Çiğdem AYDIN

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ilan edildiği 15 Kasım 1983’te parlamentoda görev yapan milletvekillerinden, 3’üncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, eski Başbakanlardan Hakkı Atun, eski bakanlardan Salih Coşar, Kenan Atakol ve İsmail Bozkurt’un yanı sıra TDP Milletvekili Hüseyin Angolemli Diyalog’un sorularını yanıtladı. KKTC’nin ilanına o dönem onay veren siyasilerin büyük bir kısmı, aradan geçen 32 yılda önemli işlerin başarıldığını söylüyor. 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “hepimize düşen görev; en büyük gücümüz, özgürlüğümüzün, egemenliğimizin, güvenliğimizin simgesi, somut hali Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkmaktır” dedi.

Salih Coşar da “1983 yılından bu yana kendi kendimizi yönetmekteyiz ve idare etmekteyiz. Direk olarak olmasa da Dünya ile indirekt bağlantılarımız vardır” ifadelerini kullandı.

“Tam olarak ilerlediğimizi söylemek mümkün değil” diyen İsmail Bozkurt’ta özellikle siyaset, eğitim alt yapı ve ekonomide dibe vurulduğunu belirtti. Hakkı Atun da KKTC’nin kurulması ile birlikte Kuzey Kıbrıs’ta tam teşekküllü demokratik bir sisteme geçildiğini aktardı.

KKTC’nin kuruluşundan bu yana geçen 32 yıl sürede büyük mesafe kat edildiğini söyleyen Kenan Atakol, “Bir Devlet kurduk.  Gururluyuz. En büyük hayalim olan Su Projesi gerçekleşti” dedi.

Aradan geçen sürede en büyük eksikliği öz değerlere sahip çıkılmaması olarak özetleyen Hüseyin Angolemli ise, “Biz kurumlarımızı batırdık. Kitlerimiz tek tek elimizden kayıp gitti. KTHY, Sanayi Holdinglerimiz hepsini kapattık ve dışa bağımlı hale geldik” ifadelerini kullandı.

Derviş Eroğlu: Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçilemez

Eroğlu, Kıbrıs Türk halkının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletini güçlendirdiği, devlet yönetimini daha iyi noktalara taşıdığı ve refah seviyesini yükselttiği oranda Kıbrıs’ta istediği sonuca ulaşma şansının artacağına işaret etti.

KKTC’nin ilanının; “adayı Yunan egemenliği altına sokmak için onlarca yıl çaba gösteren, kan dökenlerin 1960’ta kurulan ortaklık devletinden silah zoru ile Kıbrıs Türkünü atanların bir daha aynı yollara başvurmaması için oluşturulan bir yapı” olduğunu vurgulayan Eroğlu, KKTC’nin kuruluşunun; “Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin hakkının bir sonucu ve bir halkın geri döndürülemez bağımsızlık ilanı” olduğunu kaydetti.

Eroğlu, Kıbrıs Türk halkının, kendi kendini idare etmek istediğini, 1974 Barış Harekatı ile oluşan coğrafya üzerindeki egemenliğini, özgürlüğünü ve güvenliğini Anavatan Türkiye’nin tam desteği, etkin ve fiili garantisi ile idame ettirmekten asla vazgeçmeyeceğini bir türlü 1974 öncesine geri dönüş hayalinden vazgeçmeyen Rum komşularına ve onun destekçilerine

“32 yılda çok şey başardık…”

“32 yılda küçümsenmemesi, hatta ve hatta övünülmesi gereken çok şey başardık” diyen Eroğlu, şöyle devam etti:

“Ben, dinamizmine, bilgisine ve vatan sevgisine yürekten inandığım Kıbrıs Türk Halkı’nın yaşananlardan dersler çıkararak kendi Devleti’ne sahip çıkacağından, daha gelişmiş, yaşam kalitesi daha yüksek bir KKTC yaratacağından eminim.”

Eroğlu, Rum tarafının zihniyetinin henüz değişmediğini ve kısa süre içinde de değişecek gibi görünmediğini kaydetti.

Salih Coşar: Kendi kendimizi yönetmekteyiz…

Eski bakanlardan ve Kıbrıs Türk siyasetinin deneyimli isimlerinden Salih Coşar da “1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur ve bugüne kadar da vardır buraya kadar gelmiştir. Kendi kendimizi yönetmekteyiz ve idare etmekteyiz. Direk olarak olmasa da Dünya ile indirekt bağlantılarımız vardır “ dedi.

