Özlem Çimendal

Toplumda son günlerde art arda yaşanan ve infial yaratan kundaklama, yasa dışılık, pompalıyla mekan basma gibi  olayların önüne ivedi olarak geçilmesi gerektiğini vurgulayan Hukukçu Ayşe Öztabay gerekirse kriz masası oluşturulması ve halkın can, mal güvenliğinin korunması, toplumun kaybolan güven duygusunun yeniden inşası için hukukun üstünlüğünün yaptırımsal olarak hissedilmesinin sağlanması gerektiğini vurguladı.

“Anayasası’nda sosyal hukuk devleti yazmasına rağmen, iyiye gitmiyoruz”

Yaşanan son olayların kriminal olaylar olduğuna dikkat çeken Öztabay, yükselen suç oranları karşısında önlemler alınması gerekirken, buna karşın hiçbir politika üretilmemesinin düşündürücü olduğunu vurguladı. Öztabay, “Yaşanan olaylar şiddet içeren olaylardır,  şiddet konusuna dikkat çekilmeye çalışılsa da bu konularda ciddi devlet politikası üretilmedi. Yargılamada da sıkıntılı konular var bunun yanı sıra, Anayasası’nda sosyal hukuk yazan bir devlette ve Akdeniz kültürünün hakim olduğu bir ülkede maalesef iyiye gitmiyoruz, bilakis kötüye gidiyoruz” dedi.

“Mevcut yasalar caydırıcı değil”

KKTC yasalarının artık günümüz koşullarına cevap vermede yetersiz kaldığını, bunun da direkt olarak olayların hukuksal anlamda ele alınarak caydırıcı cezaların verilmesi ve suç oranının aşağıya çekilmesinde olumsuz bir etkisi olduğunu ifade eden Öztabay, sözlerini şöyle sürdürdü: “KKTC’de yasaların iyi ve yeterli olmadığı aşikar. Bir yasa güncel yaşama cevap verebiliyorsa başarılı, kaliteli bir yasadır. Bizim yasaları iyileştirme konusunda sınıfta kaldığımız ortadadır. Yasama organının şu anki yasların hepsine müdahale etmesi gerekiyor çünkü geçmiş tarihli ve ihtiyaca cevap vermeyen bir pozisyondadır.”

“İçinde sosyologların da olduğu milletvekillerinden oluşmayan komite gerekli”

Yasaların yetersizliğinin ve iyileştirilmesinin yanı sıra KKTC'de nüfusun ne kadar olduğu , beşeri ve demografik yapısının ne olduğunun da net olarak bilinmediğine değinen Öztabay, bu sorunun da suçların yaptırım noktasında belirleyicilik içerdiğini ifade etti. Öztabay, “KKTC’de bu konuda uzmanların çalıştırılmayışı ve ortaya veri ve done koyamaması da önemli bir sorun. Bütün dünya yasasını hazırlarken komiteler kuruyor ama bu bizdeki gibi milletvekillerinden oluşan komiteler değil. İktisat bilimleri, sosyal bilimler, hukukçulardan oluşan komitelerdir ve toplumun yapısıyla alakalı tüm uzmanların oluşturduğu ve en son da akademisyenlerin eklendiği komitelerdir. Görevleri de toplumsal yapıyı iyileştirmeye yönelik, sosyal hukuk devletinin gerekliliği olan yasaları oluşturmak ve yasaları oluşturduktan sonra uygulanabilirliğini denetlemekle görevli komitelerdir bunlar” açıklamasında bulundu.

“Hukukun üstünlüğünün sarsılmasına neden olan devlet, vicdanının altında ezilmeli”

KKTC’nin üniversiteleri, Baroları ve bilim adamları olan bir ülke olduğuna işaret eden Öztabay, Meclis’in bu niteliklerden oluşan bir komite kurmak yerine birçok yere gereksiz para harcadığını, asıl önemli konu olan hukukun üstünlüğünün sağlanmasının gerektiği noktada tıkandığını söyleyerek, “Vicdanlarının altında ezilmeleri gerekir” diye konuştu. 

KKTC Meclisi’nin mevcut yapıyı iyileştirerek, tolumda infial yaratan suçların önüne geçebilme yetkisinin olduğunu vurgulayan Öztabay şöyle konuştu: “Bir olağan üstü durum söz konusudur şu anda. 2010 yılından bu yana bir şeyler yolunda gitmiyor. Toplumun psikolojisi de olayların geldiği vahamiyet noktasında belirleyici olabiliyor. Araba kazları da bunun en açık örneğidir. Bu konuda sorumluluk herkese ait olmasına rağmen, özelde hükümetlere aittir. Seçim dönemlerinde mükemmel vaatlerle ortaya çıkan siyasiler ama sadece belli başlı konular üzerinden halkı uyutmaya çalışıyorlar. Hukuksal bir sözleşmedir yasalara uyma. Bu hukuksal sözleşmeyi iyileştirmedikleri için bize maalesef şu anda yasalar yapılan davranışlara cevap veremiyor.”

