Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali, tarımın, insan yaşamı için olmazsa olmaz ve ikamesi olmayan bir alan olduğunu söyledi. Şahali, tarımın sürekliliğinin sağlanmasının devletin ertelenemeyecek bir sorumluluğu olduğunu da vurguladı.

Tarım öğretiminin başlangıcının 170. yıldönümü nedeniyle Ziraat Mühendisleri Odası tarafından gerçekleştirilen törene katılan Şahali, açılış konuşmasında tarımın önemine işaret etti.

Konuşmasında Türkiye’den gelen su ile ilgi tartışmalara da değinen Şahali, yaşamın kaynağı, yaşamın devamı bakımından olmazsa olmazların listelendiği sıralamada en önde yer alan suyla ilgili sürecin hata kaldırmayacak bir şekilde ilerletilmesi zorunluluğunun, suya bağlı veya suyla birlikte değerlendirilmesi gereken diğer konuları akamete uğratmaması gerektiğini dile getirdi.

“YARININ PLANLANMASINDA AMAÇ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN TEMİNİ”

Kendi dilimizde tarımsal eğitiminin başlangıcının 170. yıldönümü nedeniyle gerçekleştirilen etkinliğe katılmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getiren Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali, tarımsal eğitimin, insanlık tarihi kadar eski bir uğraş alanı olan tarımın, yerleşik hayata geçişle birlikte biriktirilen bilgiler ışığında süreklilik kaydeden bir konu olduğunu belirtti.

Kendi dilimizde eğitimin, planlı programlı ve hedefleri belirlenmiş bir eğitim anlayışıyla ele alınmasının yeni bir merhale olduğunu kaydeden Şahali, 170 yıldır kendi dilimizde kayıtlı hale getirilen bilgiyle, yabancı kaynaklardan elde edilen verileri birlikte değerlendirerek yarını planlamaya çalıştıklarını ifade etti.

Yarının planlanmasında amacın sürdürülebilirliğin temini olduğunu belirten Şahali, tarımsal üretimin bağımlı olduğu coğrafya ve iklim gibi önde gelen etkenler ile coğrafyanın ve iklimin etkilendiği diğer unsurlardan ayrı düşünülemeyeceğini söyledi. Şahali, tarımsal eğitimin amacının doğal olanla olmayanın uyumunu sağlamak olduğunu dile getirdi.

Devlet olarak, tarımsal eğitimin önemini bilerek hareket ettiklerinin altını çizen Şahali, insan yaşamı için olmazsa olmaz olan ve ikamesi olmayan bir alan olan tarımın sürekliliğinin sağlanmasının devletin ertelenemeyecek bir sorumluluğu olduğunu kaydetti.

“BARIŞIN OLMADIĞI ORTAMDA HEM TARIM HEM İNSAN YAŞAMININ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ RİSK ALTINDA OLUR”

Şahali, tarımsal üretimin artmasının, tarımsal faaliyetin gelişmesinin sadece tarımsal faaliyetin yeterliliği bakımından değil aynı zamanda ekonomik ve buna bağlı olarak siyasi yeterlilik bakımından da önemli olduğunun altını çizerek, bir ülkenin kendi kendine yeter olmasının, kendi kendini yönetmesinin, dolayısıyla da uluslararası ilişkiler bakımından son derece önemli olan egemenlik iddiasının sürdürülebilir vaziyette tutulması bakımından da zaruri olduğunu vurguladı.

“Bizler KKTC ve öncesinde Kıbrıs Türk Federe Devleti’yle birlikte devlet olma olgusunu Kıbrıs’ın kuzeyinde sağladığımız noktadan bu yana elbette önemli aşamalardan geçtik. Son derece ciddi hatalarımız oldu, küçümsenmemesi gereken başarılarımız da oldu. Bunların bütünü aslında yarının hazırlayıcısı noktasında olacaktır. Bizlerin bugün bulunduğu nokta, bu bileşenlerle yapılacak sentez noktasında planlanacak yarını işaret edecektir.  Yarın barış içerisinde olmalı, barışın olmadığı bir ortam sadece tarımsal üretim bakımından değil, insan yaşamı bakımından sürdürülebilirliğin risk altında olduğu ortamdır. Dolayısıyla elbette biz sadece tarımsal üretim bakımından değil, diğer tüm insani uğraş alanlarında da yarını görebilmek için sürdürülebilirliği temin etmek için önce barışa ihtiyaç duyarız” diyen Şahali, güvenlik kaygısının yatırım, üretim ve gelişim ihtimalini elbette gölgeleyeceğini ve bu yönde ortaya konacak çabaların hep cılız kalacağı, idareten yapılacak işler olacağını söyledi.