 Aradan geçen 32 yılda eksikliklerin olmasına rağmen kat edilen yoldan gurur duyduğunu belirten Coşar şunları Aktardı: “Eksikliklerimiz vardır fakat ben 1960 63 ve hatta 74 yılını yaşamış bir kişi olarak o günlerden bugünlere kadar kat ettiğimiz yolu iyi tahlil edebiliyorum bu nedenle mutlu ve gururluyum. Ve inanıyorum ki şimdi de gençlerimiz çağdaş dünyayı yakalamak için ellerinden geleni yapacaklardır. En büyük eksiklik şimdi inançtır inanmak lazım. Devletine milletine başaracağımıza inanmamız gerekmektedir ve Anavatan Türkiye ile birlikte ancak ileriye gideceğimiz bilinmelidir anlatılmalıdır gençlere… Ve hatta şimdiki bazı siyasilere… Beni en çok mutlu eden bir başkasının emrinde olmayışımızdır. Geçmişe baktığım zaman yaşadığımız zulümler, baskılar şimdi yoktur bu da devletimiz ve kendi otoritemiz olduğu içindir. Biz kendi devletimizi korumalı ve yüceltmeliyiz.”

İsmail Bozkurt: Bazı konularda dibe vurduk

“Tam olarak ilerlediğimizi söylemek mümkün değil” diyen İsmail Bozkurt’ta özellikle siyaset, eğitim alt yapı ve ekonomide dibe vurulduğunu belirtti.

Bozkurt şöyle konuştu, “En belirgin sorun siyasettir, yükseköğretim dışında eğitim, sağlık, çevre, güven sorunu, ekonomi çıkmazda ne yazık ki bunlar geçmişe göre daha kötü durumdadır. Beni mutlu eden güzel ve iyi bir sanat- kültür anlayışı var. Kitaplar yazılıyor ve yayınlanıyor beni bu durum çok mutlu ediyor. Çünkü kitap bir toplumun hafızasıdır. Sanatsal etkinliler beni mutlu ediyor. Tanınma konusunda benim yıllardır söylediğim ve savunduğum bir konu var o da Kültür- Sanat konusunda ilerleme sağlanarak yapılmasıdır.”

Hakkı Atun: Tam teşekküllü demokrasiye geçtik

Hakkı Atun, KKTC’nin kurulması ile birlikte Kuzey Kıbrıs’ta tam teşekküllü demokratik bir sisteme geçildiğini aktardı.

“Meclisimiz tam teşekküllü değildi şimdi tamamdır. Yönetimdik sadece devlet olduk. Türk halkı bir coğrafyada buluştu ve bir millet gibi hareket etmeye başladı” diyen Atun konuşmasında devamında şu ifadeleri kullandı, “Bizler Rumlara karşı hep iyi niyetle hareket ettik örneğin ilk olarak Kıbrıs Türk Federe Devletini kurduk kurucu Cumhurbaşkanımız Denktaş istememesine rağmen Ecevit’in isteği üzerine kurulmuştu daha sonra self determinasyon hakkımızı aldık Cumhuriyetimizi kurduk.  O günlerden bugünlere kolay gelinmedi. Evet gündelik sorunlarımız vardır fakat bunlara takılıp kalmamak gereklidir. Turizm, eğitim, ticaret sektördlerimiz sanayi sektörümüzü oluşturduk kişi başına düşen gelirim ne oldu bir araştırın bakalım, inşaat sektörümüz neydi nerelere geldik. İlerleme olmaz olur mu elbette gurur duyacağımız ilerlemeler oldu. En önemli eksikliğimiz iskan konusundadır vatandaşlardan gelen bazı şikayetler devlet aleyhine çevrilmeye çalışılıyor ki ilk Bakan benim bu konuda çok mücadele edildi. Özgürlük ve bağımsızlığımız beni en çok mutlu eden şeydir. Siyasetin  geldiği nokta ise beni en çok üzen şey. Çok çatlak sesler çıkıyor ve beni çok üzüyor. KKTC’nin tanınması konusu her zaman gündemde olan bir konudur. Bizler Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte bu politikayı direkt olarak izleyemedik ama indirekt olarak izledik. Olası bir referandumda artık bir çözüm olmazsa Rumlar yine “hayır “ derse biz artık Anavatanımızla bunu güçlü bir şekilde talep etmeliyiz.”

