Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, “İngiltere Kıbrıs sorununun çözümü konusunda AB ile aynı düşünmüyor” şeklindeki “tahmin” veya “saptaması” bence yanlış değil.
Bir kere İngiltere, artık AB gibi düşünmek zorunda değil...
Kaldı ki yakın gelecekteki ticari ilişkileri gereği AB içindeki Yunanistan veya Güney Kıbrıs’tan daha çok, Türkiye’ye yakınlık duyması kadar doğal bir şey olamaz!
Ama bu, İngiltere’nin “artık federal çözüm öldü” veya “Kıbrıs’ta iki devletli çözüm istiyoruz” dediği veya diyeceği anlamına gelmez!

-*-*-

Kıbrıs sorununu nasıl çözüleceği İngiltere’nin umurunda mı?
Değildir!
İngiltere önce Kıbrıs’taki askeri üslerinin, daha sonra da bölgedeki doğal gaz ve benzeri çıkarlarının peşindedir.
Peki Cumhurbaşkanı Tatar’ı “AB ile aynı şeyleri düşünmüyor” dedirten nedir?
“Çıkarlarıdır” tabii ki!
Ve şu anda önemli aktörlerden biri olan Türkiye’nin de çıkarları, “egemen eşit iki devlet” içeren çözüm “talep” etmektedir!

-*-*-

Eklemek lazım ki; dileyenin, dilediği çözüm şeklini rahatlıkla savunabilmesi en büyük dileğimdir! 
Ancak ne acıdır; KKTC’de, “dileyen dilediğini savunabilir” durumda değildir.
Veya bu savunmanın bir yere kadar sınırı söz konusudur.
Bu sınırı aşarsanız, eski bakan, başbakan hatta eski cumhurbaşkanı veya saygın bir siyasetçi, saygın bir iş insanı, bir gazeteci olup olmadığınıza bakmadan, son derece cesur bir şekilde size belden aşağı hakaret yağdırırlar!
Ve kimse, o hakaret ve küfürlerin suç olduğuna da bakmaz!

-*-*-

anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “yeni çözüm modeli” konusunda son derece iddialı... 
CTP ve sol kanattaki diğerleri, “egemen eşit iki devlete dayalı” çözümün mümkün olmadığını söylüyor...
Başbakan ile Dışişleri Bakanı da Cumhurbaşkanı Tatar ile aynı düşünceyi savunuyor.

-*-*-

Peki Ersin başkana bu konuda yeterli destek var mı?
Türk Dışişleri tam anlamıyla destek verir pozisyondadır... 
Bir de Türkiye’deki üç – beş yüz Twitter trolü tam destektir... 
Ancak Cumhurbaşkanı’na destek olabilecek KKTC’deki siyasi partilerin (UBP – DP ve YDP) durumu nedir?

-*-*-

Üçü de hükümette değil mi?
Hükümettedir...

-*-*-

Önce UBP’ye bakalım... 
UBP’nin şu anda bu konularda oturup da görüş belirleyecek veya savunacak hali yok!
Neden?

-*-*-

Çünkü UBP’de, eski genel başkanlardan Hüseyin Özgürgün ile ilgili dokunulmazlık kararına el kaldırılmasından bu yana yaşanan tüm gelişmeler; partinin birlik ve beraberliğini sağlayıcı değil, parçalayıcı gelişmelerdir ve kabul etmek lazım; UBP, tarihinin en ciddi sarsıntısını geçirmektedir.

-*-*-

Faiz Sucuoğlu’nun kesin kazanacağı Genel Başkanlık yarışının çürüğe ayrılmasından sonra yaşanan Meclis Başkanlığı seçimi “kapanmaz yaralara” sebebiyet vermiştir.
Şu anda Ersan Saner ile birlikte “bir sonraki kurultayda genel başkan adayıyım” diye boy gösteren “kesin” dört kişi vardır.

