Özlem Çimendal

Avukat Şefik Aşçıoğulları, Türkiye ile imzalanan Ekonomik İşbirliği Protokolü içinde yer alan hukuk sisteminde yapılan düzenlemeleri öngören ve Ombudsmanın yetkilerinin genişletilerek Başsavcılığı denetleme mekanizmasıgeliştirebileceği bir icraatı ve Savcılığın yetkisinin daraltılarak, Sayıştay’a da, Savcılığı şikayet edebilme yetkisi verilmesini değerlendirdi.

Konuya Ombudsmanın yetkilerinin artırılıp artırılmaması düzleminin ötesinde Ombudsman makamının nasıl bir oluşum olduğu noktasından bakılması gerektiğini söyleyen Şefik Aşçıoğulları, Başsavcılığın denetlenmesini doğru bulmadığının altını çizdi.

“Başsavcılığın devleti denetleme yetkisi varken neden Ombudsman?”

Başsavcılığın yargıyı oluşturan 3 ayaktan biri olduğuna da işaret eden Aşçıoğulları, “Avukatlar, Savcılar ve Mahkeme. Bunların üçü birden yargıyı, yargı erkini oluşturan bir komplekstir. Savcılığın denetlenmesi özellikle de bu denetlemenin Ombudsman gibi bir makam tarafından yapılması noktası iyi okunmalıdır. Olay Ombudsman makamının yetki artırımının yapılıp yapılmaması değildir. Başsavcılığın denetlenmesi noktasında öncellikle, Ombudsman makamının oluşumunu inceleyecek olursak, makamın siyasi bir atama olduğu görülüyor. Anayasamıza göre de Başsavcılığın, devleti denetleme, devlete görüş bildirmek gibi bir vazifesi varken, neden Ombudsman gibi bir kurum Başsavcılığı denetlesin?” diye sordu.

“Başsavcılık hem devletin, hem de de bazı devlet kurumlarının avukatıdır”

Başsavcılığın denetlenmesinin altında yatan nedeni merak ettiğini de söyleyen Aşçıoğulları, “Başsavcılık sonuçta hem devletin hukuk danışmanı hem de devletin veyahut da Anayasal ve yasal durumlar gereğince de bazı devlet kurumlarının avukatıdır. Konuyu bu çerçevede değerlendirdiğimizde, özellikle Ombudsman gibi bir mekanizma tarafından ki, Ombudsman makamının bağımsız olup olmadığını değerlendirmeden önce, makamın nasıl oluşup, Ombudsmanın nasıl göreve geldiğine bakmak lazım” şeklinde konuştu.

“Meclis tarafından atanması demek, siyasi iradeye ihtiyaç duyuyor demek”

Ombudsmanın Cumhuriyet Meclisi tarafından atandığına dikkat çeken Aşçıoğulları, bu durumun da belli bir yerde siyasi bir iradeye ihtiyaç duyulmasını ön plana çıkardığını dile getirdi. Uzun yıllardır da boş kalan bir makam olduğunun da altını çizen Aşçıoğulları, “Uzun yıllar boş kalan makama değerli bir hukuk insanı atanmış ve hareketli bir çalışma dönemi başlamıştır” dedi.

“Başsavcılık her hangi bir siyasi iradeden direktif alan kurum değildir”

Ombudsman’ın vazifelerine bakıldığında ise rapor hazırlama, önerge sunma gibi yasal bir görevi olduğunu söyleyen Aşçıoğulları, “Peki Başsavcılığın denetlenmesindeki mana nedir? Ben bunu pek anlayamıyorum.Başsavcılık her hangi bir siyasi iradeden direktif alan veyahut da alabilen bir kurum değildir. Başsavcılık hukuki mütalaasını ki hukuki mütala verebilecek tek organdır” şeklinde konuştu.

“Yargı erki sadece mahkemeler değildir”

Sayıştaylığın hukuki görüşte bulunmasının olmaması gereken bir durum olduğunu söyleyen Aşçıoğulları, “Çünkü bu Anayasal vazife Başsavcılığa verilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, Başsavcılığın bu öngörülen şekilde denetlenmesi doğru değildir.  Yargı erki sadece mahkemeler değildir. Mahkemelerle birlikte, Başsavcılık ve Barolar da yargı erkini oluşturur” ifadelerini kullandı.

“Yargı erkine ve bağımsızlığına müdahale olduğunu söylerim”

Hukuksal reform niteliğinde değerlendiren değişikliklerin yargıya müdahale anlamı taşıdığına işaret eden Aşçıoğulları, “Müdahale edilmemesi mümkün müdür? Denetlemek ne demektir? Denetlemek bir şeyin doğru ya da yanlış yapıldığını söylemektir. Şimdi bir şeyin doğru yapılıp yapılmadığını, madem Başsavcılık hukuki denetleyecek, bu Anayasal düzenleme de hala mevcuttur. Peki o zaman Başsavcılık Anayasal vazifesini yerine getirdi mi getirmedi mi kısmı Meclisin tayin ettiği kişi tarafından denetlenecek” dedi.

Ombudsman makamının gerekliliği ve doğru kişi olup doğru işler yapıldığına da değinen Aşçıoğulları, “Ancak biz eğer hukuk konuşuyorsak ve konuştuğumuz şey yalın olarak hukuk ilmiyse, o zaman bu tür ve buna benzer doğrudan ya da dolaylı tüm müdahalelerin yargı erkine ve bağımsızlığına müdahale olduğunu söylerim” açıklamasında bulundu.