Ne tarımsal konularda ne de toplum yaşamını doğrudan ilgilendiren konularda idareten hareket etme şansına sahip olmadıklarını belirten Şahali, bedeli ağır dahi olsa zaman zaman ciddi sıkıntılar, sosyal sorunlar yaratacak dahi olsa yaşanan hiçbir sorunu idareten ele alamayacaklarını dile getirdi.

1452264309.jpg

BAKAN ŞAHALİ SU KONUSUNDAKİ TARTIŞMALARA DEĞİNDİ

TC’nden adaya gelen su konusuna da değinen Bakan Şahali, TC’den gelen suyun farklı bir dönemin başlayabilmesi için çok önemli bir fırsat olduğunu ifade ederek, bu fırsatın çok ciddi sorumlulukla, sadece suyun dokunacağı noktalar değil, sudan ötürü oluşacak yeni ortamın da anlamlandırılabilmesi bakımından değerlendirilmesine ihtiyaç olduğunu söyledi.

Yaşamın kaynağı, yaşamın devamı bakımından olmazsa olmazların listelendiği sıralamada en önde yer alan bir unsur olan su ile ilgili sürecin hata kaldırmayacak bir şekilde ilerletilmesi zorunluluğuna değinen Şahali, “Ama bu zorunluluk bizleri suya bağlı veya suyla birlikte değerlendirilmesi gereken diğer konularda bir akamete uğratmamalıdır” dedi.

Şahali, suyla ilgili yaşanan tartışmalarda mütekabiliyetin, devletlerarası ilişkilerin gerektirdiği biçimin ihlal edilmesi ihtiyacı olmadığını vurgulayarak, kendilerinin, TC ile sahip olunan dostane ilişkiler ve tarihi bağlar çerçevesinde bu ilişkiyi sürdürme konusunda istekli ve gayretli olduklarını kaydetti. Zaman zaman spekülatif açıklamalarla bu sürecin akamete uğratılabildiğini söyleyen Şahali, “Gereksiz yaklaşımlarla bu sürecin geriye döndürülmesine neden olacak adımlar ortaya çıkabiliyor ama günün sonunda bu su KKTC‘nin sahip olduğu kaynaklara ilave olacak ve yeni fırsatlar yaratacak bir biçimde değerlendirilmelidir” şeklinde konuştu.

Karşılıklı saygı ve anlayış konuya netlik kazandırmak için devam eden değerlendirmenin vadesini kısaltacağını da söyleyen Şahali, bu sorumlulukla hareket ettiklerini belirtti.

“REFORM ÇALIŞMASI DESTEKLERİN REFORME EDİLMESİNDEN İBARET DEĞİL”

Açılış töreninde gündeme gelen tarımsal reform konusuna da değinen Bakan Şahali, bakanlık bünyesinde yürütülen çalışmanın sadece tarımsal desteklerin reforme edilmesinden ibaret olmadığını aynı zamanda bakanlığın sahip olduğu kapasitenin geliştirilmesi ve idari anlamda da reforme edilmesi konusunda ciddi gayret ortaya koyulan bir çalışma olduğunu vurguladı. Şahali, mevcut kaynaklar konusunda yapılacak reform çalışmasının, idari kaynakların da reforme edilmesiyle bir bütün teşkil edeceğini ve yaşama dokunan, olumlu etki yaratan bir sonuç yaratacağının bilinciyle ve bu doğrultuda demokratik katılımı öngören bir yaklaşıma hareket ettiklerini dile getirdi.