Saldıray Fenercioğlu ile röportajımız küçük bir espiri yapması ile başlar. Bizi karşısında gören Fenercioğlu heyecanını şu şekilde ifade etti "Kendimi şu anda dünürcülüğe- görücülüğe çıkmış bir kız heycanı gibi hissediyorum ".

Heyecanı, neşesi, mutluluğu hiç bitmiyor. O bir “Hisar” çocuğu. Bugün MTG tarafından kullanılan saha, Fenercioğlu için “Cirit Stadı…” Çocukluğu orada geçti. Ömrü ise Mağusa’da…

Fenercioğlu ailesinde iki değişmeyen gelenek var. Biri “insan sevgisi…” Diğeri ise futbol. Futbol da insan sevgisi de babadan oğla geçiyor.

Mağusa Plus: Saldıray Fenercioğlu kimdir?

S. Fenercioğlu: Öncelikle sizlere teşekkür ederim. Ben Saldıray Fenercioğlu. 1950 Mağusa doğumluyum. Tam bir Hisar çocuğuyum. Çocukluğumu, hisar üstü ,hisar altı, çifte mazgal ve o zamanki ismi Cirit Stadı olarak bilinen Canbulat Satadı'nda oynayarak geçti. İlk okul çağımızı orada geçirdik. Yaramaz bir çocuk değildim ve bu özelliğimde bu yaşıma kadar halen devam etti. Uysal, mülayim, yumuşak huylu, seven sevilen biriyim. İnsanları üzmek aklımdan bile geçmez. dürüst biriyim.

İlkokulu kaleiçinde okudum. İlkokulu bitirene kadar 3 okul değiştik. Mezun olduktan sonra ortaokula Namık Kemal Lisesi'nde başlayıp ardından lise eğitimime de devam ettim.

Çevremdeki insanlar, okuldaki arkadaşlarım, herkes beni severdi ve herkesle iyi geçinen biriydim.Herkes benim arkadaşlığımı kabul etmek ihtiyacı duyardı.Lise yıllarında mübessillikte yaptım. Neden mümessil seçildim? Çok akıllı mıydım? Yok.

Çok sevilen biri olduğum için hep mümessil seçildim. Fakat lise sonda kaptan olmama rağmen, sınıfa en son giren adam bendim. Zil çalar, öğretmen gelirdi talebelerden önce ve "evet kaptanınız nerede? gelmedi mi daha ?" diyerek sorarlardı. Ardından ben gelirdim. Gecikmemin nedeni de aynada biraz kendime çok zaman ayırırdım.

Yakışıklı değildim o kadar ama bakımlıydım, titizdim ve tabii ki saçlıydım. Kravatı, kravat takmayı seven biriydim.

Mağusa Plus: Lise öğrenimi sonrasında nasıl şekillendi hayatınız?

S. Fenercioğlu: Lise bittikten sonra bir yıl askerlik yaptık. Yalnız bu bir yıllık askerlik öncesi öğrencilik dönemimde de Mücahitlik yaptım.

Askerlik sonrası Türkiye'ye tahsile gittim. İstediğim bölümler önüme çıkmadı. Mesela bir tıp düşünmüştüm ama yer yoktu kontenjanlar dolmuştu. Boş olan kontenjanların birinde baktım Kimya Mühendisliği var. Lisedeyken kimyam çok iyiydi.

Dedim ki hade bu bölüme gireyim. Girdik. İstanbul'dan. Okudukta yani bir yıl borçlu da olsa ikinci yıla geçtim. Fakat kimya bana çok zor geldi. Neresi zordu?

Gelir bir öğretmen ders anlatacak "e bu bölümü lisede gördünüz geçiyorum" derdi biz de oradan Kıbrıs'tan arkadaşlar birbirimize bakardık. Biz lisede ne zaman gördük bunu görmediğimiz dersleri gördük diye geçerdi. Sıkıcı gelmeye başladı.

 Zaten olaylar dönemiydi 68-69 kuşaklarında bizde yer aldık. Boykotlar vardı, işgaller vardı. Okullar açık fakat ders yapılmazdı. Okula gitsek de derse girmezdik ve bir müddet öyle devam etti. İstanbul'a gelen bir arkadaşım vardı. Hukukta okurdu Ankara'da gel dedi seni Ankara hukuk a yazdıralım ve Ankara hukuğa yazıldık. Okula başladık fakat biz burslu gitmiştik okul değişince bursu kestiler burs kesilince ailemin de pek iyi bir durumu yoktu.

Babam dededen kalma ve sonrasında bana geçen kahvecilik mesleği yapardı. Fakat babamın esas mesleği tenekecilikti. Babam beni de alıp bilhassa limana giderdik bu gelen gemilerden inen varil dediğimiz şeyler vardı onlar kazayla inerken gemiden patlardı yarılırdı bizde onları leyimlemeye giderdik.

