilirim...

-*-*-

Haa bir de, “Kanal T’de çalışıyorsun, haklısın, ustanı destekleyeceksin” diyenler var!

Bir: Kanal T’de çalışırken, Tatar’a karşı Hüseyin Özgürgün’ü destekledim, en yakın arkadaşlarından biriydim...

İki: Benim ustam tektir; merhum Mehmet Ali Akpınar...

Üç: Ersin Tatar mı?

Kanal T’nin sahibi veya eski sahibi ya da patronunun eşi Ersin Tatar değil de “sizin ustanız” olsaydı; şimdiye kadar çoktaaaan kapının önünde, asfaltın ortasında, kıç üstüydüm!

-*-*-

Haddim olmayabilir ama şiddetli tavsiyemdir; Nesimi’nin “Haydar Haydar”ını lütfen sık sık okuyun sevgili “TurkoCypriotsFaschismus”larım...

-*-*-

Siyasi görüşlerim değişti mi?

Asla!

Siyasi görüşlerim değişti gibi yapıp; seçim kazanmak gibi bir çabam oldu mu?

Siyasetçi değilim!

Eğer bunlara rastlarsanız, buyurun eleştirin de “kimi destekleyeceğim” konusunu; bana bırakın...

Ben size karışıyor muyum?

“Örtülü ödenekten para aldınız da o yüzden filanca adayın yanındasınız” diyor muyum?

Demiyorsam, sol gösterip de ultra faşizmi oynamanıza gerek yok!