-*-*-

Koalisyonun öteki ortağı DP?
Nedir durum?
DP’nin Kıbrıs konusu veya her hangi bir konuda görüş belirttiğine şahit olanınız var mı?
Serdar Denktaş mı?
Serdar Denktaş, “egemen eşit iki devlet” diye bir ifadeyi hiç kullanmadı!

-*-*-

Kaldı ki DP, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ve sonrasında çok ciddi sarsıntı yaşadı.
Genel Başkan Fikri Ataoğlu, Serdar Denktaş’ın adaylığını “net ve açık” bir tavırla destekleyemedi!
DP şu anda “müsteşar – müdür – yönetim kurulu üyesi atayamıyor” denilerek, hayatta kalan partililer tarafından eleştiriliyor...
Kıbrıs meselesi ile ilgilenir bir atmosferi yok!

-*-*-

Peki öteki ortak YDP?
YDP’de, Fenerbahçe – Galatasaray kavgası demeyeceğim ama çok ciddi bir “başkanlık yarışı” olduğunu gizlememek lazım.
Ve bu başkanlık yarışı, Kıbrıs sorunu konusunda Ersin başkanın daha sağlam bir duruş sergilemesine engel olabiliyor.

-*-*-

Ve tüm bunların ötesinde, “egemen eşit iki devletli çözüm nasıl olacak?” sorusu, topluma ayrıntılı bir şekilde anlatılmış değil!
Henüz bu konuyla ilgili bol bol yazı yazmaya başlayan köşe yazarı da çok az... 
Bir, bilemediniz iki, hadi üç kişi...

-*-*-

1977’de Makarios’a, 1979’da Kiprianu’ya kabul ettirilen “iki bölgeli, iki toplumlu ve iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı federal çözüm”ün neredeyse en detaylı ayrıntısını bilen toplum, “bağımsız bir Kuzey Kıbrıs Türk devleti” ile ilgili olarak hiç bir şey bilmiyor.

-*-*-

Diyeceğim şudur ki; gerek Ersin başkan gerekse hükümet ortaklarının bu konuda ortaya ayrıntılı detaylar koyması şarttır.
Çünkü, mevcut parametrelerin dışına çıkmanın, tüm dünya tarafından bir anda “dışlanmak” ve bu “dışlanmayı göğüslemek” gibi bir olasılığı söz konusudur. Ve bu olasılık güçlüdür.

-*-*-

Kısacası, bir ay sonra, BM Genel Sekreteri’nin belirleyeceği bir tarihte ve yerde “egemen eşit iki devletli çözüm” konuşulacaksa; bunun taraflara çok ayrıntılı bir şekilde iletilmesinin yanında; iç piyasada pazarlanması çalışmalarının da yapılması kaçınılmazdır.

-*-*-

Federal çözümün ne olduğunu üç aşağı – beş yukarı herkes biliyor!
Anlaşmazlık noktaları bellidir.
Ama sanırım, “federal çözüm imkansızdır - egemen eşit iki devletli çözüm kaçınılmazdır”ı savunmak ve gerek toplumu, gerek Rum tarafını, gerekse Dünya’yı ikna etmek; “Getirin 5 bin koyun daha da tamamdır” şeklinde ele alınamaz!

-*-*-

Tabii içinde bulunduğumuz durumda, Covid – 19 belasıydı, ekonomik sıkıntılardı, bütçesizlikti, eğitimdi, üniversitelerdi, turizmdi, işsizlikti, iflaslardı ve yukarıda saydığımız gibi, “hükümet ortağı olsalar bile sağ partilerdeki darmadağınık görüntü” derken; Mart ayı başında “çok sağlam ve ikna edici bir dosya ile 5 + 1 toplantısına katılacağız” diye düşünmek, bana inandırıcı ve ikna edici gelmiyor. 

-*-*-

Sonuç mu?
Sonuç şudur: Kıbrıslı Türkler, yeni çözüm modelini zerre kadar bilmiyor!