Haber: Bahar SANCAR
Kıbrıs Türk Sanayi Odası eski başkanı , İş insanı Candan Avunduk, Gündem Kıbrıs’tan Bahar Sancar’ın sorularını yanıtlayarak, ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Rum Yönetimi’nin “Mülkiyet” konusundaki girişimleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Avunduk, yaşananlar hoş durumlar değil. Annan Planı’nın ikiye bölmek lazım. Konuya sadece Güney Kıbrıs tarafından bakmamak lazım. Hem içten hem dıştan bakmak gerekiyor. Kendi hükümetimiz yabancıların mal edinmesi konusunda bazı kısıtlamalara gitti. Bazı kısıtlamalar ülkemizin ihtiyacı olan şeylerdi. Sözleşmeli yapılan satışların tapu kayıtlarına girmesi, devletin gelir elde etmesi lazım hem de kime ne satıldığının kayıt altına alınması hükümetin almış olduğu olumlu kararlardan bir tanesiydi. Öte yandan mülk edinme konusunda getirilen kısıtlamalar da inşaat sektörüne darbe vurdu. Fazla miktarda konut ve arazi satın almak isteyenlerin bu istekleri karşılanmayacak ve piyasada durgunluğa neden olacaktı, ki oldu da… ellerindeki fazla gayrimenkulü devretmesi veya yeni mal almaması gerekiyordu yatırımcıların. Bu da içerde hükümetin almış olduğu mevcut ekonomiye karşı sıkıntılı bir karar olarak değerlendiriyorum” diye konuştu.
“Amaç KKTC ekonomisine darbe vurmaktır”
Avunduk, “Güney komşumuzun yaptığı da daha önce de yapmış olduğu gibi gayri ahlaki gayri insani, bir davranış ve tutumdur. 2004 yılında, Annan planı döneminde Rumların şımarıklığı nedeniyle hayır demeleri, bizim evet dememize rağmen, Avrupa birliğinin iki yüzlülüğü nedeniyle Güney Kıbrıs Avrupa Birliği sınırları içerisine dahil edildi. Şairinde dediği gibi bu ne yaman çelişki? Tam da bu noktada o tarihlerde o imtiyazın Güney Kıbrıs’a sağlanması sebebiyle Güney Kıbrıs tekrardan ayağa kalktı. Özellikle o dönem Girne bölgesinde çok ciddi bir yapılaşma vardı. Bunu kesmek istediler. Kesmek istemelerinin sebebi kendi mallarının kullanılmasına engel olmak değil, KKTC ekonomisine darbe vurmaktı. Bunu da çok iyi yaptılar. Bu noktada Orams davasını hatırlamak gerekiyor. Öyle bir karar çıkarttılar ki, değil arazinin boşaltılması, araziye yapılan binan yıkım ve temizlenmesine kararı dahi çıktı. Ancak Güney Kıbrıs’ın Kuzey’de bir hükmü olmadığı için yıkım kararı gerçekleşmedi. Ama ne oldu? Bunun sonucunda yabancılar hızlı bir şekilde mallarını sattılar ve ülkelerine geri döndüler. Aradan 20 sene geçti. Yine Rumlar geldiler baktılar, satışları ve projeleri gördüler. KKTC ekonomisine nasıl darbe vurabiliriz dediler, Simon Aykut Güney Kıbrıs’a geçerken tutuklandı. Hala daha davası devam ediyor. Onun haricinde 2 tane emlakçı da hüküm aldılar. Bu iş araziye bir çivi çakan ustaya kadar inecek. Amaç KKTC ekonomisine darbe vurmaktır. Ne zaman ki ABAT kararı ile ihracatı durdurup sanayimizi batırdılar, Orams davasıyla inşaat sektörünü batırdılar, şimdi de ülke ekonomisine zarar vermek için bu tutuklamaları yapıyorlar. Bu noktada bizim yaptığımız hata tapu vermekti. Rumların yaptığı gibi kullanım hakkı verseydik, dünyada hukuk anlamında haksız olmazdık” dedi.
“Turizm için bilet fiyatlarının düşürülmesi adına güzel bir adım atıldı”
Genel anlamda ekonomiyi değerlendiren Avunduk, “Ülkemizin kendine has özellikleri var. Turizm, eğitim, inşaat, sanayi ve tarım olarak sırlanıyor. Bunların ele alınarak, maliyetlerin düşürülmesi, rekabet gücümüzün artırılması gerekiyor. Tüm alanlarda girdi maliyetlerinin düşürülmesi için orta ve uzun vadeli tedbirler mevcuttur. Diğer yandan, her sektörün kendi içerisinde alınabilecek tedbirler vardır. Turizm için bilet fiyatlarının düşürülmesi adına güzel bir adım atıldı. Başbakan bunu açıkladı, bu çok güzel bir haberdi. Turizmi çeşitlendirerek de sektörü daha da canlandırabilirsiniz” diye konuştu.
“Kurumlar veya kişiler devletin istediği vergiyi değil, kendi istediklerini veriyor”
Ülkedeki vergilendirme sistemi hakkında da değerlendirmelerde bulunan Avunduk, “bizim ülkemizde kurumlar ve işletmeler vermek istedikleri vergileri veriyorlar, devletin alması gerekeni değil. Başka ülkelerde bunun planı, programı ve düzenlemesi nasıl yapılırsa buna bakalım, bizim ülkemizde de uygulanabilir. İletişim çağındayız, herkes her bilgiye kolaylıkla ulaşabiliyor. Vergilendirme uygulamaları, kontrol ve denetimleri nasıl yapılır öğrenerek bunu ülkemizde uygulayabiliriz. Bilgiye her yerden ulaşma imkânımız vardır. Kurumlar veya kişiler devletin istediği vergiyi değil, kendi istediklerini veriyor, devlette alması gerekeni değil verileni alıyor. Bu anlaşabilir ve kabul edilebilir bir durum değildir. Devlet kayıtlara girerek, kimin ne kadar arası var, mevduatta bulunan paraların kayıtları vardır. Bunlar kolaylıkla ulaşılabilir bilgilerdir. Bütün devlet memurların ikinci işleri var. Eğer bir ceza varsa da bu uygulanmıyor. E-Devlet sistemi ile kişilerin girdisi çıktısı hesaplanarak vergilendirme düzenlenebilir. Denetimle ve işi bilen insanlarla devlet alması gereken vergiyi tahsil edebilir” ifadelerini kullandı.
