Eski görüşmeciler Osman Ertuğ ile Ergün Olgun,  Rum siyasi erkinin Garanti ve İttifak Antlaşmalarına yönelik “bunlar kaldırılmadan bir anlaşma olmaz” yaklaşımıyla, siyasi eşitliği içlerine sindirememeleri ve KKTC vatandaşları arasında ayrım yaratmaya çalışmaları gibi bazı tutumlarının, müzakere süreci önünde ciddi engel olarak gördüklerini belirtti.

Kıbrıs Rum tarafının hakimiyetçi, hegemonyacı yaklaşımlarının değişmediği kaydedilen açıklamada, bu durum karşısında yaşamsal hak ve çıkarları gözetebilmek için Kıbrıs Türk tarafının uluslararası aydınlatma çalışmalarına hız vererek, daha kararlı bir duruş sergilemesi gerektiği kaydedildi.

Ertuğ ile Olgun bugün ortak bir açıklama yayımlayarak, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın 29 Aralık'ta düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamalar ve Rum tarafının bu açıklamalara ilişkin olarak ortaya koyduğu tepkileri değerlendirdi.

“UZLAŞI VE ORTAKLIK İÇİN TARTIŞILMAZ GEREKLİLİKLER..”

Açıklamada, Akıncı'nın görüşülmekte olan konular arasında özellikle siyasi eşitlik, iki kesimlilik, güvenlik ve garantiler ile Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) konularında ortaya koyduğu tutum ve pozisyonların genel anlamda uzlaşı parametreleri ile ortamının hazırlanabilmesi için gerekenleri yansıttığı kaydedildi. Bunlar üzerinde kararlılıkla durulmaya devam edilmesinin elzem olduğu ifade edildi.

Açıklamada, mülkiyet konusunda belirsizliğin ortadan kaldırılması, iki kesimliliğin muhafazası, bu konunun ağırlıklı olarak takas ve tazminatlar yoluyla çözümlenmesi, mümkün olan en az sayıda insanın yapılacak düzenlemelerden etkilenmesi ve on yıllar içinde oluşmuş bulunan sosyo-ekonomik yapının bozulmaması konusunda Akıncı'nın söylediklerinin, öngörülen uzlaşı ve ortaklık için tartışılmaz gereklilikler olduğu vurgulandı.

Açıklamada, şu ifadeler yer aldı: 
“Ancak, ‘ilk mülk sahibi ilk müracaat hakkına sahip olacaktır’ ifadesi, her ne kadar ‘ilk söz hakkı ilk mülk sahibinin olacaktır demek değildir’ şeklinde açıklamalarla izaha çalışılsa da, yarattığı algı, etkilenmiş mülkler üzerinde kendilerine yeni bir hayat kurmuş olan insanlarımız için uzun bir süre daha belirsizliğin sürmesi; Güney'de ise iştahların kabararak yönetim ve kilise tarafından uygulanabilecek teşvik/tehdit yöntemleriyle Kuzey'e dönüş konusundaki baskıların artması anlamına gelebilecektir. Ayrıca, mülkiyet konusunda kurulması öngörülen komisyonun adil, etkili ve süratli/zamanlı kararlar alabileceği hususunda halkımız arasında ciddi kuşku ve soru işaretleri bulunduğu da bilinmektedir”

Cumhurbaşkanı'nın temel bir BM parametresi olan iki kesimlilik konusundaki izahatına da değinilen açıklamada, “Müzakerelerde iki kesimliliği anlamsız kılacak düzenlemelerden de söz edilmekte olduğuna, örneğin Kıbrıs Türk Kurucu Devletinde nüfus çoğunluğunun iç vatandaşlık hakkına sahip olanlar dışındakileri kapsamayacağına, bunun yanında Karpaz, Koruçam ve diğer bazı yerlerde ‘özel statü bölgeleri’ adı altında birtakım kantonlar oluşturulması hususunun tartışıldığına  dair duyumlar alınmaktadır” denildi.

Bu tür düzenlemelerin iki kesimlilikle taban tabana zıt olduğu ve ileriye dönük olarak sürdürülebilirlik açısından ciddi sıkıntı ve sakıncalar doğuracağı kaydedilen açıklamada, programda üzerinde herhangi bir soru-yanıt tartışması yapılmamış olan bu konularda da halkın acilen aydınlatılması gerektiği belirtildi.

“ÇAPRAZ OYA GEÇİLMESİNDE ZAMANA İHTİYAÇ OLDUĞU İNANCINDAYIZ”

Akıncı'nın siyasi eşitliğin bir gereği olan dönüşümlü başkanlık konusunda ısrarla durmasının isabetli olduğu kaydedilen açıklamada, ancak, bunun karşılığında Rum tarafına ek taviz verilmesi gerektiği anlamına gelebilecek söylemlerden kaçınılması gerektiği ifade edildi.