İşte bu nedenlerden ötürü burs kesilince geri gelmek zorunda kaldım. Ama düşüncem tekrar geri gidebilmekti. Olmadı yapamadık.

Mağusa Plus: Öğrenim işi olmayınca, Mağusa’da yaşama tutunma gayretiniz devam etti. Neler yaşadınız?

S. Fenercioğlu: Artık geri dönünce mümkün olduğu kadar çeşitli işlerde kısa veya uzun süreli demeden çalıştım. 1972 yılında bir pastane açmayı düşündük ve açtık, fakat uzun sürmedi. Savaştan dolayı. İsmini Ak Günler koymuştuk. O zamanlar Ecevit hayranlığı vardı. Ardından yine Mağusa'da Öğretmenler Kitap Evi'nde de  çalıştım. Bir müddet sonra Lefkoşa Öğretmenler Kitap Evi'nde de görevde bulundum.

Eşimle tanışmam bu esnada gerçekleşti. Çalıştığım işyerinin hemen yanındaki dükkanda da Turizm Seyahat Acentesi vardı. Eşim de orada çalışıyordu. Gel zaman git zaman komşuluk ilişkimiz, arkadaşlık ilişkisine ve ardından da Aşk evliliği ile noktaladık. 1976 yılında evlendik. 40 yıldır da bir yastıkta sevgi ile saygı ile bu evlilik gemisini yürütüyoruz.

Eşim Nevin Fenercioğlu bana iki evlat bağışladı. İlk evladım 1978 de Lefkoşa'da doğdu kızım ilk göz ağrım canım Özlem'im. Bir yıl sonra ise 1979 un son ayında oğlum dünyaya geldi. Eşim halen 22 yıllık Kaleiçi Muhtarlığı görevini layığı ile yürütmektedir. 

Mağusa Plus: Önceleri Mağusa muhtarlığı ve ardından Nikah memurluğu görevlerine başlama serüveniniz nasıl oldu ?

S.Fenercioğlu: Gençlik yılların benim de siyasi görüşlerim vardı ve bende Cumhuriyetçi Türk Partisi'nın ilk kurucularındandım.

Parti 1970'in Aralık ayında kuruldu. O dönem kendimi bir anda partinin içinde buldum. Dıştan gelen biri değildim. İçten çıkan biriydim. Mağusa ilçe binasını biz açtık. Yeri uzun yıllar Namık Kemal Meydanı'nda İş Bankası olarak bilinen yerde idi. Partinin Yönetim Kurulu Üyeliği'ni de yaptım. Parti Gazetesinin  Yenidüzen olarak çıkmasında çok çalıştım. Lefkoşa'da kaldığım müddet içinde devamlı gazetenin çıkmasında rol oynayanlardan biriydim.

Tabi bu işi gönülden yapıyorduk. Para almadan yapıyorduk. 1980 yılı Belediye ve Muhtarlık seçimleri vardı. Partim beni, Mağusalı olduğum için, sevilen sayılan bir ailenin evladı olarak aday göstermek istedi Muhtarlık için ve 1980 senesinde kazanarak Muhtarlık serüvenine giriş yapmış oldum. Kazandığım muhtarlık o zaman merkez muhtarlık olan Kaleiçi Muhtarlığı idi. Şu an 13 tane mahalle ve 13 muhtarlık var fakat o zaman sadece 2 muhtarlık vardı. Benim aldığım muhtarlık Merkezdi.

Hastane bana bağlıydı-ölümler, doğumlar, postanemiz vardı. Bankalar vardı. Polisimiz vardı. Tabii şimdi bütün bunlar Kaleiçi'de yok.

Mağusa'nın içi cansız yani eskisi gibi değil. Muhtarlık için 1985 seçimlerinde tekrar aday oldum.Yine seçildim ve 1990 yılına kadar devam ettim.1990 yılında partimiz seçimleri boykot ettiği için seçimlere girmedim.Girseydim yine kazanırdım. Kazansaydım da bugüne kadar devam ederdim herhalde.

4 sene sonraki seçimlerde Muhtarlığa hanımı aday gösterdik.

Eşim Lefkoşalı olmasına rağmen kendi ismim ve soyadımızdan dolayı onu da seçimlere kazandırmış olduk. 22 yılı geçmesine rağmen kendi hakkıyla arka arkaya kazanmış ve halen  muhtarlığa devam ediyor.

1994 yılı seçimlerinde Belediye Meclis Üyeliğine da aday olurum ve kazanırım.

Mağusa Plus: Sizin bir de nikah memurluğu serüvaniniz var. Nereye gitsek, o düğünde siz varsınız. Bu nasıl oldu:

S. Fenercioğlu: Nikah Memuru serüvenine ise; var olan nikah memurlarından birinin istifa etmesi üzerine onun yerine 1996 yılında Nikah Memurluğuna atandım. O zamanlar muhtarlıklara ilanlar münhaller gönderilirdi.

Kaleiçi muhtarlığına da bir yazı gönderilir ve bu görevi yapacak olan nikah memurunun Kaleiçi’nde ikamet etmesi gerektiği belirtilmişti. Bu yazı muhtarlıkta bir ay askıda kaldı. Hiç müracaat eden olmadı.

O yazıyı ilan tahtasından alıp bir yazı ile mahkemeye göndermeyi düşünürken eşimin beni uyarmasıyla "neden sen müracaat etmiyorsun" demesiyle mahkemeye bir dilekçe yazdım. Özgeçmişimi anlattım. 

Mağusalı olduğum için, Mağusa'yı,Mağusalıyı tanıdığım için ve de 10 yıllık muhtarlık yaptığım için bu görevin bana verildiğini sanıyorum.

20 yıldır görevdeyim. Ölene kadar da bu görevi yapmak isterim. Gurur verici bir görev. Zevkli bir görev. İnsanların evliliğe giden yolda mutlu olmalarını ve bunun gerekliliğini anlatırken verdiği huzur beni mutlu ediyor.

Boşananlar olmuyor mu? Boşananlar da oluyordur tabi. Fakat ben işin o kısmına karışmıyorum. O avukatların işi.

muhtar.jpg

Mağusa Plus: Göreviniz sırasında yaşadığınız en ilginç olay ne olmuştur?

S.Fenercioğlu: İnsanoğlu yaşamı boyunca aslın bir çok anı yaşar fakat bunların hepsini hatırlaması bana göre biraz mucizedir. Bana göre her nikah özeldir. Fakat biz insanlar bazen bu anıları yaşımız nedeni ile unuta biliyoruz.

Benim bahsedeceğim en ilginç anı zamanında beni çok üzmüştü. Yıllar önceydi. Davetliler salona girdi. Çifti masaya aldık. İlk önce ben kıza sordum kabul ediyor musun diye kızdan evet cevabını aldıktan sonra damada sordum damat etrafına baktı, salona döndü ve bir anda arkasını dönüp çıktı. Lavaboya gittiğini düşündüm. Çünkü bazen heyecandan ihtiyaçları oluyor. Acaba bir şey mi unuttu da almaya gitti diye düşünürken “Damat kaçıyor galiba” deyip espriyi patlattım.

Baktım kimse gülmüyor. Bir gariplik olduğunu anladım. Hakikaten gidiş o gidiş. Dönmedi. Herkes şok oldu. Kızın annesi de Allah iyiliğini versin sağsa benden küçüktü- tuhafıma giden demiyim de beni daha fazla yaralayan kadının gelip bana nikah şekeri pastiş ikram etmesi. Buyurun Saldıray bey demesi. Bu bende buruk bir anı olarak kaldı yani.

Mağusa Plus: Görevini yapmış olduğunuz bölge olan Kaleiçi ile ilgili neler söylemek istersiniz? 

S.Fenercioğlu: Mağusa Kaleiçi tarihi bir bölgedir.Tarihi bir eski yerleşim yeridir.Turistlerin görmesi gerektiği yerlerdir.Gerekli yerleri gördükten sonra da turistin daha fazla Kaleiçi'nde kalmasını cezbedecek, gerektirecek herhangi bir olay yoktur.

Hep söylenilen vede bilinen  surlar, hendek, Othello Kalesi, Deniz Kapısı, Canbulat Kapısı, Akkule Kapısı, Çifte Mazgal, Lala Mustafa Paşa Camii, Namık Kemal Zindanı, Venedik Sarayı Kapısı ve çok eski bir sembol olan artık Cümbez Ağacımız

İşte bunlar gezilip görüldükten sonra turisti içeride barındaracak başka cazibe noktaları olmalı diye düşünüyorum. Ayrıca artık bankaların, polisin, postanenin Kaleiçi’nden daha uzak başka yerlere taşınmaları Kaleiçi’ndeki canlılığı öldürmüştür.

Mağusa Plus:Sağlık durumunuz nasıl ?

S. Fenercioğlu: Son iki senedir kendime hiç iyi bakamadım. Kalp kapakcığı taktılar,by pass yaptılar,pil taktılar,2 stend taktılar,12 senede 11 defa Anjiyo oldum.

Kalbimi rahatsız eden bir şey vardı ama hep kalp damarlarından dolayı sandım ama meğer şekermiş asıl neden. Tüm rahatsızlıklarımı şeker yaptı.Tavsiyem herkese sağlıklarına iyi bakmaları

Mağusa Plus: Saldıray Fenercioğlu'na bizi evine kabul edip sıcak, samimi içten bir Röportaj yapmamıza olanak sağladığı için Mağusa Plus Gazetesi olarak teşekkür ederiz...

S: Fenercioğlu: Ben teşekkür ederim. Ayrıca, mağusa kentini böylesi güzel v Mağusalıları kucaklayan bir gazeteye emek verdiğiniz için sizleri tebrik ederim. (Mağusa Plus)