Şenay Atakan, Adıyaman’daki İsias Otel faciasında hayat arkadaşı, eşi Pamir Konuklu'yu hem de gözünden bile sakındığı biricik oğlu Atakan Celal Konuklu’yu kaybetti.
Üç yaşında çocuğu ile başbaşa kalan acılı anne,  enkaz alanında yaşadıklarını, eşini, çocuklarını, ailece kurdukları hayallerini Gündem Kıbrıs Web Tv’de Gizem Özgeç’e anlattı. 
6 Şubat günü, o karanlık gecede deprem haberini aldıktan sonra eşi ve çocuğundan haber alabilmek için Adıyaman Polis Müdürlüğü’nü aradıklarını belirten Atakan,  o dakikaları şöyle anlattı: “Pamir ve Atakan’ı aradık ama telefonlarına ulaşamadık. Sonra oteli aradık ve oraya da ulaşamayınca polisi aradık. Bir polis bayan baktı telefona. İsimlerini verdik durumu öğrenmeye çalıştık. Bayan otelin enkaz halinde olduğunu ve bölgenin kötü durumda olduğunu söyleyerek daha fazla bilgi vermeyiz dedi. Endişeledim, içimde fırtınalar koptu.”

“İSİMLERİNİ BAĞIRDIM AMA SES YOKTU...”
Bir çok yanlış bilgi kirliliğine maruz kaldıklarını kaydeden Şenay Atakan, Bakanlık’tan arandığını ve ailelerle birlikte havalimanına gelerek, Adıyaman’a doğru yola çıktıklarını belirtti. Adıyaman’a ilk indiğindeki izlenimlerini aktaran Şenay Atakan, “İndiğimizde uçak alanı uçsuz bucaksız ve sanki boş bırakılmış bir yer gibiydi. Karanlık ve soğuktu. Bizim için ayarlanan battaniyeleri yanımıza aldık. Otobüs gelmediği için ambulansla enkaz bölgesine gittik. O sırada bizimkiler üşümüştür diye düşündüm. Otele vardığımızda ise otel yoktu, adeta kum yığınıydı. Kaya parçalarının üzerine çıkar gibi çıktık üzerine. İsimlerini bağırdım ama hiçbir ses yoktu” dedi. 

“SON KEZ ÖPTÜM EVLADIMI”
Atakan, eşi Pamir Konuklu ve oğlu Atakan Celal Konuklu’nun Adıyaman’a gitmeden önceki evdeki son günlerinden şöyle bahsetti: “Ben maça gitmek istemiştim. Eşim ise küçük çocuğumuz Adel olduğu için gelmeyin hem hava soğuk hem de o kadar çocuktan sorumluyum . Adel gelirse beni rahat bırakmaz dedi. Tamam dedim o zaman. O gün Pamir ve Atakan çok mutlu ve heyecanlıydılar. Atakan’ın valizini birlite hazırladık. Üşümesin diye kalın kıyafetler koydum valizine. Geçen sene de gidecekti ama izin vermemiştik.  Şakalaştık ve son kez öptüm çocuğumu.”
Otele gittiklerinde odaların fotoğraflarını gönderdiklerini belirten anne Atakan, “Orada çok mutluydular. Odalarının fotoğraflarını attılar. Atakan’ın biraz sıkışık, Pamir’in ise daha geniş görünüyordu. Baktığınız zaman konforlu odalar gibiydi. Deprem anında ise kesin Pamir sezmiş, uyanmıştır dedim. Ama Atakan için endişeliydim çünkü uykusu ağırdı” diye konuştu.  

“TIRNAKLARI VE KIYAFETLERİNDEN TANIDIM”
Enkaz anında arama kurtarma çalışmalarını umut ve endişe ile takip ettiklerini kaydeden Atakan,  yaşadıkları o zor anları şu sözlerle anlattı: “İlk çıkan cesetlere çok ağladım. Rehber ekibindendi. Bir ümit vardı içimizde ve ümit zaman geçtikçe sönüyordu. Çok kötü çıkıyorlar enkazdan. Hepsinin yüzlerini hatırlıyorum ve unutmam mümkün değil.
Bizim ekibimizdeilk çıkan Pamir oldu. Baktıklarında Pamir değil dediler. Tanınmaz bir haldeydi. Görmek istedim. DNA testi yapılsın yüzüden tanıyamazsınız dediler ama ben tanıdım. Pamir’i tırnaklarndan, kıyafetlerinde tanıdım. Çok kasılmış, çok acı çekmiş. O an vefat ettiğine inanıyorum. İki defa teşhis ettim. Baya darbe almıştı. Erken gidilse bile kurtulamazdı.”

“ENKAZDAN ÇIKTIĞINDA UYUYOR GİBİYDİ” 
Eşinden sonra oğlunun enkaz altında cansız bedenine ulaşan anne Atakan, “Atakan için belki yaşar diye ümitliydim.  Atakan, Anıl’ın olduğu taraftaki sıradaydı. Anıl ilk sekiz saat içinde çocuk sesleri duydum demişti. Dua ettim ve ilahi adalet varsa Atakan yaşar dedim ama olmadı. Atakan ölmüş olamaz dedim, sağ çıkacağına inanıyordum. Atakan, enkazdan çıktığında uyuyor gibiydi. Pamir ya da diğerleri gibi değildi. Kokmamıştı, ne rengi değişmiş, ne morarmış ne de şişmişti. Yüzünde darpe yoktu. Sadece burnunda ve ağzında kan vardı. Yüzü ılıktı ama yavaş yavaş soğuyordu. Parmakları ise çok soğuktu. Bence hayatını kaybedeli çok uzun zaman olmamıştı. Çocuğumu son kez öpmem lazım dedim ve öptüm” dedi. 

“ÇOCUĞUM YAŞABİLİRDİ...”
“Geç kalınmasaydı oğlum Atakan yaşayabilirdi” diyen anne, isyanını şu sözlerle dile getirdi: “Geç kaldılar, çocuğum yaşayabilirdi. Çocuklar ilk yarım saatte beyin kanamasından öldü dediler. Otopsi yapılmadı, başında darbe yoktu.  Niye o kadar oyalandılar diye düşündüm. Niye geç gittik bunu hep sorgulayacağım.”
Küçük çocuğu Adel’e, abisi ve babasının ölüm haberini verdiklerinde 3 saat ağladığını ifade eden anne Atakan, “Çocuğum günlerce uyumadı. Sürekli abisi ve babasının fotoğraf ve videolarını görmek istiyor. Oyun oynarken Atakan’a sesleniyor. Sen bana yalan söylüyorsun onlar ölmedi diyor. Kabullenemedi, biz de kabullenemedik” ifadelerini kullandı. 

“VETERİNER OLMAK HAYALİYDİ”
Eşi ve oğlundan bahseden anne Atakan, “Pamir çok iyi bir babaydı. Çocuklarımızla çok ilgiliydi. Oğlum ise sessiz, sakin ve şefkatliydi. Hayvanları çok severdi ve veteriner olmak isterdi. Hayallerimiz vardı. Dünyamız çocuklarımız üzerine kuruluydu” dedi.
İsias Davası’nın peşini bırakmayacaklarını söyleyen Atakan, “Burada tek yürek olduk. Sevdiklerimiz ise çürük bir zihniyetin kurbanı oldulaar. Başka çocukların ölmesini engellemeliyiz. Türkiye’deki çarpık düzende umarım bir yok katedilir ve burada adaleti sağlayabiliriz” şeklinde konuştu.