Çiğdem Aydın

Kıbrıs’ta sol hareketin önemli isimlerinden Alpay Durduran, aktif siyasete 1975 yılında başladı. Kurucu Meclis’ten başlayarak, 1990 yılına kadar milletvekilliğine devam etti.

Şimdiki adı ‘Toplumcu Demokrasi Partisi’ (TDP) olan Toplumcu Kurtuluş Partisi’nin (TKP) Genel Başkanlığını da yapan Alpay Durduran daha sonra Yeni Kıbrıs Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı.

“Siyasetin iflas ettiğini’ söyleyen Durduran, vatandaşın siyasilere güvenmediğini söyledi.

İşte Durduran’a yöneltilen sorular ve yanıtları: 

Soru:Siyasete ne zaman başladınız, ne zaman ara verdiniz?..

Yanıt: Bir parti içinde ve mecliste 1975 yılında aktif olarak siyasete başladım.O zamanki Kurucu Meclis’e Kıbrıs Türk Mimar Mühendisler Odalar Birliği’nin temsilcisi olarak seçildim ve meclise gönderildim. 1990 yılına kadar milletvekilliği görevi yürüttüm. Sekiz yıl mecliste ana muhalefet parti başkanlığı yaptım. Hiç bir hükümette de yer almadım. 1990 yılında aktif siyaseti bıraktım bazılarına göre ve 1990 yılından bu yana da Yeni Kıbrıs Partisi’nde görev yapmaktayım.

Soru:Ekonomik durumunuz nasıl? Nasıl geçiniyorsunuz? Ne kadar maaş alıyorsunuz?.

Yanıt: Ekonomik durumum iyiydir, kötü değil. Emekli bir milletvekili olarak maaşımdan şikayetçi değilim. Tam maaşı bilmem. Eşim de avukat olarak çalışıyor. İdare ediyoruz.

Soru:Parti başkanlığından ve milletvekilliğinden ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi? Arayıp, soran oluyor mu?

Yanıt: Dostlarım değişmedi ilgilileri de değişmedi. Meclisten ayrıldıktan sonra da dostluklarımız kaldı. Siyasette de ülke sorunlarıyla da ilgiliyim hiç değilse yazılarımla partimin ve kendi görüşlerimi dile getiriyorum.

Güven kalmadı

Soru: Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz? Yanlışlar nedir? Neler yapılmalı?

Yanıt: Malesef yıllar içinde siyaset iflas etmiştir. Siyasilere güven kalmadı. Siyasetçinin görevi olarak da sadece menfaat ilişkileri olarak algılanıyor. Yanlışlara gelince kısaca özetleyim. Çağdaş devlet modelinde kendi kendini temizleyen kurumlar ve ilişkileri eksiksiz olarak düzenlenir ve insanların zaaflarından bağımsız olarak çalışır bir sistem kurulmasına izin verilmediği için herşey yozlaşmaktadır. Bir an önce bu durumdaki devletlerin uzmanlık yardımı alarak reform ve reorganizasyona gitmeleri gerekmektedir. Bu yapılmadıkça onu bunu seçecekler de düzelecek umudu denenmiştir ve bu umudun işe yaramadığı ortaya çıkmıştır. 

Soru: Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?

Yanıt: Kıbrıs sorunu uluslararası bir sorundur. Nasıl çözülmesi gerektiği hakkında Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliğin’e kadar tüm devletler ve kuruluşlar kararlar vermişlerdir. Bunlara uygun olarak bir çözüm bulunmalıdır. Aksi takdirde bugünkü bu durum devam edecektir.

Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı? Değilse ne yapmalı?

Yanıt: Ne yazık ki KıbrısTürk tarafı bu çözüme hazır değildir. Türk tarafı da koroya katılarak çözüm istediğini söylüyor. Ancak çok erken bir zamanda bu çözümün olacağını düşünen bir devletin izi burada yoktur. Bu yüzden iyi niyetle hareket ettiklerine inanmak oldukça güçtür. Kıbrıs Türkü bunu öğrendi ki lafa değil icraata bakmak gerekir. 

Soru:Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?

Yanıt: Müzakerelerde Türkiye Cumhuriyeti’nin burayı kontrol etmekten vazgeçip geçmeyeceği en önemli sorundur. Bahsettiğim garantörlük değil daha somut bir örnek vereyim, ben koalisyon hükümeti olmasına rağmen hiç bakanlık yapmayı kabul etmedim çünkü elçilikten bir “sektör sorumlusu”benim ülkemdeki icraatlara karar verecek ben de bundan sorumlu tutulacağım böyle şey olmaz. İşte bahsettiğim yönetme budur. Bu sorun ancak Kıbrıslı Türklerin gerçekten çözüm istemesi ve bunu talep etmesi gerekliliğinden geçer. İstek artmıştır bu gözle görülür bir gerçek ama bunu hayata geçirebilmek için Kıbrıslı Türklerde organize bir çaba yoktur.

Soru: Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?

Yanıt: Çözüm olursa siyasete aktif olarak devam edeceğim. Ve çözüm şeklini savunacağım. 

Soru: Size göre KKTC ‘nin en önemli sorunları nedir? 

Yanıt: Birincisi KKTC yönetilmiyor, KKTC kendi kendini yönetmediği gibi Türkiye tarafından kapalı olarak yönetiliyor o yüzden denetimsizdir. Üçüncüsü da Kıbrıs Sorunudur.