Nupelda Karabuğday

Gazeteci Yazar Ali Tekman, toplumda kanuna ve adalete olan güvenin yitirildiğini söyledi. Demokratik hukuk sistemlerinde, devletin yargı, yürütme ve yasama olarak üç ayağa teslim olduğunu aktaran Tekman, yürütme ve yasamanın işlevselliğini yitirdiğini belirtti. 

“Bir yargı ayağı, devleti nasıl ayakta tutacak” diye soran Tekman, “En sağlam duran kurumlarımızdan biri yine güvenlik kuvvetlerimizin yanında yargı sistemimizdir ama adaletin sağlanması mümkün olamıyor artık sistemin ağır işlemesinden dolayı. Çöken yasama ve yürütme ayaklarıyla birlikte bir demokrasiyi en sağlam şekilde durmasını engellemiştir. Üzerindeki yükü en dengeli şekilde taşıyacak ayak sistemi üç ayaktır. Bu üç ayaktan ikisini kırın nasıl ayakta duracak? Bizde de olan odur. Demokrasinin üç ayağı, yargı, yürütme ve yasamadan ikisi gitti. Tamamen laçkalaştı işlevselliğini yitirdi. 

Yürütme ve yasama olmadan yargı ayağı ne kadar sağlam durabilecek? Demokratik hukuk devleti dediğimiz yapı üç ayağa teslimken iki ayak gitti. Yürütme ayağı çoktan gitti, yasama ayağı ağır aksak gidiyor ama her an kırılabilir. Bir yargı ayağı bu devleti nasıl ayakta tutacak? Devlet başımıza düşecek altında kalacak da toplum olacak. Bu yapının değiştirilmesi gerekiyor” dedi. 

“SİYASİ EŞİTLİĞE DAYALI ÇÖZÜM” 

ADA TV’de katıldığı Gündeme Bakış Programı’nda ülke gündemine yönelik değerlendirmelerde bulunan Tekman, Kıbrıs müzakerelerinde siyasi eşitliğe dayalı bir çözümün hedeflendiğini belirtti. 

Tekman sözlerini şu şekilde sürdürdü; 

“Uluslararası hukukun dışında, dünyadan izole, çağdaş normlardan uzak, isteyenin istediği gibi yönettiği bir ülkede azınlık çoğunluk farkı var mı? Acımasız ve iflah olmayacak bir yapının azınlık veya çoğunluk olması söz konusu değil. Varılacak bir anlaşmada azınlık söz konusu olamaz. Siyasi eşitlik temelinde bir çözüm olacağını tüm dünya kabullenmiştir. Sonrasında azınlık olmak istemeyenler çalışacak. Yağma ve talan avantalarıyla yatma yok. Ben her ay maaşımı alıyorum zaten düşüncesi olmayacak. Azınlık olmak istemiyorsan toplum olarak 74 öncesindeki gibi seferber olmalısın. 

Siyasi eşitliğin pratikte sürmesi için çalışılması gerekir. Kıbrıslı Türkleri, zorla Rumlar da azınlık yapamadı. Esas aktörsen ülkende seni kimse azınlık yapamaz. Kendimize güvenmezsek, yan gelip yatarsak ve azınlık korkusu ile yaşayacaksak, zaten bu korku ile yüzleşiriz. Sistem böyle değildir, böyle yaşamaya alışırsan azınlık olursun ve bunu sen kendin yapmış olursun. Dinamik çalışkan aktif bir toplum olarak devam edersen, siyasi eşitlik devam eder. Gelsin asker bizi korusun, biz de maaşı alıp yatalım olmaz. Her talep edilen bir olgunun bedeli vardır.” 

“NEMELAZIMCILIK” 

“Toplumda, biz burada çalışsak da çalışmasak da, canımızı dişimize takıp ekonomik anlamda seferberlik yapsak da Türkiye bize bakmakla mükelleftir algısı oluştu. Bu yanlış bir düşünce. Bu nemelazımcılıktır. En zor döneminde bile Türkiye bize maaşlarını yolladı ki bizim ekstra gayret sarfetmemize gerek yok gibi düşünüyor insanlar. İnsanımızın örgütlü olduğu pek çok yer çıkar örgütlenmesi haline döndü. Bizim memleketimizde her sivil toplum örgütü kendisini düşünüyor. Birlik dayanışması yok. Örgütsel anlamda eylemcilik, bir bakıma herkes kendine eylemci şekline dönüşüyor. Bu da rejim sorunundan kaynaklı.”