Katar ve Ürdün’ün süt ürünlerinde ithalatını kapatması…
Fonlar konusuna da değinen Avunduk, “Ülkede üretilmeyen ürünlere fon koyulmasının bir mahsuru yok. Ancak ülkede ürütülen ürünlerin muadili ülkeye gelirken ya gelmemesi ya da gelmesini cazip hale getirmeyecek bir uygulama yapılması lazım. Bunu dünyanın tüm ülkeleri yapıyor. Bizde bu genelde çok geçer bir metot gibi düşünülür. Burada üretilen ürünlere vergi konmaması gerekir, burada üretilmeyen ürünlerin de vergilendirmesinde yerli üretime bakılarak vergilendirme ve fon koyulması gerekmektedir. Yerli ürünlerin cazibeli hale getirilmesi ve üreticinin korunması gerekir. Yakın zamanda yaşanan bir olayla buna örnek verebiliriz. Ürdün ve Katar kendi yerel süt üreticisi ve hayvancısını korumak için süt ve süt ürünlerin ithalatının tamamını kapattı. İçeride muadili ürün olduğu için yasakladı. Sadece hellim, KKTC, Güney Kıbrıs için değil. Avrupa’da üretilen Grill cheese dahil hepsinin ithalatını durdurdu” dedi.
Elimizdeki istatistiki bilgilere göre Ürdün’e ayda 3 konteyner ürün gidiyordu. Bu rakam bizim gibi bir ülkede yüksek bir rakamdır. Bunu küçümsememek gerekiyor. Bunu küçümseyenlerin softa şaşırtmacası yaptığını düşünüyorum. Bu noktada üreticiler başka pazarlara yönlendirilebilir. Süt ve süt ürünleri üzerine konuşacak olursak bizim sıkıntımız ağırlıklı olarak, ambargo altındayız, AB’ye ürün gönderemiyoruz, uzak coğrafyalara gönderebiliyoruz ama zordur, yakın coğrafyada da rekabet ediyoruz. Neden rekabet etmek zorundayız? Çünkü fiyat odaklıdır. Diğer ülkeler ölçek ve kalite anlamında bizden daha avantajlı. Ölçek büyük olduğu için birim maliyette daha avantajlılar. O nedenle önümüz kesiliyor. Çare nedir diye sorarsanız, yine işletme maliyetlerinin düşürülmesi ve daha rekabet edilebilir fiyatların ortaya çıkmasını sağlamaktır” dedi.
“Sen ne kadar Pazar bulursan bul, fiyat performansın tutmazsa matematik bozulur”
İşletmelerin pazar arayışı için kendi imkanlarını sağladıklarını ifade eden Avunduk, “Zaten işletmeler Pazar arayışlarını fuarlarda ya da kendi özel çabaları ile buluyorlar. Ama sen ne kadar Pazar bulursan bul, fiyat performansın tutmazsa matematik bozulur. Bizim ülkemizde fiyat kalite dengesi bozuktur. Hem ülkemizin coğrafi şartlarından hem de gerçek hayvancının olmamasından dolayıdır. Hayvancılık genelde ülkemizde ikinci hatta üçüncü iş olarak yapılıyor. Gerçek hayvancının sayısı çok az. Üreticiler gerçek işlerine odaklanamıyor ve kalite de düşüyor” diye konuştu.
“Bizde desteklemeler günün şartları ya da konjonktüre göre yapılıyor”
Bizim ülkemizde üretim alanında bir düzenleme yapılması gereklidir. Güney Kıbrıs’ta birçok ürün KKTC’de üretilmemesine rağmen birçok ürün bizden daha ucuz. Fiyat politikası bu noktada çok önemlidir ve bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Diğer bir konu da ihracatta ve süt üretiminde dengeli bir yaklaşım izlenmelidir. Dünyanın her ülkesinde, özellikle tarım ve tarıma dayalı sanayiler desteklenir. Bu desteklemelerin devamı rasyonel bir şekilde yapılması gerekiyor. Bizde bu desteklemeler günün şartları ya da konjonktüre göre yapılıyor. Veya bir kesimin yüksek sesinin çıkması, daha çok bağırması, kırıp dökmesine göre desteklerin yönü değişiyor. Ama bu bir tarafa yararken, gerçekten sonuca yaramıyor. Bürokratik engeller ve bürokrasi bütün yatırımcıların önünde engel. Kamu çalışanlar bizim işimizi yapmak yerine bizim işimizi yokuşa sürüyor. Bir devlet dairesine bir evrak verdiğinizde bunu bir türlü sonuca vardıramıyorsunuz. Kamuda kalifiyeli çalışan yok, aidiyet duygusu yok, performans değerlendirmesi yok, partizanca yaklaşımlarla atamalar yapılmış, iş dahi yaptıramıyor, emir dahi veremiyorsunuz. Emir alan emir verenden daha torpilli. Şuandaki memurların hepsi iş öğrenmekle meşgul. Kamu hafızası yok ne yazık ki” dedi.





