Anastasiadis, adanın doğal zenginliklerinin kararlaştırılan 4'e 1 nüfus oranı üzerinden yapılmasını teklif etti.

EFİ KOUTSOKOSTA, EURONEWS:

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Kıbrıs için görevlendirdiği özel danışmanı bu haftasonu Kıbrıs'a gidiyor, bu nedenle Kıbrıs meselesi ile ilgili son gelişmeler ile başlamak istiyorum. Bulunduğunuz aşamada çözüm için müzakereleri yeniden başlatma konusunda gerçekçi bir altyapı olduğunu düşünüyor musunuz?

Anastasiadis, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri:

BM Genel Sekreteri Kıbrıs özel danışmanı Lute'un ziyaretinin amacı da zaten bu konuyu görüşmek. O, yeni bir müzakereye oturulması için uygun şartların çerçevesini belirlemekle görevli.

EFİ KOUTSOKOSTA:

Ancak Crans-Montana'da düzenlenen Kıbrıs konferansından sonuç alınamamıştı. Sizi şu an bir şeylerin değiştiğine inandıran şey nedir? Türk tarafı güvenlik, garantiler, müdahale hakları ve adadaki askeri varlık konusunda herhangi bir değişiklik yapmadı. Sizin masaya koyacağınız yeni öneri nedir?

ANASTASİADİS:

Bu kez ne farklı olur bilmiyorum ama umut etmek istiyorum. İki tarafı da kapsayan bir önerim var. Böylece, çoğunluğun haklarını kötüye kullanacağından ve ötekileştirileceklerinden korkan Kıbrıslı Türklere bunun olmayacağının garantisini verebiliriz. Ya da aynı şekilde Kıbrıslı Rumlara. Zira onlar da Kıbrıs Türklerinin, merkezi devletin herhangi bir karar alırken daima en az bir olumlu Türk oyu olması zorunluluğu talebinden endişe ediyorlar. Ve bu da güvensizlik yaratıyor.

Dolayısıyla her iki tarafın da endişelerini gidermek için, merkezi hükümetin büyük güç ve sorumluluklarda iki devlet arasında görev dağılımı yapmasının her iki tarafı da rahatlatacağını söylemiştim. Böylece günlük hayatlarına kimsenin müdahale etmeyeceğini anlayan Kıbrıs Türkleri olumlu oy prensibinin sadece merkezi hükümetin toplumlarının çıkarını zedeleyebileceği bir durumda uygulanmasını kabul edecektir.

EFİ KOUTSOKOSTA:

Diyaloğu yeni bir bağlamda, yani şimdi anlattığınız şekilde başlatırsanız bunun, Kıbrıs'ın enerji konusundaki emellerine ulaşmada daha az sorun ya da daha az Türk müdahalesiyle devam etmesine yardım edeceğini mi düşünüyorsunuz?

ANASTASİADİS:

Kıbrıs'ın egemenlik hakları pazarlık konusu değildir. Ve hala gaz arama aşamasında olduğumuzu tekrarlamak istiyorum. Bu yüzden Kıbrıslı Türklere ve Türkiye’ye söylediğim gibi, Kıbrıs Rum kesiminde sahip olunanları kötüye kullanma ya da bunlardan faydalanma konusunda hiçbir soru işareti yoktur. Kararlaştırılan bir nüfus oranı var, 4'e 1 (4 Kıbrıslı Ruma karşılık 1 Kıbrıslı Türk) ve bu orana göre istediğimiz noktaya ulaşabilirsek doğal zenginliğin paylaşımını da bu şekilde yaparız.

EFİ KOUTSOKOSTA:

Yakın geçmişte geleneksel müttefikiniz Rusya ile aranızda bir kriz yaşandı. Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Kıbrıs'ın, topraklarında ABD ordusunun konuşlanmasına izin vermesi durumunda Kıbrıs aleyhine tedbirler almaya hazır olduklarını söyledi. Adanın başka jeopolitik oyunlar için kullanılabileceği konusunda endişeli misiniz?

ANASTASİADİS:

Öncelikle bizim tarafımızdan yaratılmayan gereksiz bir gerginliği tırmandırmak istemiyorum, çünkü her şeyden önce ortada Kıbrıs'ın askerileştirilmesine dair bir senaryo yok. Eğer rahatsız olunması gereken bir şey varsa o da 1974'ten beri Kıbrıs topraklarını yasa dışı olarak işgal eden 36 binden fazla Türk askeri birliğinin varlığıdır. Rusya'nın müdahalesi yersizdi ve Kıbrıs'ta gerçekten olanlarla hiçbir ilgisi yok. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yaptığı şey tüm dost ülkelere, Avrupa ülkeleri ve aynı zamanda Rusya'ya insani sebeplerden ötürü kolaylık sağlamaktır.

EFİ KOUTSOKOSTA:

AB ülkelerini bölen göç konusuna geçelim. Kıbrıs, Yunanistan ya da İtalya gibi ön safta değildi, ancak bazı şeyler değişmiş gibi görünüyor. İçişleri bakanınız göç akımının önemli ölçüde arttığını ve adanın doyum noktasına ulaştığını söyledi. İşin aslı nedir?

ANASTASİADİS:

Bugün nüfusumuzun büyüklüğüyle orantılı olarak en fazla mülteci sayısına sahibiz ve maalesef bu mültecilerin çoğu Türkiye'den geliyor ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımadığı için AB-Türkiye geri kabul anlaşmasını da geçerli saymıyor. Sonuç olarak her gün denizden ya da ara bölgeden geçen ve çoğunluğu Suriyeli çok sayıda mültecinin oluşturduğu artan bir baskı var.