Açıklama, şöyle devam etti: 
“Bu bağlamda, başkanlığın seçimi için halk arasında ‘çapraz oy’ olarak da bilinen sisteme geçilmesinde zamana ihtiyaç olduğu inancındayız. Güvensizliğin hüküm sürdüğü mevcut koşullarda bu sistemin uygulanmasının siyasi istismara açık olabileceğini ve amacının tam tersine iki toplum arasında güvensizlik ve bölünmeyi daha da derinleştirebileceğini değerlendiriyoruz.  Bunun gerçekleşebilmesi için öncelikle iki halk arasında belirli düzeyde bir güven ortamının oluşması, bir işbirliği kültürünün gelişmesi ve lisan konusundaki eksikliğin giderilmesini beklemek kanımızca daha akılcı bir yaklaşım olacaktır”

“GÜVENLİK VE GARANTİLER..YAŞAMSAL BİR MESELE”

Açıklamada, “Yaşamsal bir mesele olan güvenlik ve garantiler konusuna gelince, Cumhurbaşkanı Akıncı'nın bu konuda Kıbrıs Türk halkının hissiyatını dile getirmesini ve kendisinin de halkın seçilmiş lideri olarak bu hassasiyetleri paylaştığını söylemesini çok isabetli buluyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Karşı tarafın bu garantileri bir tehdit olarak gördüğü iddiasının bu gerçeği değiştirmediği belirtilen açıklamada, “Çünkü yakın tarih Kıbrıs'ta hangi toplumun silahlı saldırılarla topyekûn imha edilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldığını ve bunun ancak Türkiye tarafından Garanti Antlaşması'nın ilgili maddesinin işletilmesiyle engellenebildiğini somut ve yadsınmaz olarak göstermektedir. 11 yıl bekleyişten sonra bu maddenin Türkiye tarafından uygulanması, aynı zamanda Kıbrıs adasının bağımsızlığının Yunanistan'la birleşme adına yok edilmesinin de önüne geçtiği unutulmamalıdır” ifadesine yer verildi.

Bu şekilde etkinliğini kanıtlamış bulunan ve gelecekte de olası bir uzlaşının sürdürülebilirliğinin en temel güvencesi olacak antlaşmaların, "beni tehdit ediyor" ve "modası geçti" şeklindeki içi boş slogan ve söylemlerle ortadan kaldırmaya çalışmanın samimiyet ve iyi niyetle bağdaşmadığı kaydedildi.

Açıklamada, güvenlik ve garantilerle ilgili olarak, mevcut güvenlik sisteminin iki ayağı bulunduğunu belirtilerek, bunlar şöyle açıklandı:

“Bunlardan birinin Garanti Antlaşması, diğerinin ise Türkiye ve Yunanistan'a adada belirli sayıda asker bulundurma olanağı veren İttifak Antlaşması olduğunu bir kez daha önemle vurgulamak isteriz. Birbirinin tamamlayıcısı olan bu iki Antlaşma, Kıbrıs'ta hâlihazır ve gelecekteki denge ve barışın temelini oluşturan ‘etkin ve fiili’ güvenlik sisteminin vazgeçilmez iki unsurudur. Bunu ortadan kaldırmaya çalışmak, bir ayağını kesmek suretiyle etkisizleştirmek veya etkisizliği herkesçe bilinen başka garantilerle değiştirmeye çalışmak, Cumhurbaşkanı'nın da ifade ettiği gibi, halkımız tarafından kabul görmeyecektir. Bölgemizde ve dünyanın çeşitli yerlerinde cereyan eden asimetrik savaş ve şiddet olayları uluslararası sistemin bunları önlemekteki etkisizliği, Kıbrıs Türkü'nün kendi güvenliğini ve son derece stratejik bir konumu olan Kıbrıs adasının istikrar ve güvenliğini mevcut garanti sisteminin devamında görmekte ne kadar haklı olduğunu göstermektedir”

Açıklamada, Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan yetkililerinin sistematik bir şekilde garantilere karşı aldığı retçi tavır ve menfi açıklamalara yetkililerin ve dış dünyanın itibar etmeyeceği temennisinde bulunuldu.

“RUM TARAFININ TEPKİSİ KAYGI VERİCİ”

Kıbrıs Rum tarafının Cumhurbaşkanı Akıncı’nın basın toplantısında gayet ihtiyatlı bir şekilde dile getirdiklerine tepkisinin kaygı verici olduğunun belirtildiği açıklamada, Rum tarafının AB üyeliğini istismar ederek üzerinde uzlaşılmış ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına girmiş olan uzlaşı parametrelerinin içini boşaltmaya çalışmasına, bu anlamda özellikle iki kesimliliğin gereği olan bariz mülkiyet ve nüfus çoğunluğu ilkesine karşı açık tavır almaya başlamasına karşı kesin ve kararlı bir duruş sergilenmeye devam edilmesi, olası düzenlemelerde iki kesimlilik ilkesinde boşluklar yaratılmasına müsaade edilmemesi gerektiği kaydedildi.

Açıklama, şöyle devam etti:
 “Yukarıdakiler yanında, Rum siyasi erkinin halen müzakere masasında ele alınmayan ve uluslararası antlaşmalar olan Garanti ve İttifak Antlaşmalarına karşı kesin ifadelerle ‘bunlar kaldırılmadan bir anlaşma olmaz’ yaklaşımını, kararlaştırılacak düzenlemelere hukuki kesinlik kazandırmasını reddetmelerini, oluşturulacak yeni ortaklılığın münhasıran işgal ettikleri sözde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olacağı yönündeki ısrarlarını, dönüşümlü başkanlığı reddetmelerinden görüldüğü gibi siyasi eşitliği içlerine sindirememelerini ve KKTC vatandaşları arasında ayrım yaratmaya çalışmalarını müzakere süreci önünde ciddi engeller olarak görüyoruz.

Bunların, Kıbrıs Rum tarafının hala hakimiyetçi/hegemonyacı yaklaşımlarının değişmediğini gösterdiği belirtilen açıklamada, bu durum karşısında yaşamsal hak ve çıkarları gözetebilmek için Kıbrıs Türk tarafının uluslararası aydınlatma çalışmalarına da hız vererek daha kararlı bir duruş sergilemesi gerektiği kaydedildi.