Ceren Ercih

Köşe Yazarı Derviş Doğan, Nisan ayında gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde önümüzdeki aylarda propagandaların çoğalacağını ve renkleneceğini belirtti. Şimdiden bir şeyler konuşmanın erken olduğunu kaydeden Doğan, “Kimse ben favoriyim diye ortaya çıkacak bir pozisyonda değil. İki turlu seçimlerde her zaman sürprizler olabilir” dedi. 

Erçin Şahmaran’ın sunduğu Gündeme Bakış programında gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Derviş Doğan, Doğuş Derya’nın çok üzerine gidildiğini belirtti. Ülkenin en büyük sorununun uyuşturucu olduğuna dikkati çeken Doğan, madde bağımlısı çocukları hapishaneye değil, rehabilitasyon merkezlerine göndererek kişilerin topluma kazandırılması gerektiğine işaret etti. 

“ÖNÜMÜZDE UZUN BİR ZAMAN VAR” 

Nisan ayında gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde önümüzdeki aylarda propagandaların çoğalacağını ve renkleneceğini belirten Doğan, şimdiden bir şeyler konuşmanın erken olduğunu söyledi. Doğan şunları kaydetti; “ Kimse ben favoriyim diye ortaya çıkacak bir pozisyonda değil. İki turlu seçimlerde her zaman sürprizler olabilir. Önümüzde uzun bir zaman var. Bu süre zarfında dengeler değişebilir ama illa ki seçmen bağımsız aday seçecek noktasında benim tereddütlerim vardır.” 

“BİR KADIN OLARAK BU KADAR HAKARETİ HAK ETMEDİ” 

‘Fikriniz varsa, çıkar söylerseniz, rahatsız oluyorsanız yargıya gidersiniz’ diyen Doğan, Doğuş Derya’nın meclis kürsüsünde yaptığı konuşmadan dolayı çok fazla hakaret içeren aşağılayıcı ve incitici söylemlere maruz kaldığını aktardı. Doğan; “Milletvekilleri oradaki kürsüde çıkıp fikirlerini söyleyebilirler. Ben işin hakaret yanındayım. Doğuş Hanım’ın milletvekili olmasını da geçtim bir kadın olarak, bu kadar aşağılayıcı ya da incitici hakaretlere uğramayı hak etmedi” şeklinde konuştu. 

“KURDUKLARI STATÜKOLAR İNSAN ODAKLI DEĞİL” 

Meclis yapısı yenilenmiş olsa da yenilenen mecliste bir hareketlilik göremediğini ifade eden Doğan, “Herkes aynı sistemin içerisinde kendine göre bir statüko yarattı. Kurdukları statüko da insan odaklı, toplum merkezli değil. Partili, yandaş, eş, dost… Bu yapı değişmediği sürece sıkıntılar devam edip gidecek” dedi ve demogoji siyasetinin de geri de kalması gerektiğini şu sözlerle belirtti; “Demogoji siyaseti geride kaldı. Ancak bizim meclis hala daha bu şekilde götürmeye çalışıyor bu işi. İnsanlar üretim ister, laf kalabalığı değil. Sıkıntılara nasıl parmak basılacak? Önerileriniz nedir? Alternatifleriniz nedir? Siyasi partiler olarak buradaki çalışmalarınız nedir? Bana onu anlatın, burada ne yapılabilir? Tüm siyasi partiler için konuşuyorum bunu yalnız iktidardakiler değil.” 

“ÇOCUKLARI TOPLUMA KAZANDIRMALI” 

Ülkenin en büyük sorunlarından biri olan uyuşturucunun ülkeye hangi yollarla gelebileceğinin çok net olduğunu kaydeden Doğan, madde bağımlısı gençlerin hapishaneye değil, rehabilitasyon merkezine götürerek kişilerin uyuşturucudan uzak tutulabileceğini belirtti. Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü; “Uyuşturucular gökten zembille inmiyor ya ülkeye. Ya deniz yoluyla, ya sınırdan, ya da havayolu ile giriyor. Uyuşturucu ile ilgili bir rehabilitasyon merkezimiz bile yok. Bu dağıtıcılar pazar edindiler. Çocukları topluma kazandırmanın yoluna bakmak lazım.” 

“ÖNEMLİ OLAN ÇÖZÜME KAVUŞMASI” 

AKSA’nın geçtiğimiz günlerde filtre takmasını geç ancak nihai bir çözüme kavuşmasının sevindirici olduğuna işaret eden Derviş Doğan; “Olması gereken oldu. Geç oldu. Nasıl eleştirdiysek tebrik etmek lazım. Olması gereken bir şeydi. Önemli olan çözüme kavuşması” dedi. 

“HÜKÜMET GEREKLİ GİRİŞİMLERDE BULUNMALI” 

ABD başta olmak üzere pek çok ülkenin nükleer santrali bulundurması ve Türkiye’nin de yakın bir zaman içerisinde bu kervana katılmasını değerlendiren Doğan, Mersin ile Kuzey Kıbrıs’ın birbirine yakınlığına dikkat çekti ve hükümeti bu konuda duyarlı olmaya davet etti. Doğan, sözlerini şöyle tamamladı; “Nükleer Santraller uluslara bir güç gibi geliyor. Günün sonunda büyümeye yüz tutan ülkeler bir şekilde enerjiye ihtiyaç duyuyor. Türkiye’nin bugün en fazla dış alımı enerjidedir.Nükleer santraller yapılırken yaşam olmayan ya da yaşamı etkilemeyecek yerler uygundur. 90 km’lik bir yakında bulunan adada olumsuz yansımaları mutlaka olacaktır, ama bu noktada ne yapılabilir? Bu kaygılar karşı tarafa nasıl aktarılır? O da farklı bir siyasi irade işi artık. Hükümetin bu konuda duyarlı olması ve girişimlerde bulunması gerekmektedir.”