Çiğdem Aydın

Kıbrıs Türk siyasetinin unutulmaz isimlerinden biri olan Recep Ali Gürler; 1970’li yıllarda İskan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı görevlerinde bulundu. Siyaset sonrasında yargıçlık görevine başlayan Gürler, Kaza Mahmekesi Başkanlığı yaptı.

İç ve dış sorunlar konusunda önemli uyarılarda bulunan Gürler “Türkiye’siz bir Kıbrıs Türkü olamaz. Hayatta kalamaz” dedi.

Gürler sorularımızı şöyle yanıtladı:

Soru:Siyasete ne zaman başladınız ne zaman ara verdiniz?...

Yanıt: Lise yıllarında başladım diyebilirim. Üniversite yıllarında yine Kıbrıs konusu ile yakından ilgileniyordum. Ülkemizde yaşanan olaylarla her zaman yakından ilgilendim. Erenköy’de yaşananlar hepinizin malumu.Yüksek tahsilimi yarıda bırakıp 1964’te Erenköy’e çıktım. Yaşanan olaylarda yaralandım ve Barış Gücü’nün helikopteri ile Lefkoşa’ya getirildim. 

İki yıl kadar Bayrak radyosunda spikerlik yaptım mücahit olarak. 1966 yılında Türkiye’ye geri döndüm ve yüksek tahsile devam ettim. Ankara Hukuk Fakültesi’nde okudum. 1973 yılında mezun oldum ve tekrar Kıbrıs’ın Baf kasabasına döndüm. O zamanki hukuk düzenine göre avukatlık yapabilmek için baro sınavlarına girdim ve avukatlık sertifikasını aldım. 
  
1974’te esir düştü

1974 yılında mutlu Barış Harekatı sırasında esir düştük. 1974 ortalarında Baf’ta Pervin Hanım da esir düşen Türkler arasındaydı.  Nişanlıydık o zaman. 

Hayatımızla ilgil ne olacağını bilmiyordum ve endişeliydik. Bir Rum vardı, Türklerden para alarak onları güvenli bölgeye geçirirdi. Biz de ona para verdik. Pervin ve beni arabasının kasası ve  tekerlekleri arasına yerleştirdiği dar ince bir kasaya  koydu. Kasanın altına battaniye koymayı unuttuğu için Pervin’in sırtı yanmıştı. Öğlen 12.30 gibi bindik bir sonraki gün sabaha karşı 03.00’te Pile’ye geldik. Saçtan bir zulanın içinde özgürlüğe kaçışımız böyle oldu. 

1975 -1976 başında UBP’nin kuruluş aşamasında aktif olarak politikaya girdim. 1977- 1978 yılları arasında Ticaret ve Sanayi,Turizm Bakanlığı yaptım. 11 Mayıs 1978 -11 Aralık 1978 arası Meclis Başkan Yardımcılığı yaptım. 1978 yılından 1981 yılına kadar da İçişleri ve İskan Bakanı oldum. 

Milletvekili seçildikten sonra bir süre parti genel sekreter yardımcılığı yaptım. 1981 seçime girdim ve kazanamayınca avukatlığa geri döndüm, daha sonra savcılığa atandım. 19 ocak 2003 yılında ise emekli oldum. 

Siyaset sonrasında yargıçlık

Soru:Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz, sonrasında ne tür görevlerde bulundunuz? 

Yanıt: Siyaset öncesinde Erenköy Mücahitliği, sonra Bayrak radyosunda spikerlik yaptım.

1984- 1992 yıllarında Kaza Mahkemesi Yargıçlığı yaptım. 1992’den 1999 yılına kadar Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı olarak hizmet verdim. 1999 yılından 2003 yılına kadar Kaza Mehkemesi Başkanı ve Ağır Ceza Reisliği görevlerinde bulundum. 

Şu anda emekli olmakla birlikte çeşitli faaliyetlerim vardır. Parlementerler Birliği As Başkanı olarak görev yapıyorum. Milli Varoluş Konseyi, ayrıca Beş Parmak Grubu’nda da üyeyim. Bu gibi sosyal faliyetlere devam ediyorum.

