Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanı, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla sosyal medya hesabı üzerinden bir paylaşım yaptı, öğrencilik anılarını anlattı. 

İşte o paylaşım: 

"ÖĞRETMENİM...

Herkesin hayatında bir veya birkaç tane dönüm noktası vardır.

Geriye dönüp baktığımda benim için dönüm noktası denilebilecek bir olayı, lise son sınıfta yaşamıştım.

KKTC, ilk defa Azerbaycan devlet televizyonunda konuşuldu KKTC, ilk defa Azerbaycan devlet televizyonunda konuşuldu

Lapta Yavuzlar Lisesi son sınıf öğrencisiydik. Sınıfımız 13 kişiydi. Harika öğretmenlerimiz vardı. Öğleden önce ders, öğleden sonra kol çalışmalarımız vardı. Tam bir aile atmosferi vardı Okulumuzda...

O zamanlar Üniversiteye ÖSS ile girerdik. Sınavlara giriş için müracaat ederken, önceden 18 adet fakülte tercihi yapılır, alınan puan hangisine denk gelirse, o fakülte kazanılmış olunur veya kaybedilirdi.

O dönem elleri öpülesi öğretmenlerimiz vardı. Grev, sendika vs. yoktu hayatımızda. Öğretmenler tam gün okulda kalırdı. Özellikle son sınıf öğrencilerine, hemen hergün öğlen sonu ÖSS ye hazırlık kursları verirlerdi.

13 kişiden 12 öğrenci sınava girmiştik. Elleri öpülesi O öğretmenlerimizin fedakarca bizi eğitmeleri sonucu, 12 kişiden 11 imiz tercih ettiğimiz fakülteleri kazanmıştık. Sanırım Türkiye rekoru idi bu.

Ben ve Mustafa Kemal Güner iyi arkadaştık. İkimizde istediğimiz fakülteleri kazanmıştık. Yalnız büyük bir sorunumuz vardı. Modern Matematikten bütünlemeye kalmıştık.

Modern Matematik hocamız Taçlan Manavoğlu idi. Son derece asık suratlı ve sertti. Biz onun bir kez dahi güldüğünü görmemiştik.

Bütünleme sınavları eylülde yapılırdı.Alpay'ın "Eylülde gel" şarkısı eşliğinde haftalarca bütünlemeye çalıştık. Bütünlemeyi geçersek diplomalarımızı alacak ve Ankaraya gidip okullarımıza kayıtlarımızı yaptırabilecektik. Aksi taktirde herşey bitecek ve bir yıl sonra şansımızı tekrar deneyecektik.

Derken bütünleme günü geldi. Mustafa ile ben heyecanla sınıfa girdik. Taçlan Hocam aynı sert ve asık suratlı hali ile bize soru kağıtlarını uzattı. Sorulara baktığımda "Herşey bitti" dedim içimden. Sorular hiç çalışmadığımız yerlerden gelmişti. Mustafaya dönüp baktım. O da bitik durumdaydı ve dokunsan ağlayacaktı...

Yapacak bir şey yoktu. "Elveda Üniversite, elveda hayaller, elveda heyecanlar" diyecek belki de başka denizlere yelken açacaktık.

Boşuna oturmanın anlamı yoktu. Mustafaya "Hade çıkalım artık" dedim. Tam boş kağıtları verecekken bir mucize oldu. Taçlan hanım;" Yapamıyacaksınız değil mi?" diye sordu. Mustafa'da da bende de cevap verecek hal yoktu. Sadece kafamızla olumsuz işareti yaptık. "İkinizde Üniversiteyi kazandınız değil mi?" diye tekrar sordu Taçlan Hoca. Yine kafamızla "evet" anlamında işareti yaptık. Taçlan hoca yerinden kalktı, yanımıza geldi. Soruları nasıl cevaplayacağımızı adeta dersteymiş gibi anlattı bize. Yanlış yaptığımızda düzeltti. Sonra sınav kağıtlarını aldı. "Size bundan sonraki hayatınızda başarılar dilerim çocuklar" dedi. Bunları söylerken onun ilk defa gülümsediğini gördük. O sınıftan çıkıp giderken Mustafa ile ben sınıfta şaşkın bir şekilde kalakalmıştık. Şaşkınlığımız geçince çılgınca birbirimize sarıldık ve sevinç kahkahaları attık.

Demem o ki, bugün bir yerlere gelmişsem o elleri öpülesi öğretmenlerimin ve özellikle de bize hayallerimizi ve hayatımızı geri veren Taçlan Manavoğlu'nun sayesinde olmuştur.

Mustafa, şimdilerde Afrika'da önemli bir şirketin üst düzey görevlisi olarak çalışıyor. Arada bir araya gelir, her seferinde Taçlan hanımı yad ederiz.

Ellerinden öperim Hocam. Öğretmenler günün kutlu olsun…"