ABD ve Rusya deyim yerindeyse yumruk yumruğa geldi. Amerikan saldırısına karşı Rus hava savunma sistemleri aktif hale getirildi. Şam ve çevresine atılan 103 Tomahawk füzesinin 71’i havada savunma sistemleri tarafından imha edildi. Öte yandan Akdeniz’de ise Preveze deniz savaşından sonra ilk defa iki güçlü donanma namlularını birbirine çevirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nin başının çektiği koalisyon güçlerine karşı Rusya, Çin, İran ve Suriye’nin bulunduğu karşı blok arasında iplerin kopması ise an meselesi. Savaş çanları Doğu Akdeniz’in sularını ısıtmanın bir adım ötesine geçerek kırmızı alarm verdi. Yaşanan bu sıcak gelişmelerin tam ortasındaysa Kıbrıs ve Türkiye bulunuyor. Soğuk savaş döneminden sonra yaşanan bu en büyük krizi Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri eski Bakanı Şükrü Sina Gürel, Haberal Kıbrıslı Gazetesi’nden Mahmut Doğan’a değerlendirdi.

“Dünya liderleri güven vermiyor”

Değerlendirmelerine Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in açıklamalarından alıntı yaparak başlayan Gürel’e göre soğuk savaş döneminden daha tehlikeli bir süreç ile dünya karşı karşıya. Başta Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ı eleştiren Gürel, neye ve nasıl karar verdikleri belli olmayan liderler devletlerin başında dedi. Artık dünyada savaş durduracak fren mekanizmalarının da olmadığına dikkat çeken Gürel’e göre yaşanan gerilim sıcak noktaya ulaştı.

“Sadece İncirlik değil Kürecik’te çok önemli”

Suriye’ye yapılan bu harekatta İncirlik kadar Kürecik’te önemlidir. İncirlik’ten savaş uçakları kaldırılmamıştır ancak gözetleme, rota ve istihbarat faaliyetlerinin devam ettiği ortadır. Ancak Amerika Birleşik Devletleri ile yapılacak görüşmelerde İncirlik ve Kürecik konuları tekrar masaya yatırılmalıdır.

“Sandalyesinde çivi varmış gibi ayağa fırladı”

İngiliz üslerinin kullanımının Birleşik Krallığa ait olduğu anlaşmalar ile sabittir. Bu konuda pazarlık dahi yaptırmazlar. Bu üslerin kullanımı konusunda Kıbrıs adasında kimseden izin almazlar. Hatta Annan Planı döneminde dahi bu konu gündeme getirildiğinde üslerin statüsünde her hangi bir değişikliğe gidilmeyeceğini deklere ettiler. Hatta o dönemde yaptığımız görüşmelerde Lord Honey ben üsleri de konuşalım dediğimde sandalyesinde çivi varmış gibi yerinden fırladı. Annan Planı’nda bile İngiltere’nin ben burayı ABD ve diğer koalisyon güçlerine kullandırırım demiştir. İşte yaşana bu süreçte onun yansımasıdır.

“KKTC’yi önce Rum Devleti tanısın”

Sözde müzakere sürecinde artık KKTC, Rum tarafın kendisini tanımadan bir anlaşmanın kapağını bile kaldırmamalıdır. Böyle bir gelişime yaşandığı takdirde müzakere masasına oturulmalıdır. Adanın tamamını almadan çözüm istemediği Rum yönetimine karşı KKTC, Türkiye ile birlikte bir an önce tanıtma çalışmalarına girmelidir.

“Adaları silahlandırıyorlar”

Yunanistan ile Doğu Ege’de yaşanan sorun bir aidiyet sıkıntısından öteye geçmiştir. Yunanistan’ın 18 adaya el koymasından daha büyük bir sorun ile Türkiye karşı karşıyadır. Yunan Savunma Bakanı’nın ve Genelkurmay Başkanı’nın bu adalara gitmesi Atina yönetiminin tavrını ortaya koymaktadır. Adalara asker ve silah yığınağı yapan Yunanistan ateşle oynuyor. Bu adaları silahlandırmasına Ankara’dan tepki gelmemesi ise düşündürücüdür.

“Yunanlılar boyunun ölçüsünü 1974’te aldı”

Yunanistan Osmanlı Dönemi’nden beri Avrupa’nın ve Rusya’nın şımarık çocuğu olmuştur. O dönemde dahi toprak almak için yabancı destek arayan Yunanistan, Türkiye’ye karşı şu an böyle bir girişimde bulunamaz. Kıbrıs Barış Harekatı’nda boyunun ölçüsünü alan Atina yönetimi bunu unutmamıştır. Ancak Avrupa ve Rusya’dan beklediği desteği bulduğu takdirde her türlü çılgınlığı yapabilir. Lakin görünen Yunanistan’ın, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi alanlarda Türkiye’yi sıkıştırma isteğidir.