Eksikler giderilmeli

Soru:Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz, gördüğünüz yanlışlar nelerdir?

Yanıt: İki hususa bakmak lazım. Biri iç politika, diğeri dış politika. Devletin geleceğini ilgilendiren siyasi yapıya dikkat edilmelidir. Eski siyasetçilerin vurguladığı ve kamuoyundaki genel kanı siyasette itibarsızlaşma ve güven yitirme gibi değerlendirmeler var. Arzum ve temennim geçmişte görev yapan politikacıların, yapılan icraatların eksikleri veya hataları varsa bunların düzeltilmesi yönündedir.Bir yasal düzenleme yapılacaksa oldu bittilerle olmamalı ve mevzuatlar dikkatle incelenmeli halkın içine sinebilecek değişiklikler yapılmalı eğer yapılacaksa. 

İkinci husus devlet yaşamazsa hiç bir soruna çözüm bulunamaz. Devleti yaşatacaksın ki; sosyo ekonomik yapı, yürütme, yargı ve yasama organları kendilerine verilmiş yetkiler çerçevesinde toplumu dizayn edebilsinler. Eğer bunu yapamazsak gelecek nesillere bırakacak bir devletimiz olmayacak ve bu bağlamda tarih bizi affetmez.

Kimsenin burnu kanamadı

Soru:Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..

Yanıt: Bu ülkeye barış 1974 yılında gelmiştir ve yerleşmiştir. Bu adada 1974 yılından sonra ne Türklerin ne de Rumların burnu dahi kanamamıştır. Ben bir hukukçu gözüyle baktığımda bir çözüm değil anlaşma olması taraftarıyım. Ama nasıl bir anlaşma? Geçmiş unutulmadan, devletsiz kalmadan , başkasına muhtaç olmadan. Unutulmasın devletsiz yaşayan insanlar olabilir, ama devletsiz yaşayan millet yoktur. Kıbrıs Türk halkı Anavatanın kopmaz bir parçasıdır. Türkiye’siz bir anlaşma olmamalıdır. Atatürk ilkelerinden taviz verilmemelidir. Bağımsızlıktan asla vazgeçilmeden bir anlaşma olabilir. Maraş, Güzelyurt , Karpaz yarımadası stratejik öneme haizdir ve asla taviz olarak verilmemelidir.

Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?

Yanıt: Tekrar edeyim. Bana göre bu ülkede çözüm vardır, sadece bir anlaşma eksiktir. Bu anlaşma ise bir önceki yanıtımda belirttiğim şekliyle olmalıdır. 

Soru: Peki şöyle sorayım, bir anlaşma olmasında en büyük sorun ne olabilir ? 

Yanıt: Garantiler. Bizler Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden asla vazgeçmeyeceğiz bu bizim kırmızı çizgimizdir. Ben inanıyorum ki; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kıbrıs için aldığı karar ışığında icraatlar devam edecektir. TBMM’nin Kıbrıs konusunda aldığı hala yürürlükte olan kararı dikkate alarak değerlendirme yapılacaktır. Anavatan dışında dış güçlerin pompalayacağı bir anlaşmaya evet denmeyeceği inancındayım.” 

Soru:Sizce KKTC nin en önemli sorunları nedir? 

Yanıt: En önemli sorun devletin geleceği ile ilgili yapılan görüşmelerde Anayasal ve hukuksal haklarımızın sonuna kadar savunulması gerekir. Mülkiyet, nüfus, garantiler gibi. Rumların yaptığı gibi KKTC siyaseti de bu konuda hareket etmelidir. Ekonomik konularda Güney Kıbrıs’ı takip edenleri engelleyici önlemler alması gerekir ekonomik kayıp önlenmelidir hükümet ve iş adamları birlikte çalışmalıdır. RMMO için insanımız para harcamamalıdır. Halka artık her gün uyandığı zaman ne olacağız sorusunu sormaması için Devlet yetkililerinin istikrarlı davranması ve güvenin yeniden inşa edilmesi gerekir. Bazı algı operasyonlarına dikkat edilmeli. Son olarak Türkiye ‘ye bağlılığımız korunmalıdır. Türkiye’siz bir Kıbrıs Türkü olmaz hayatta kalmaz.