“Türkiye’deki Sayıştaylık ile KKTC Sayıştaylık birbirinden çok farklı”

Sayıştaylığın Savcılığa dokunabilme yetkisi konusunda ise Aşçıoğulları, “Sayıştaylığın vazifeleri ve ne olduğu yasada belirtilmiştir. Türkiye’deki Sayıştaylık ile KKTC Sayıştaylığın görevleri birbirinden çok farklıdır. Bizim ülkemizde yasalarımız, Sayıştaylığa mali denetim yapma görevi vermiştir ve bu konuda da Başsavcılığa dava açması için bilgi gönderebilir. Peki ne yapılmaya çalışılıyor ki Başsavcılığa böyle bir denetleme mekanizması içerisine alınmaya çalışılsın. Çok altı doldurulmuş başlıklar olmamakla birlikte yargıya müdahale anlamı olmadığını söylemek de güç. Ben yargıya müdahale olarak görürüm” dedi.

“Ombudsman ve Sayıştaylığın denetleme yapacak olmaları izaha muhtaç”

Sayıştaylığın da bağımsız bir organ olduğuna değinen Aşçıoğulları, Sayıştaylığın mali denetleme, Başsavcılığın ise yaptığı değerlendirmenin hukuki bir değerlendirme olduğuna dikkat çekti. Aşçıoğulları Sayıştaylığın, Başsavcılığa dava açılması talebinde bulunabildiğini, Başsavcılığın ise konuyu değerlendirmesi sonucu dava açılıp açılmayacağının ya da hukuki bir şeye gerek olup olmayacağına karar verebileceğini hatırlatarak, Sayıştaylığın ya da Ombudsmanın denetleme yapacak olabilmelerinin izaha muhtaç olduğu görüşünü savundu.

“Başsavcılığın kendi içerisinde bir denetleme mekanizması var”

Denetleme ve tavsiye eder gibi her hangi bir ibareyi içeren bir düzenlemenin dahi doğrudan doğruya yargıya müdahale anlamına geldiğini söyleyen Aşçıoğulları, “Eğer Sayıştaylık kendi yasasının 22. Maddesine göre her hangi bir mali suç işlendiği kanaatine varırsa, bu tespitini Başsavcılığa bildirir ve Başsavcılık da eğer doğru bir değerlendirme varsa, kendi değerlendirmesinden sonra kamu adına dava açar. Ama bunu yapan zaten Başsavcılıktır. Başsavcılık denetlenemiyor gibi bir algı oluşuyorsa bu geçerli değildir çünkü zaten Başsavcılığın kendi içerisinde bir mekanizması vardır denetlemeyi getiren” dedi.

“Yargı içerisindeki konular, yine yargı içerisinde kontrol altında olmalı”

Yargı içerisindeki konuların tamamen yargı içerisindeki erk tarafından kontrol altında tutulması gerektiğini savunan Aşçıoğulları, “Aksi taktirde yasama ya da yürütmenin denetlenmesi, tavsiyede bulunması adı her ne olursa olsun, bence bu bir müdahaledir. Ombudsman ise Meclis tarafından atanan bir kişi olarak, daha sonra denetçi olarak bir görev icra ettiği de ortadayken ve henüz bu denetleme mekanizması, denetleme sonrası yapabilecekleri tartışma konusuyken, yani icrai kabiliyeti olan bir karar verebilir mi, veremez mi, bunlar hep yasada açıkça belirtilmiştir. Diğer yandan da yargı erkinin 3 ayaklı Avukat, Savcı, Mahkemeden oluşan bu erkin, bir başka organ, kurum veya kişi tarafından bir yerde denetlenmesini ben litaratür anlamıyla bağımsızlığına müdahale olarak değerlendiririm” şeklinde açıklamada bulundu.

“Yargının bağımsızlığı, kendi içerisinde hesap verilebilirliğinden gelir”

Yargı bağımsızlığının birincil gerekliliğinin yargı erkinin kendi içerisinde kendi kendine hesap verebilir çalışması gerekliliğinin teşvik edilmesi üzerinde duran Aşçıoğulları, “Eğer bunu alır da başka bir organ ya da kişi, kurumun gelip denetleme yapmasına açarsak o vakit bu bağımsızlıktan söz edilemez ve tam bağımsız diyemezsiniz” dedi.

“Yanlışın faturası sadece yargıya kesilemez”

Başsavcılığın denetlenmesi söylemlerinden önce Yargı mekanizmasının yıllardır dile getirdiği ve kendi iç denetlemesi sonu ortaya çıkan sorunlarına kulak verilmesi gerektiğini söyleyen Aşçıoğulları, “Yeterli binamız, altyapımız, memurumuz, yargıcımız yok diyor zaten. Tüm bunlar ortadayken, yargıyla ilgili düşünülen bir şey hakkında ne Barolar Birliği’nin ne de yargı içerisindeki bir erkin görüşü alınıyor ve yargı düzeltilmeye çalışılıyor. Yargının sorunları tam anlamıyla biliniliyor mu ki böyle bir çözüm bulma arayışına giriliyor. Eğer bir hukuk devletiysek ve devlet çatısı altında yargının kararını icra edebilmesinin yapılamaması eleştirilerinin ve yanlışının sadece yargıya yüklenilmesini ve faturasının yargıya kesilmesini doğru bulmuyorum” açıklamasında bulundu.