Deniz Abidin

Zeytin Üreticileri Birliği (ZEYBİR) Başkanı, Su Platformu Üyesi İrfan Çelik gündeme ilişkin olarak Yeni Bakış’a çarpıcı açıklamalar yaptı. Çelik, ülkede anayasal düzenin olmadığını belirterek, “Anayasa bir aksesuar olarak duruyor” dedi.

Çelik, bugün ülkede var olan sıkıntının ekonomik ambargolar olmadığını belirterek, siyasilerin ekonomik ambargoların arkasına saklandıklarını, 50 yıl Amerikan ambargosu altında ezilen Küba’nın sağlıkta ve eğitimde yarattığı mucizeleri örnek gösterdi.  

Çelik, “Bugün orman arazilerini, kamu arazilerini dağıtan, nasıl oya çevirecekleri konusunda uzmanlaşmış olan bir iktidar var. Bundan önceki iktidarlar da maalesef farklı değildi. Rant üzerine kurulu düzen bizi bitirdi. Yakında toplumsal varlığımızdan da bahsedemeyeceğiz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, Brüksel’de “Çözümün birinci günü biz Euro’ya geçmek istiyoruz” dediğini anımsatan Çelik, “Akıncı bunu hangi akılla söyledi? Bir buçuk milyon dolar ticari açık durduğu sürece, kamunun bugünkü ekonomi içindeki ağırlığı devam ettiği sürece çözümün birinci gününde siz maaş bile ödeyemezsiniz” ifadelerini kullandı.

Plebisitin okullarda anılıp anılmama yetkisinin kiliseye verilmesi söz konusu iken “biz neyin sevincini yaşıyoruz?” diye soran Çelik, aslında “nasıl bir belayı başımıza örmek istiyoruz?” şeklinde sorulması gerektiğini kaydetti. 

Zeytin Üreticileri Birliği (ZEYBİR) Başkanı, Su Platformu Üyesi İrfan Çelik, ülke gündemini Yeni Bakış’a değerlendirdi. Çelik, ülkedeki sorunların çözümünü bulacak olanın halk olduğunu söyleyerek, 40 yılın sonunda hala kurtarıcı bekleniyorsa bunun doğru bir düşünce olmadığını belirtti. “Daha çok bekleriz” diyen Çelik, “Kurtarıcıların devri geçti” dedi. Çelik, halkın, kurtuluşun kendisinde olduğunu ve bugüne kadar alınan siyasi ya da ekonomik kararların önünü açacak bir Meclis’i sandıktan çıkaramadığının farkına varması gerektiğini söyledi. Çelik, “Birinin gelip bizi kurtarmasını bekliyorsak aldanıyoruz” diyerek, bugünün dünyasında kimsenin kimseyi kurtardığının görülmediğini kaydetti. Çelik, kapitalizmin bütün vahşeti ve modern tabiri ile liberal ekonominin halkı sömürdüğünü, bilinçli bir şekilde insanların yatırımlarını sıfırladığını söyledi. “Çok yakında bir sıfırlama daha gelecek, sistem çökmek üzere” diyen Çelik, AB’de de aynı şeyin görülmekte olduğunu savundu.

“Kurtarılmayı beklemek akıl ve bilgi eksikliğidir”

Çelik, Yunanistan’ı örnek göstererek, 10 yıldır AB’nin liberallerinin verdiği akılla kendini kurtarmaya çalıştığını belirtti. Çelik, yapılan bütün borçlandırmaların Yunanistan’ı daha da çökerttiğine dikkat çekerek, milli gelirinin borç seviyesinin yüzde 180’e dayandığını söyledi. Çelik, bunu IMF’nin de itiraf ettiğini, büyük oranda bir borç silinmesi olmaması durumunda bundan sonraki kurtarma operasyonuna katılmama kararı aldığını belirttiğini kaydetti. Böyle bir sistem içinde toplumların birileri tarafından kurtarılmayı beklemesi ancak akıl ve bilginin eksikliği ile orantılı olabileceğini söyleyen Çelik, burada da böyle bir durumun söz konusu olduğunu belirtti.

“Akıncı bunu hangi akılla söyledi?”

