Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP), Türkiye’den Kıbrıs’a getirilen su ile birlikte ülkedeki tüm yerel kaynakların özele devredilmesine karşı olduklarını belirtti.

TDP, ülkedeki su yönetiminin, ülkenin kendi kurumları tarafından yapılmasının; “Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönetmesinin doğal bir sonucu” olarak algılanması gerektiğini belirterek, “Kıbrıs Türk halkının üretimden kopmadan kendi kaynaklarını yönetme istencine saygı gösterilmeli” dedi.

TDP, “Bizim Türkiye’den beklentimiz; üretim yaptığımız alanlarda Kıbrıs sorunundan dolayı dünya tarafından bize kapatılan kapıların Türkiye’de açılması, ürettiğimiz mal ve hizmetin satın alınmasıdır, giderek üretimden tamamen kopartılmamız değil” ifadelerini kullandı.

TDP Basın Bürosu’ndan yapılan açıklamaya göre, TDP Yerel Yönetimler, Şehircilik ve Çevreden Sorumlu Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ercan Hoşkara ülke gündemini değerlendirdi.

Hoşkara, su yönetimi konusunda; “Tüm yerel kaynaklarımızla birlikte su özele devredilecekse, tüm tesisler özele verilecekse ve başka kimse söz sahibi olamayacaksa, belediyelerde bu işi yapan personel işinden olacaksa, vatandaş suya daha fazla para ödeyecekse, buna nasıl ‘Evet’ denebilir” diye sordu ve toplumsal menfaat için buna onay vermediklerini bildirdi.

Hoşkara, Türkiye Cumhuriyeti’nin Rusya’dan gaz satın aldığını anımsatarak, “Rusya Türkiye’deki bütün enerji kaynaklarına talep olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne ‘sen söz sahibi olmayacaksın’ diye bilir mi, ya da Türkiye yetkilileri buna onay verir mi” diye sordu.

TDP MYK üyesi Ercan Hoşkara, ekonomik gelişmenin tüketim üzerine kurulu bir yapı olmadığını ifade ederek, ülkede toplumsal refahı sağlamak ve ekonomiyi büyütmek için mal ve hizmet üretiminin artırılması gerektiğini söyledi.

Ülke olarak turizm, eğitim, bankacılık gibi potansiyel olan alanlarda gelişme sağlayarak, üretim yapamadıkları alanlardaki açıkları karşılamaları gerekirken, tam tersine var olanları da devrettiklerini savunan ve bunun da toplumsal refahı olumsuz etkilediğine dikkat çeken Hoşkara, örnek olarak DAÜ’nün DAİ ve DAK’ı devretmesini, çalışan sayısının azaltılmasını ve öğretmenlerin daha az kazanmaya, velilerin ise daha çok ödemeye başlamasını gösterdi.

Suyun yönetiminin de özele verilmesi konusunda baskıların yapıldığını iddia eden ve bu çerçevede 13. Maaşların gündem yapıldığını savunan Hoşkara, bu konuda şu ifadeleri kullandı:

“Geçtiğimiz yıllarda 13. Maaş uğruna Ercan devredildi, şimdi suyun devredilmesi istenmektedir. Seneye de elektrik ile telefonun özelleştirilmesi mi gündeme gelecek. Bu şekilde giderse Kıbrıs Türk halkı hangi alanda mal ve hizmet üretecek.

Bizim Türkiye’den beklentimiz; üretim yaptığımız alanlarda Kıbrıs Sorunu’ndan dolayı dünya tarafından bize kapatılan kapıların Türkiye’de açılması ve ürettiğimiz mal ve hizmetin satın alınmasıdır. Bu şekilde giderek üretimden tamamen kopartılmamız değil.”

Su konusunun sadece yönetim açısından tartışılmasını doğru bulmadıklarını ve bu konunun ülkedeki mali açıdan, ekonomik, sosyal-kültürel ve çevresel boyutlarına bakmak gerektiğini belirten Hoşkara, şöyle devam etti:

“Su yönetiminin kendi kurumlarımızca yapılmasının Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönetmesinin doğal bir sonucu olması yanında, hizmet ürettiğimiz bu alanda bu hizmetin niteliğini de artırarak devamlılığını sağlayabilmek ekonomik, sosyal ve çevresel anlamda da hayati önem arz etmektedir.

Temiz Su kaynaklarının kıtlığı, sadece ülkemiz için değil tüm dünya için bir sorundur, dolayısıyla su kaynaklarının tasarruflu kullanımı esas unsurdur. Kamu inisiyatifi olmadan bunun sağlanabilmesi mümkün değildir.

Su ile ilgili zaten belediyelerimiz dağıtımı, tahsilatı yapıyor. Buralarda sorun var mı, var, ancak, bu sorunları öne sürerek suyun tamamının özel sektör tekeline devredilmesini istemek kabul edilebilir değildir.”

“DİK DURSUNLAR, DİMDİK YANLARINDA OLALIM”

Hoşkara, sorunu çözmek adına yapılan önerinin sorunu daha da büyüteceğine dikkat çekerek, CTP Parti Meclisi’nin su konusundaki tavrını desteklediklerini, bu duruşun sürmesi halinde destek vermeye devam edeceklerini ifade etti.

Hükümeti dövmek isteseler başka türlü davranabileceklerini, ancak TDP’nin asla popülizm yapmadığını ve bu konuda da yapmayacağını vurgulayan Hoşkara, sürecin bu noktaya gelmesinde hükümette bulunan CTP’nin de sorumluluğu olduğunu söyledi ve sürecin doğru yönetilmediğini, en önemlisi Meclise, siyasi partilere ve halka bilgi verilmediğini kaydetti.

Türkiye’den su getirme projesinin fizibl olmadığını savunan ve bilinmesine rağmen projenin ilerletildiğini, gelinen aşamada da suyun kaça alınacağının bilinmediğini belirten Hoşkara, yatırımlar dikkate alındığında suyun en az 5 TL’den satılacağının öngörülebildiğini kaydetti ve bugün suyu 1 TL’den alanın da, 3 TL’den alanın da, en az 5 TL ödeyeceğini savundu.

“YAPILMASI GEREKEN”

“Türkiye’den temin edilen suyun Merkezi Yönetim tarafından 19 Temmuz 2010 tarihli TC-KKTC arasındaki anlaşmaya uygun şekilde belirlenecek fiyat üzerinden Güzelyalı’dan satın alarak ve bu suyu yerel su kaynakları ile de birleştirerek Belediyelerin depolarına belirlenecek bir fiyat karşılığında iletilmesi gerektiğini” kaydeden Hoşkara, suyun tüketicilere dağıtımının ve tahsilatının ise Belediyeler veya Belediyelerin kuracağı ortak işletmeler tarafından yapılması gerektiğini ifade etti.

Hoşkara, “Biz kendi irademizi ortaya koyup, Kıbrıs Türk Halkının üretimden kopma sürecini engellemek ve kendi ülkemizde kendi kaynaklarımızı verimli yöneterek, yaşam refahımızı üretime dayalı olarak artırmak istiyoruz; kendi kendimizi yönetmek isteğimizdeki ana neden budur; buna da saygı istiyoruz” dedi.