Bugünün önemi öğretmenler için bir başka. Öncelikle sizlerin huzurunda Ebedi Baş Öğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve sevgiyle anıyorum. Tüm öğretmenlerin, öğretmenler gününü en içten dileklerimle kutlarım.

25. yılını dolduran değerli öğretmenlerimizi burada görmek onur verici bir duygu. Birçoğu benim yaş grubumdaki öğretmeni yetiştiren kişiler. Tüm arkadaşlarım adına kendilerine teşekkürü bir borç bilirim. Mesleki hayatınızda öğrencilerinize en güzel değerleri verdiğinizi biliyorum. Sizlerden öğreneceğimiz daha çok şey var.

Bizler de sizin yolunuzdan ilerleyen ve bu yola baş koymuş birer eğitimciyiz.

Öğretmenlik kutsal bir meslek. Biz, öğretmenlerimizin bizim ikinci annemiz ve babamız olarak öğretildiği bir toplumuz.

Kalbimizde ailemizden sonra her zaman öğretmenlerimiz yer alır.

Ben de bu kutsal mesleği seçtim. İyi ki de seçmişim.

Öğrencilerimi hayata en iyi şekilde hazırlamak, en iyi bilgilerle donatmak ve onlara rol model olmak için varım.

En büyük misyonumuz topluma yararlı bireyler yetiştirmek.

Bizim bir devletimiz var ve biz bir toplumuz. Öyle değil mi?

Peki! Kalkınmış bir toplum nasıl olur?

Dünyadaki örneklerine baktığımız zaman, eğitime ve öğretmenlere değer veren, öğretmenine maddi ve manevi alanda layık oldukları yerlere oturtan toplumlar kalkınmışlardır.

Tam tersi bir durum olduğunda nasıl bir durum yaşanır, hiç düşündünüz mü?

Şöyle ki; Eğitime öncelik vermeyen, öğretmenlik mesleğini hor gören toplumlar ise mutsuz ve başarısız olmuşlardır.

Ben şu an şunu söyleyebilirim. BEN MUTSUZUM VE BENIM KADERİMİ PAYLAŞAN DİĞER MESLEKTAŞLARIM DA MUTSUZ.

Çünkü benim devletim tarafından elimden haklarım alındı. Çaresizim.

2011-2012-2013-2014 yılları içerisinde bu kutsal görevi kazandık. Mesleğimizi icra edeceğim için mutluyduk. Ben halen mutlu olmaya çalışıyorum.

Ancak, birçok haklarım elimden alınmış, aynı görevi yapmakta olan birçok meslektaşımla aramda uçurumlar var.

2011 sonrası atanmış öğretmenin hakları budanmamış, adeta, daha doğru bir tabirle “YOK EDİLMİŞ” durumdadır.

Suçumuz ne?

Ben de öğretmenim. Maaşım dibe çekildi. Yolluk yok, uzak bölgelere giden öğretmene lojman verilmiyor. Birçok arkadaşımız binlerce km yol keserek, maaşının tamamını görev yerine ulaşmak için harcıyor.

Ben de öğretmenim. 2011 ve sonrası öğretmen olduğum için master, doktora ve ikinci üniversite bitirerek barem içi artış alma hakkım yok.

Ben de öğretmenim. Ama öğretmenin en temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere verilen, hazırlık ödeneğim elimden alındı.

Ben de öğretmenim. Kutsal bir mesleğim var. Ancak iki çocuğumun temel ihtiyaçlarını karşılamak için halen ailemden destek almak zorundayım.

Ben de öğretmenim. Emekli olacağım; ama emeklilik ikramiyem yok.

Yani Geleceğim yok.

Sizlere soruyorum; Öğretmen bu koşullar altındayken kendini nasıl sadece eğitime adayabilir?

Bu nasıl bir eşitlik, bu nasıl bir adalet?

Vurgulamak istediğim şu noktaya dikkat edelim:

Eğitim, sınıf gözetmeksizin her bireyin hakkıdır. Kamusal, bilimsel, demokratik, çağdaş ve nitelikli bir eğitimin herkese parasız olması için sendikalarımız mücadele etmektedir.

Çok büyük mücadeleler vererek bugünlere gelmiş toplumumuz nitelikli kamusal eğitimi sonuna kadar hak ediyor.

