Özge Kizir

UBP Milletvekili Dr. Erdal Özcenk, Rumların “adada Türk işgali olduğunu” iddia ettiğini, ancak esas kendilerinin Kıbrıs Cumhuriyetini işgal ettiklerini söyledi. “Rum tarafı kazandığı kazanımları çantaya koyuyor ve ‘bu benim, bunun gerisine gitmem’ diyor. Fakat bizim kazandıklarımız güme gidiyor” diyen Özcenk, Annan Planı’nda “hayır” diyen Rumların AB’ye alınmasını örnek verdi.

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Mağusa Milletvekili Erdal Özcenk, çözümü istemeyen tarafın Rum tarafı olduğunu ve bunu açık bir şekilde de belli ettiğini kaydetti. Haberal Kıbrıslı gazetesine değerlendirmede bulunan Özcenk, “Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Beşli konferansa gidildi. Yunanistan da görüldüğü gibi topu taca attı. Şimdi Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs sorununa bakış açısı ile bizim Kıbrıs sorununa bakış açımızda, sorunun temelinde taban tabana zıtlıklar var. Onlar, ‘Türk ordusu işgalcidir’ diyor. Bizde ‘hayır Türk ordusu yani Türkiye garantörlük hakkını kullanarak Kıbrıs’a gelmiştir. İşgal değildir. İşgal varsa Rumların yaptığı işgal vardır’ diyoruz” şeklinde konuştu.

“Yıllardır tek taraflı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal etmiştir”

Özcenk, sözlerine şöyle devam etti: 

“İşgal, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek taraflı işgalidir. Bizde bu cumhuriyetin ortağıydık. Yıllardır tek taraflı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal etmiştir. Toprak konusunda ise, daha önce merhum Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş döneminde de 29+ olarak kayıtlara geçmişti. Ancak o zaman öyleydi, ama ona bakıldığı zaman Annan Planı’nda da belli kriterler ortaya konulmuştur. Referandumda bizim taraftan ‘evet’, diğer taraftan ‘hayır’ çıkınca bu rafa kaldırıldı. 

“Annan Planı’nda biz ‘evet’ onlar ‘hayır’ dedi, kaybeden taraf yine biz olduk”

Öyle bir şey ki, Rum tarafı kazandığı kazanımları çantaya koyuyor ve ‘bu benim, bunun gerisine gitmem’ diyor. Fakat bizim kazandıklarımız güme gidiyor. Annan Planı’nda biz ‘evet’, onlar ‘hayır’ dedi, kaybeden taraf yine biz olduk. Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğu zaman,‘garantörlerTürkiye ve Yunanistan’ın üye olmadığı bir kuruluşa hiçbir şartta Kıbrıs Cumhuriyeti alınamaz’ diye bir madde vardı. Şimdi Avrupa Birliği’nde Türkiye yoktur ama Rum tarafı alındı. Bunların hep göz önünde bulundurulması gerekiyor.”

“Olmazsa biz bu anlaşmaya ‘evet’ demeyiz”

Anlaşmanın, AB Birincil hukuku olması konusunda değerlendirmede bulunan Özcenk, “İnşallah mutabakata varılıp da anlaşılırsa bunun Avrupa Birliği’nin birincil hukuku olması gerekiyor. Olmazsa zaten biz bu anlaşmaya ‘evet’ demeyiz” ifadesini kullandı.

“Biz bunları almayacak mıyız?”

Nüfus oranının dörtte bir olarak sabitlenmesini de eleştiren Özcenk, doğal nüfus artışının devam etmesi gerektiğini ifade ederek şöyle konuştu: 

“Anlaşma 2019’da olacaksa, bu nüfus böyle kalmayacak. Bununla beraber konuşulmayan şeyler vardır. Türkiye’de çok sayıda Kıbrıslı vardır. Kimisi 200-300 bin diyor. Türkiye’deki Kıbrıs Türk vatandaşlarının nüfusuna, İngiltere’de 100-150 bin üzerinde Kıbrıslı Türk nüfusu vardır. Bunlar nasıl olacak? Ortaya şöyle bir senaryo koyalım, diyelim ki bir anlaşma oldu, bütün Kıbrıs Türk vatandaşları dönmek istedi. Biz bunları almayacak mıyız? Öyle şey olur mu, bunlar Kıbrıs Türk vatandaşıdır.” 

“Bugün İngiltere’de yaşayan Rum vatandaşı dönmek isteyip de dönebiliyorsa Türklerde dönebilir”

Özcenk, sözlerine şöyle devam etti: 

“Orada konuşulan, ‘her 4 Kıbrıs Rum nüfusu artışına karşılık 1 Türk nüfusu artırılacak’ gibi maddeler konuşuldu. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bugün nasıl ki İngiltere’de yaşayan Kıbrıs Rum vatandaşı dönmek isteyip de dönebiliyorsa Türklerde dönebilir. Bu anlaşma olur mu, olmaz mı konusunda bir belirsizlik olduğu için çok önemsenmiyor. Çünkü temelde birçok zıt noktalar vardır. Anlaşamadığımız noktalar vardır. 

“Avrupa Birliği’nde böyleyken bizde neden böyle olmasın”

Güç Paylaşımı’nda dönüşümlü başkanlığa biz ‘tamam, olacak gibi’ dedik. Yine duyuyoruz ki ‘olmayacak’ diyorlar. Dönüşümlü Başkanlığı kabul etmiyorlar. ‘3 sene biz, 1 sene siz yapın’ diyorlar. Bu durumda mümkün değildir. Avrupa Birliği’ne bakıldığında Yunanistan dönem başkanlığını alıyor, 6 ay yapıyor. Ardından Almanya alıyor yine 6 ay yapıyor. Bunların nüfusları aynı değildir. Avrupa Birliği’nde böyleyken bizde neden böyle olmasın.”