Kenan Atakol: En büyük arzum suyun gelmesiydi

KKTC’nin kuruluşundan bu yana geçen 32 yıl sürede büyük mesafe kat edildiğini söyleyen Kenan Atakol, “Bir Devlet kurduk.  Gururluyuz.  Bu çok büyük bir başarıdır.  Kendi bayrağımız altında 32 yıldır güven içerisinde yaşıyoruz.  KKTC bugün dünyanın en güvenli Ülkelerinden birisidir.  Dünyanın birçok Ülkesinin gıpta edeceği bir Demokrasimiz vardır.  Ülkemize uygulanan insanlık dışı ambargolara rağmen Anavatan Türkiye sayesinde kalkınmaya ve gelişmeye devam ediyoruz.   Devletimizi kalkındırmak için Türkiye yıllardır bütün olanaklarını sonuna kadar zorlamıştır” dedi.

Atakol, her ülkede olduğu gibi KKTC’de de eksiklerin ve sorunların bulunduğunu belirterek şunları kaydetti:  “Mutlaka geliştirebileceğimiz, halkımıza daha iyi hizmet sunabileceğimiz sahalar vardır.  Bunları hep birlikte bir bütün olarak elele vererek çözebiliriz.  Daha iyi bir eğitim sistemi, daha sağlıklı bir sağlık sistemi, daha temiz bir çevre ve halkın ihtiyaçlarına cevap verebilecek daha etkin çalışan bir bürokrasi yaratabiliriz.  Kendi Ülkemde özgürce güven içerisinde yaşamak benim için en büyük mutluluktur.  Anavatan sayesinde Ülkemin her geçen gün geliştiğini görmek beni gururlandırmakta ve mutlu etmektedir.  Anavatan Türkiye sayesinde geliştirdiğimiz alt yapı projeleri beni çok gururlandırmaktadır. 1974 yılında Enerji Bakanı olarak atandığım gün verdiğim mülakatta Türkiye’den su getirmek en büyük arzum ve dileğimdir demiştim.15 Ekim 1974’te 37 yaşındayken Türkiye’den Kıbrıs’a su getirmekle ilgili düşüncelerimi söyle ifade etmiştim: 

En büyük arzum Anavatan Türkiye ve Kıbrıs’ı bir deniz altı su boru hattı ile doğal bir şekilde birleştirmektir. Bu gerçekleştiği ve Anavatan Türkiye’den su getirildiğinde işte o zaman Kıbrısımız Yeşilada olacaktır. Bilindiği gibi, Kıbrıs’ta uzun kuraklık yıllarının ardından su sıkıntısı had safhaya ulaştı. Bilahare konu tekrar gündeme geldi. Projenin tümü Türkiye  tarafından finanse edilerek, tamamı bir Türk Mühendislik eseri olarak, 17 Ekim 2015’te tamamlandı ve bu rüya gerçek oldu. Anavatan’ın tertemiz suyu, Dragon Çay’ından Alaköprü Barajına, oradan da borularla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki Geçitköy Barajına ulastı. Bu proje Asrın Projesidir, Dünya Projesidir, Barış Projesidir. Türkiye’nin bu başarısı ile gurur duyuyorum.  Anavatanımız Türkiye’ye bir kez daha hayallerimizi gerçekleştirdiği için teşekkür eder şükranlarımızı sunarım. Beni üzen güzel Ülkemizde çevre kirliliğinin had safhaya ulaşması ve her geçen gün daha da kötüye gitmesidir.  Bu soruna çözüm bulmak siyasi irade’nin ve halkın en birinci önceliği olmalıdır.”

Hüseyin Angolemli:Dışa bağımlı olduk

Hüzeyin Angolemli ise iç siyasetteki gelişmelerin bir sonucu olarak KKTC’nin kurulduğunu savunarak, “İlan edildikten sonra Bangladeş KKTC’yi tanımak için çıkıp buraya kadar geldi biz onları red ettik. Aynı süreçte Pakistan da yolda geliyordu ve Türkiye’de red ettiğimizi duyunca gelmeden geri döndüler. Diğer dost ülkeler gibi bu tavır ve siyasi duruş yüzünden bugüne kadar hiçbir ilerleme kaydetmedik. İnsanlar gördü ki siyasilerin söylemleri ile eylemleri farklı, bu da hayal kırıklığı yarattı. Ben yine de adı ne olursa olsun ekonomimizi, demokrasimizi ve sosyo ekonomik hayatımızı ileriye taşıyabilmemiz dünyayı yakalayabilmemiz için çalışmamız gerektiğine inanıyorum. Çalışmalıyız ki müzakere masasında daha güçlü olabilelim” dedi.

Aradan geçen sürede en büyük eksikliği öz değerlere sahip çıkılmaması olarak özetleyen Angolemli şunları kaydetti, “Biz kurumlarımızı batırdık. Kitlerimiz tek tek elimizden kayıp gitti. KTHY, Sanayi Holdinglerimiz hepsini kapattık ve dışa bağımlı hale geldik.”