Maalesef, devlet okullarımızda gerileme yaşanıyor. Hepimizin çok iyi bildiği nokta, siyasetin eğitime yansıtılmasıdır. “MİLLİ” olması gereken eğitim sistemimiz, değişen hükümetlerce sürekli değiştirilmektedir.

Toplumda ve siyasette yaşanan sorunlar eğitimi direkt etkileyerek devlet okullarına zarar vermektedir.

Mali olarak inceldiğimiz zaman ise; Milyonlarca TL’lik vergi afları getirilirken, milletvekili maaşlarına yüksek miktarda artışlar yapılırken, müşavirler ordusu yaratılırken, eğitimde tasarruf, öğretmende tasarruf yapılması, açıklanamayacak yanlışlardan biridir. Bizce, bu tasarrufun geçerli hiçbir mazereti de olamaz.

Biz bu kaosun bitmesini istiyoruz.

Sendikam ve değerli öğretmenlerim adına bu cümleleri yazarken asla yanlış anlaşılmak istemeyiz.

Aksine gurur duymalısınız. Çünkü yanlış olan durumları her platformda en iyi dille aktarmaya çalışıyoruz, yardımlaşmayı talep ediyoruz.

Birlikten güç doğduğunu tüm milletler bilir. En iyi de biz Türk milleti biliriz.

Birlik olarak, yokluklar içerisinde Kurtuluş Savaşını kazanan, Kıbrıs’ta yıllarca benzer mücadeleyi veren bir milletin çocuklarıyız. Bizler de bu bilinçteyiz. Tüm çabalarımız milletimiz ve geleceğimiz olan çocuklarımız için.

Yıkıcı değil, yapıcı eğitimcileriz. Toplumumuza hizmet vermek boynumuzun borcudur.

Öğretmenler olarak demokratik bir ülkede sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.

Son olarak 13 Ekim 2014 tarihinde, 2011 sonrası atanan öğretmenler olarak, uğradığımız haksızlıklara tekrardan dikkat çekmek için meclis önüne geldik. Sizlere sesimizi duyurmaya çalıştık.

Birkaç vekilimiz hariç, hiçbiriniz yanımıza gelmediniz. Bizi cam ve perde aralarından izlediniz. Bizi gerçek gözlerle gördünüz mü?  Taleplerimizin haklılığını hissettiniz mi? 

Başınızı yastığa koyduğunuz zaman rahat uyuyabildiniz mi?

Ben rahat uyuyamıyorum. Gözlerimi kapatıyorum; şimdiyi düşünüyorum, geleceğimi düşünüyorum ve en önemlisi çocuklarımı ve öğrencilerimi düşünüyorum.

Artık öğretmenlerin kanayan yarasını acımak ve mazeretler üretmek yerine, empati kurarak birebir yaşamanızı rica ediyorum.

Biz imtiyaz değil sadece HAKKIMIZI istiyoruz.

Benim devletim böyle olmamalı. Benim devletim bir “CUMHURİYET” ve en önemli ilkelerinden biri ise “EŞİTLİK”.

Benim devletim demokratik, çağdaş, laik ve vatandaşlarına, ülkesini yüceltecek olan öğretmenlerine eşit davranan bir devlet olmalı.

Yeniden hatırlatmayı bir borç bilirim:

-Atamızın da dediği gibi; “En hakiki mürşit ilimdir”. Bu ilmi gelecek kuşaklara öğreten öğretmen önemlidir. Öğretmenin statüsü yükseltilmelidir.

- Öğretmen, çalışma koşulları, geçim, gelecek kaygısı taşımadan kendisini mesleğine adayacak şartlara ve geçim düzeyine kavuşturulmalıdır.

  • Eşit ücret, eşit haklar tanınmalı; 2008’den sonra istihdam edilen öğretmenlere insanca geçimlerini sağlayacak maaş ve hakları geri verilmelidir.
  • Eğitimde süreklilik önemlidir. Bu yüzden, mevsimlik işçi gibi öğretmen geçici çalıştırılmamalıdır.
  • Öğretmensiz okullar dururken öğretmen istihdamımdan tasarruf yapılmamalıdır.
  • Herkese eşit, parasız bilimsel ve kaliteli kamusal eğitim hakkı sağlanmalıdır.
  • Öğretmen sendikaları yıpratılmamalı, örgütlenmesi engellenmemelidir.
  • Eğitim politikaları oluşturulurken sendikalarla ortak çalışılmalıdır.

Sözlerime son verirken,  problemleri aşmak ve çözümler üretmek için her zaman göreve hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum.