Yurdagül Atun

Merkezi cezaevinde kalan mahkûmlar genel olarak yönetimden memnun, ancak yemekler konusunda cezaevi müdürüyle aynı görüşü paylaşmıyorlar. Yemeklerin az ve sağlıksız olduğunu iddia ediyor mahkûmlar. Ayrıca bir yetişkinin günlük alması gereken miktarın çok altında yemek verildiği konusunda ısrarcılar.

Yemeklerin belli eklerle çoğaltıldığını, örneğin bir süre küp kesilmiş, parmak şeklinde doğranmış, fırınlanmış, kızartılmış patates yediklerini, bir zaman gelince de nohudun yemeklerin baş aktörü olduğunu söylüyorlar, “pilavda nohut, çorbada nohut, et yemeğinde nohut” gibi…

Ancak cezaevindeki mahkûmlar için en büyük sorun hijyen. Kalabalık koğuşlarda kaldıklarından, farklı insan davranışlarıyla uyumlanmak durumunda kalan kimi mahkûmlar tuvaletlerin pisliğinden, çamaşır yıkadıkları yerde bulaşık yıkamak zorunda kaldıklarından şikâyetçi. Bir kısım mahkûmun sıkıntısı ise her gün banyo yapamamak. Sıcak suyun yetmediğinden yakınan mahkûmlar su damacanalarını güneş alan bir yere koyarak, kendi güneş enerjisi sistemlerini elde etmişler; ancak bunun da sürekli olmadığının farkında olsalar gerek, kettle tarzı bir ısıtıcıya dahi razılar. Haberal Kıbrıslı Gazetesi’nin “cezaevindeki en büyük sıkıntı nedir” sorusunun yanıtı tüm bunlar.

A koğuşu 28 kişi: Mazbata, trafik, hükümsüzler

Banyo için sıcak su elde etmek isteyen mahkûmlar “Her odaya bir kettle olsa iyi olur” deyince Müdür Bilmem, “Güneş enerjisi sistemi kurulacak. Bize anlatılana göre 300’den fazla insan yararlanabilecek. Yeni bina için Ankara’da, protokol imzalanma aşamasında. Haspolat’ta olacak. Kettle düşünebiliriz ama protein konusunu araştırmamız lazım” diyor. İçişleri Bakanlığının gündemin baş sıralarına aldığı cezaevindeki mahkûmlar içlerinden geçeni, hayallerini, taleplerini Haberal Kıbrıslı Gazetesi’ne anlatıyor.

*Denetimli serbestlik neden yok?

*Yemekler yetersiz, protein miktarı düşük, pişirme şekli, yağ oranı fazla, çeşitliliği az. Biri yemeyecekse diğeri onun yemeğini yiyor, o gün o mutlu. 

*Burada aynı çeşit yemek döner. Bir ara her yemeğe nohut koyarlardı, şimdi de her yemekte patates. Gramajı artırmak için yaptıklarını düşünüyorum. Baharat aynı baharat. 

*Burada spora başladım, spor rehabilitasyon için çok etkili, yemeklerden dolayı protein alamıyoruz. Kantine sadece ton balığı geliyor, bunun yanında protein gelirse iyi olur. Spor yapanların ihtiyacı vardır.

*Herkes kendi yerini temizler ama akşam belli arkadaşlarımız genel temizlik yapar. Temizlik maddeleri kısıtlı. Hastalık kaparsak yayılma riski çok. Sıvı sabun, dezenfektan yetersiz. Kantinden alıyoruz.

*Kantin fazla pahalı değil ama çeşit yok. Benim bir rahatsızlığım var, kanamam olunca durmuyor; o yüzden her tıraş bıçağını kullanamam. Ama kantinde istediğim tıraş bıçağını bulamam. Onun gibi birçok şeyi bulamıyoruz.

*Burası cezaevi onun farkındayız ama insanların ihtiyacı olan konularda isteklerimiz var.

*Mahkûm olarak bir lüks değil hepimizin yıkanması, enfeksiyon bulaşmaması açısından gerekli. Bir grip geldi mesela, tüm koğuş grip oldu. Her gün sıcak su lüks olmamalı. Çok dikkat etmemiz lazım.

*Türkiye’de 30 bin, 40 bin, 50 bin kişi ansızın çıkar. Burada hiç af olmadı. Mısır’da bile 3 sefer oldu. Bize de günahtır.

*Ben hasta olmuştum, o kadar iyi baktılar ki, ben burada olmamış olsam ölürdüm. Tedavi ettiler, diyet yemeği getirdiler.