Çelik, şöyle devam etti, “Bugüne kadar insanlar farklı tarihsel süreç içinde farklı düşünme, hatta düşünmeme moduna sokuldu. Hala bir buçuk milyon dolar üzerindeki ticari açığımızı nasıl kapatacağımızı düşünmüyoruz. Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Akıncı, Brüksel’de çözümün birinci günü biz Euro’ya geçmek istiyoruz dedi. Bunu nasıl söyleyebilir? Bunu hangi akılla söyledi? Neden bu toplumu ve kendisini bu kadar zor duruma sokabiliyor. Bu ticari açık orada durduğu sürece, kamunun bugünkü ekonomi içindeki ağırlığı devam ettiği sürece çözümün birinci gününde maaş ödeyemez duruma geliriz. İki eşit halkın, eşit kulvarda ve eşit şartlarda olabilecek bir devlet yapısına sahip olması gerekir. Bu olmadığı sürece anlaşma yapsanız da bir yere varamazsınız”

“İhracat kişi başına 10 bin dolar”

Çelik, tanınmayan Tayvan’ı örnek ülke olarak göstererek, ihracatın kişi başına 10 bin dolar olduğuna dikkat çekerek, çok iyi bir eğitim sistemine sahip olduğunu söyledi. Singapur ve Kıbrıs Adası’nın İngiliz sömürgeciliğinden aynı dönemde kurtulduğunu belirten Çelik, Singapur’un bugün geldiği durumun ortada olduğunu kaydetti.

“Sorunumuz ekonomik ambargolar değil”

Çelik, üretim ve katma değer bakımından çok şanslı bir toprak parçası üzerinde yaşandığına dikkat çekerek, her ne kadar susuzluğun olumsuz etkileri olsa da, güneşin bize sağladığı avantajla kırsal kesimin en büyük kalkınma atılımını yapabilecek durumda olduğumuzu kaydetti. Çelik, 42 yıldır tüm bunların karşılıksız teşviklerle yapıldığını, bu kadar yıldır süren bu düzenin devam etmesinin mümkün olmadığını savundu. Çelik, yapılması gerekenin toplumun sürdürülebilir, sosyal ve ekonomik bir yapıya kavuşabilmesi için kültüre sahip çıkılması olduğunu söyledi. “Eğer ki birilerine ihtiyacımız varsa ve vatandaşlık verilecekse de Kıbrıs Türkü’nün kültürünü kabul etmek kaydıyla verilmesi gerekir”  diyen İrfan Çelik, bugün ülkede var olan sıkıntının ekonomik ambargolar olmadığını belirtti. Çelik, siyasilerin ekonomik ambargoların arkasına saklanmaya çalıştıklarını ve zaman zaman bunu dillendirdiklerini ifade ederek, 50 yıl Amerikan ambargosu altında ezilen Küba’nın sağlıkta ve eğitimde yarattığı mucizelere bakmaları gerektiğini söyledi.

“Algıladığımız kalite, standarttan yoksun”

Çelik, “Evet, AB’ye ürün satamamakta bir dezavantajımız var, ancak yarın göreceğiz ki İngiltere kendine göre akıllıca, bana göre ise akılsızca bir tavırla AB’den çıkma kararı aldı. İki yıl sonra biz AB’ye gümrüksüz olarak mallarımızı satabileceğiz. O gün geldiğinde, bugünkü şartlar değişmeyecek. Çünkü, o gün de satabileceğimiz bir ürün yoktur. Standartını referans olarak gösteremediğiniz hiçbir ürün için kalite kelimesini kullanamazsınız. Bizim kendimize göre algıladığımız kalite, standarttan yoksun olduğu sürece böyle bir ekonomiden bahsetmek mümkün değil” diye konuştu.

“Anayasa bir aksesuar olarak duruyor”

Çelik, bunun önünün açılması için yapısal sorunların giderilmesi, vizyonun oluşması ve ekonomik kalkınma ile bir planın hazırlanması gerektiğini söyledi. “Bunların hiçbirinden bahseden yok” diyen Çelik, söz konusu bugünkü Meclis’tekilerin ise ülkeyi refah bir seviyeye getirme çabası içinde olmadıklarını kaydetti. Çelik, siyasilerin ezbere konuşmalarla, bir yerden kolay kurtuluşun yolunu aradığını söyleyerek, “bilgi olmadan fikir olmaz” dedi.