“Mahkemenin de yetersiz mevzuata göre karar vermesiyle çıkan sonuç, güveni sarsıyor”

Mahkemelerin de önündeki mevzuatla bağlı olduğunu ve ona göre karar ürettiğini ifade eden Öztabay, “Durum mevcut yasaların yaptırımdan kaynaklı haksızlık ortaya çıkarınca, kişilerin de yargıya ve hukuka olan güveni yaptırımsal anlamda caydırıcı bir sonuç alamadığı için sarsılıyor. Olay mahkeme şöyle böyle değil olay. Bunu iyileştirmeyen buna fırsat vermeyen Yasam organıdır Meclis’tir. Yine onlara iyi niyetli yaklaşmaya çalışıyorum ama hukuksal bir konu konuşulunca hukukçuların konuşması gerekir. Hiçbir kimse iyi okuyor diye bir yasayı biliyor anlamına gelmez. Meclis’te özel bir komitenin istihdam edilmemesi büyük bir ayıptır. Bunun dünyada örnekleri de var. Şimdiye kadar bu konuda bir çalışma bile başlatılmadı. Kriz masası oluşturulabilir hem de istihdam alanı açılmış olur dünya kadar işsiz var. Milletvekilleri oturuma bile gitmez o komitenin ne kadar başarılı olacağı da tereddütlüdür. Meclis’in hukukçuları var ama bu yasaları da  topluma adapte olup olmayacağını Sosyologlar belirler. Bu konseyin geniş kapsamlı bir komite oluşturulması ve oluşturulanların denetlenmesi gerekir. Uyansınlar artık. Neyi bekliyoruz ülke olarak. Ucunda ölüm olan konular ve ciddi olaylarla karşı karşıyayız” dedi.

Toplum artık “İhkak-ı Hak” yöntemine başvuruyor

Hukukun üstünlüğünün denetlemeyle alakalı olduğunu ifade eden Öztabay, “Denetlenebilirlik sosyal hukuk devletinin ve demokrasinin temel yapı taşıdır. Koyulan kuralın önce uygulanıp uygulamadığını kontrol edeceksiniz sonra da uygulanmıyorsa ki asıl budur toplumun vicdanını yaralayan, bunun yaptırımını uygulayacaksınız. Siz devlet olarak koyduğunuz kurallara uymazsanız ve buna töleranslı davranıyorsanız acıdır ama toplumun ağzında oluşacak olan cümle de ‘Yapanın yanına kar kalır’ olur. Sosyal bir hukuk devletinin en tehlikeli cümlesidir. Toplum yaratılan güvensizlik nedeniyle kendi hakkını despotlukla hukuktaki karşılığı olan ‘İhkak-ı hak’la almaya çalışır. Kundaklama, kaçırma, tecavüz bütün bu adi suçlar bu şekilde oluyor. Toplum artık diyor ki ‘devletin bile bu kadar şaibeli işi varken ve bir şey yapılamazken, bana mı yapılacak?’.”

“Güvenin sağlanmasında Sayıştaylık, Ombudsman ve Başsavcılığa büyük görevler düşüyor”

 Toplumda infial yaratan olayların önüne ivedi olarak geçilebilmesi için öncelikle olarak kurumların acil olarak denetleme mekanizmasını harekete geçirmesinin gerektiğini savunan Öztabay, “Bugün Ombudsman atandıktan sonra yapılan işlemlerden gerçekten toplumun içinden biri olarak ve bu toplumun bir parçası olarak inanılmaz huzur duydum. Olanın bitenin ortaya çıkması, halkla paylaşılması bu topluma inanılmaz derecede huzur verdi. Ombudsman, Sayıştaylık ve Başsavcılığın aktif olarak harekete geçmesi bu toplumun bir nebze de olsa kurtarılmasını sağlayacak” şeklinde konuştu.  

“Birilerinin hukuksal anlamda bir bedel ödemesi, toplum vicdanını rahatlatıyor”

Ombudsman ve Sayıştaylığın son ataklarından ve çalışmalarından sonra ortaya çıkarılan birtakım yolsuzlukların, bunların muhatapları tarafından eleştirilmesini de doğru bulmadığını ifade eden Öztabay konuşmasını şöyle tamamladı: “İki makam da bunlara fırsat vermemeli. Hem denetim hem de o denetimin uygulanmasıdır toplumda barışı sağlayan ve halka huzur veren. Çünkü birilerinin hukuksal anlamda bir bedel ödemesi halkın vicdanında bir rahatlama sağlar ve adaletin yerini bulduğunun görülmesini sağlar. Bu raporlar ve bulgular neticesinde bahse konu şahısların yargılanması gerekir. Meclis’teki hayali komitenin hukukun üstünlüğünü sağlamalı. Şu anda kesinlikle bunlar yapılmadığı gibi toplumun güvenliği de sağlanamıyor. Bizim başka yerlerden elde ettiğimiz bilgilere göre polisin de kadrosunda müthiş sıkıntılar ve üzerine gidilmesi gereken konulara yeterli kalınamıyor. Böyle de olunca infial yaratan bir olayın sonucu bu topluma açıklanamıyor. Bu da tolumda adalete, hukuka güveni zedeliyor.”           

Kaynak: Yeni Bakış Gazetesi