C Koğuşuna bir dokun bin ah işit

“Cezaevi müdürü izin verirse C koğuşunu da ziyaret edin, esas sıkıntı orada” diye ısrar ediyor bir mahkûm. Müdür “isterseniz gezdiririm” deyince, görmek istiyoruz. C Koğuşunda A Koğuşu’ndan biraz daha sert bir hava var. Cezaevi müdürünü görünce “ooo siz mi geldiniz müdür bey” diyorlar hafif alaycı bir edayla. Ve anlatıyorlar;

*Sıkıntımız çok. Zaten her şeyiyle yetersiz. Altyapısı, üstyapısı… 10 kişi bir odada kaldığında temizlik de yapamazsın. Zaten15 metrekare oda. 10 yatak olduğunda gezemiyorsun, sığmıyorsun. Ayakta dursan bile sığmazsın. Hareket edemediğin yerde nasıl temizlik yapacaksın.

*Bizi müdür atıyor buraya ama biz subayları hiç görmüyoruz. Ben buraya geleli üç ay oldu. İlk kez gördüm müdürü. Biz derdimizi anlatacak kimse bulamıyoruz. Bir sürü insanın sorunu var. Sorunları aktaramıyoruz. (Müdür Bilmem’e dönerek) Gazeteci de burada, geldin ne güzel bir ortam oldu. Buradaki mahkûmlarla ilgilenmek zorundasın. 

*Konuşmak isteriz ama sesimiz nereye kadar gidecek, emin değiliz. 

*Cezaevinde şartlı tahliyeyle çıkacaklara daha çok ceza veriliyor, çıkacak diye. Siparişle ceza veriliyor. Bir ise 3 veriyor, şartlı çıkacaksınız diye. Cezada bile partizanlık var. Burada cezaevi müdürü, yargı istediğini yapar. Benim verdiğim cezayı kimse bozamaz düşüncesindeler. Cezaevi müdürü de ‘burası benim cumhuriyetim’ diyor. Kimse kimseden hesap soramıyor. Polis diyor ki ‘İsmet Felek seni bitiririm!’ Burada herkesin cumhuriyeti var. Metin Bey için söylemiyorum, o gidecek, başkası gelecek, o da ‘burası benim cumhuriyetim’ diyecek. Bu bütün birimlerde var. Dostlar pazarda görsün diye konuşacaksak, hiç anlatmayalım. Birileri hesap vermezse isteyen istediğini yapar.

* Hepsinin eğitime ihtiyacı var. Cezaevi yönetimi eğitim almalı…

* Yargıç “ben kralım” diyor, polis “ben kralım” diyor… Hesap sorulmazsa bir şey düzelmez.

*Lütfen şu tuvaletlere bakın, bunları resimleyin… Çamaşırı da burada yıkıyoruz, bulaşığı da…

Kadınlar şartlardan memnun

Koğuşun girişindeki dikiş makinesi ve su sebilinin üzerindeki dantel örtü kadınların bölgesine girdiğimizin habercisi. Aslında sadece dikiş makinesi değil, koğuşların temizliği kadınlar bölgesinde olduğumuzu vurguluyor. Bunun nedenini ‘erkeklerin yeterince temizlik yapmaması’na bağlamak yanlış olur, zira kadın mahkûm sayısı erkeklerle kıyaslanmayacak kadar az. (17 kadın mahkûm olduğunu söylemiştik.) Kadınlar cezaevinde olmaktan değil, ama koşullarından memnun. İnsanca muamele gördüklerini söylüyorlar. Yemeklerden de çok memnunlar. Her çeşit yemeği yiyebildiklerinden, banyo konusunda sıkıntıları olmadığından söz ediyorlar. 

7 yıldır köpeğiyle kalıyor

Hükümsüz bir tutuklu şartların sağlıklı olmadığını söyleyince, bir başka tutuklu ona “çok memnunuz, başka hapishanelerden çok çok iyi. En azından insanca muamele görüyoruz” diyor. Ki Rukiye Sarı adlı mahkûmun cezaevine köpeğini kabul ettirmesi ve 7 yıldır birbirlerine yoldaş olmaları KKTC cezaevinde kalıyor olmanın getirisi olsa gerek. Tek istedikleri af. Özellikle uzun cezalar almış mahkûmlar bu taleplerinin yetkililere iletilmesi için ricacı oluyorlar. 