Çelik, halkın bunun farkına varması ve tüm bu iradeyi ortaya koyacak doğru insanları Meclis’e göndermesi gerektiğine vurgu yaptı. Çelik, bunun olmaması durumunda bu ülkede anayasal düzenden ve demokrasiden bahsetmenin mümkün olmadığını söyledi. Çelik, devletin Anayasa’sının olduğunu, ancak anayasal düzenin olmadığını belirtti. “Anayasa bir aksesuar olarak duruyor” diyen Çelik, Anayasası olan bir ülke ile anayasal düzeni olan bir ülke arasında dağlar kadar fark olduğunu söyledi. Çelik, örgütlenemeyen bir toplumda demokrasinin olmasının mümkün olmadığını kaydetti.

“Kamu arazilerini nasıl oya çevirecekleri konusunda uzmanlaştılar”

Çelik, şunları söyledi, “İşte tam da bu noktada bugün orman arazilerini, kamu arazilerini dağıtan, nasıl oya çevirecekleri konusunda uzmanlaşmış olan bir iktidar var. Bundan önceki iktidarlar da maalesef farklı değildi. Hala rant üzerine kurulmuş bir yapının devam edebileceğini zanneden, önümüzdeki seçimi de atlatalım, sonra bakarız diyen insanlarla karşı karşıyayız. Rant üzerine kurulu düzen bizi bitirdi. Yakında toplumsal varlığımızdan da bahsedemeyeceğimiz bir durumla karşı karşıya kalacağız. Yargıcının, doktorunun, öğretmeninin maaşı sorun edilmiyorsa, o zaman bu halkın ne yargıda adalet, ne hastanede sağlık hizmeti ne de okullarda eğitim beklentisi olabilir. Hala çözüm olursa kurtulacağız, Türkiye bize yardım ederse kurtulacağız diyerek hayal kuruyoruz”

“Tarım için su verme niyeti yok”

Çelik, ülkedeki özelleştirmelere de değinerek ülkenin su konusunda geldiği durumun ortada olduğunu söyleyerek, hala tarıma bir damla su verilmediğini kaydetti. Çelik, belediyelere suyun ulaştırılması ve halkın kendi kullanımı için nasıl ki boru döşenmişse, bu şebekenin döşendiği dönemde çok az bir ek maliyetle tarım için de döşenmesinin sağlanabileceğini belirtti. Çelik, bunun böyle olmadığını, çünkü tarım alanları için su verilme niyetinin olmadığını kaydetti.

“Utanç verici”

Çelik, “Su konusunda olsun diğer konularda olsun aslında hükümetin bir icraatı yok ki değerlendirme yapalım. Aslında hükümet yoktur. Vatandaşlığın birçok insana hak olarak verilmesine rağmen birçok kişiye verilmemiştir. Bu insanların bu mağduriyetlerinin giderilmesi başka bir şeydir, 20 bine kadar tekrar vatandaş yapma dalgasının yaratılmasının ve bunun yaratacağı ek oy hakkıyla tekrar iktidarda kalma düşüncesinde olmak başka bir şeydir. Bu utanç vericidir. Bu konu gündeme dahi gelmemelidir” diye konuştu.

“Kurtuluşumuz çözümde değil”

Çelik, Kıbrıs müzakerelerinde gelinen durumun, Rum Parlamentosu’nda geçtiğimiz gün alınan kararla sorunu ortadan kaldırmadığını ifade ederek, “böyle bir bakış açısına ait bir toplumla biz nasıl çözüm arayışı içinde olabiliriz? diye sordu. Çelik, “Aslında nasıl bir belayı başımıza örmek istiyoruz?” diyerek bunu anlayamadığını söyledi. “Kurtuluşumuz çözümde değil” diyen

“Neyin sevincini yaşıyorsunuz?”

Çelik, “Toplumsal eşitlik çerçevesinde bir çözüm için gerekirse üç nesil daha bu mücadeleyi vermemiz gerekiyorsa vereceğiz” diyerek, Rum tarafının Eğitim Bakanlığı’nın bugün kilisenin emrinde olduğunu söyledi.  “Plebisitin okullarda anılıp anılmamasının yetkisinin kiliseye verilmesi söz konusu iken biz neyin sevincini yaşıyoruz?” diye soran Çelik, Kıbrıslı Türklerin asla eşit olarak kabul edilemediklerini kaydetti. Çelik, Rumların federal gibi görünen bir makyaj altında ancak hiçbir zaman eşitliğin olmayacağı farklı bir yönetimden bahsettiklerini söyledi.