Mahkûmlara insanca muamele ediliyor

Cezaevi ziyaretimizden çıkardığımız ana fikir şu: 

Mevcut cezaevi fiziki yapısından ötürü çok rahat bir ortam sunmuyor mahkûmlara. Şartlar kötü, koğuşlar yeterince temiz değil, mahkûmlar hijyen kurallarına haiz yaşamıyorlar ama bir şey var ki mahkûmlara insanca muamele ediliyor. Gerek cezaevi müdürü, gerek gardiyanlar mahkûmlara karşı son derece güler yüzlü. Horlamıyorlar, küçümsemiyorlar. Hatta yasalara uyan kişilerin bile bir anlık dikkatsizlik sonucu cezaevine düşebileceği ihtimaliyle hareket ederek, dostça davranıyorlar. 

Yemekler güzel

Cezaevi ziyaretine gittiğimiz gün gelen menü hayli güzel. Tavuk, makarna, yoğurt ve tatlıdan oluşan bir menü var ancak erkek mahkûmların porsiyonlardan memnun olmadıkları aşikâr. Gardiyanların cezaevi yemeğinden yememeleri ise ayrı bir sıkıntı. Dışardan gelen yemekler, güvenlik açısından zafiyet yaratıyor. 

İçişleri Bakanlığı devrede

Tüm şikâyetleri dikkate alan UBP-DP Hükümeti cezaevi konusunda düğmeye basmış. Yeni cezaevinin yapımı için Türkiye’yle görüşülmüş, yeri belirlenmiş, iş imzalara kalmış. 

Palyatif çözümler

Yeni cezaevi yapılana kadar eski cezaevinin koşulları iyileştirilecek ancak bu iyileştirmeler uzun vadeli olacak gibi görünmüyor çünkü ne elektrik altyapısı, ne de kanalizasyon altyapısı buna müsait. Mahkûmların istediği kettle dahi elektriğin çekemeyeceği endişesine neden oluyor. 

Adı üstünde“Cezaevi.” Beklentilerimiz “cezalandırma” üzerine olduğundan ve diğer cezaevlerini görmediğimizden KKTC Merkezi Cezaevinde mahkûmlara insanca davranıldığını söyleyebiliyoruz. 

“Hükümsüzlerle hükümlüler aynı koğuşta…”

Metin Bilmem son olarak şunları söylüyor: 

“Gardiyanların cezaevi yemeğinden yemesi konusunda hemfikiriz. Ben de dışardan paket girmesini istemiyorum ama yemeklerin gramajı konusundaki iddiaları kabul etmiyorum. Önce Bütçe Dairesi ve İhale Komisyonu önerdi, sonra ben de Bakanlığa söyledim. Mekânlarda yemek pişmesi yerine dışardan gelmesi daha iyidir diye düşündük. Kantinin pahalı olduğuyla ilgili iddialara gelince; Kantin pahalı değildir. (Bize kantin fiyat listesini veriyor.) Biz koşulları elimizden geldiğince iyileştirmeye çalışıyoruz ama tamamen mümkün değildir. Bir suç işlenmiştir, cezası çekilecektir. 

Hükümsüzlerle hükümlülerin ayrı tutulması lazımdır. Gözaltında, daha suçu kesinleşmemiş kişiyi suçluyla aynı yerde yatırıyoruz. 117 erkek 8’de hükümsüz tutuklumuz var. 117 erkeği nereye koyacağız? Suçlu değilsin, bir suçlunun yanında bulundun diyelim. Olay soruşturuluyorsa, teminata çıktın, paran da yok veresin ne olacak? Cezaevine geleceksin, nerede yatacaksın?

“Bakanımız çok istekli…”

Yeni bina konusunda bakanımız çok isteklidir. Bundan kaçamayız. Elektrik bile çekmiyor. Yazda vantilatör kışın soba ister… Geçen kış sıcak geçti, bu kış nasıl geçecek belli değil. Kaç bin kişi kullandı. 1982’de 70 hükümlü 2 hükümsüz vardı. Bir anda bir patlama oldu.-2004-2005 yılında patlama oldu.-Onun sebebi Kıbrıslıların artmasıydı, kendi insanın düşmezse sayı artar. Son 367 kişi var. Bunların 172’si ağır cezalı, 70’i hafif cezalı 125’i hükümsüz. Uyruklara baktığınızda 129 Kıbrıslı, 89 TC. TC KKTC 95 kişi, üçüncü ülke dediğimiz Nijeryalı Suriyeli 52 kişi. Yeni cezaevinde spor aletleri de olacak.”