Haber: Bahar SANCAR

Harmancı’dan Maliye Bakanlığı’na tepki... Harmancı’dan Maliye Bakanlığı’na tepki...

Programda, bazı internet sitelerinde ve Whatsapp gruplarında “Güney Kıbrıs’ın mülkiyet konusundan dolayı tutuklayacağı iddia edilen 29 kişilik müteahhit listesi” hakkında konuşan Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri (KTİMB) Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, “Aramızda Rum tarafından beslenen ve belki de Rum istihbaratı ile ilişkisi olan bir takım provokatörler de vardır. Özellikle bir tane medya kuruluşu var. Medya kuruluşu diyemem, dandik bir medya kuruluşu tarafından özellikle provokasyon amaçlı bu liste dağıtılıyor.  Ne Rum basınında ne başka yerde bu listeyle ilgili bir şey görmedik. Ama bu bahsettiğim kuruluş geçmişte müteahhitleri reklam adı altında haraca bağlamaya çalışmış bir kuruluştur ve çok düşmanca yaklaşımlar sergilemektedir. Bu kurumla ilgili o listede adı geçen tüm arkadaşlar ve bizler polise şikâyete bulunacağız” dedi. 

“Topyekûn bir saldırıya dönüştürdüler bu işi”

Birkaç tane firmayla ilgili dar çerçevede de olsa Rum tarafının kırmızı bülten girişimi olduğunu biliyoruz. O liste doğru olmasa da o liste dışında birkaç kişiyle ilgili girişim olduğunu biliyoruz. Daha fazlasını yapmak için çalışmaları olduğunu da biliyoruz. Rum tarafının amacı bir baskı yaparak Türk tarafının masaya gelmesini sağlamaktır. Kendisine böyle bir strateji geliştirdi. Topyekûn bir saldırıya dönüştürdüler bu işi. Diğer taraftan Rum Barolar Birliği avukatlara çağrı yaparak ‘insanları bulup dava açmalarına yardımcı olun ücret de almayın’ dedi. Çok agresif ve faşizanca bir saldırıya dönüştü bu iş. Kıbrıs’ta çözüm arayışında en önemli aktör olan Kıbrıs türkünün her zaman yapıcı olmuştur. Bu davranışlar Kıbrıs türkünü incitir, içindeki öfkeyi kabartır. Bu da sonuç olarak çözüm istencine etki yapar. Karşımızda çözüm ister gibi görünen ama alttan alta çözümsüzlüğü köpürten bir davranış biçimidir” ifadelerini kullandı.

“Uluslararası hukuk zeminine oturan doğru politikalarla karşılık vermemiz lazım”

Bu noktada bizim çok akıllı bir toplumsal uzlaşı çerçevesinde ve tek ses olarak hareket etmemiz lazım, provokatif davranışlardan uzak durmamız gerekiyor. Uluslararası hukuk zeminine oturan doğru politikalarla karşılık vermemiz lazım.  Alabileceğimiz ekonomik önlemler de vardır. Dünya Güney Kıbrıs’tan ibaret değildir. Farklı pazarlara erişmek mümkündür. Bununla ilgili adımlar atmalı, önlemler almalı ve birlik-beraberlik içerisinde olmamız lazımdır. Kendi içimizde huzursuzluğun yerleşmesine müsaade etmememiz lazım. Bu sadece inşaat sektöründe faaliyet gösteren 50-100 firmayla alakalı değildir. Bu çıkardıkları yasada eşdeğerciyi de dava etti, oğluna vereni de dava etti, başkasına satanı da dava etti. Böyle bir zincir gidiyor. Yarın tarlasını eken çiftçiyi de dava edecekler, tarlasına mandıra yapan hayvancıyı da dava edecek, herkesi de dava edecek. Bu da bizi çözümden uzaklaştırıyor. Uluslararası camianın, Birleşmiş Milletler’in ve Avrupa Birliği’nin, Yunanistan’ın ve Garantör ülke Türkiye’nin artık devreye girmesi lazım çünkü bu gerginlik her gün tırmanıyor. Bu da iyiye delalet değildir” dedi.

Gürcafer’den Taşınmaz Mal Komisyonu vurgusu

Bir Taşınmaz Mal komisyonu (TMK) kuruldu. Bu komisyon Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) onayıyla ve kararıyla kuruldu. İç hukuku tüketme hususunda uluslararası zemine oturan bir kapıdır. Bizim burayı olabildiğince verimli kullanmamız lazım. Bizim Güney’de bıraktığımız yüz binlerce dönüm arazimiz vardır. Bunu Taşınmaz Mal Komisyonu’na Takas seçeneği ile kaynak olarak kullanabiliriz. Biz eşdeğer sorununu tam olarak çözemedik, bazı eşdeğerciler karşılığını tam almadı ama bazı insanlar da karşılığını fazlasıyla aldı. Karşılığını fazlasıyla almış eşdeğerlerin TMK’da kaynak olarak kullanılması lazım. Hem Güney’deki hem bu taraftaki mal benim olacak diye olmaz. Devletin, devlet olduğunu göstermesi lazım. bunların tespit edilip TMK’ya kaynak olarak aktarılması için gecikmeden çalışma başlatılması gerekmektedir. Bu ülkenin geleceğini karartan bir takım günlerden geçiyoruz. Taşınmaz Mal Komisyonu’nun Takas, Tazminat ve İade bacağının çok daha verimli bir şekilde kullanılması gerekiyor. Burada takas en önemli bacaktır. Bu kaynak da yeterince ve fazlasıyla eşdeğer almış kişilerin mallarının TMK’ya kaynak olarak aktarılması gerekmektedir” diye konuştu.

“Bizim de Güney’de mallarımız var içinde olanlara tapu verilmese de Milyonlarca Euro gelir elde ediliyor”

Konuşmasının devamında Gürcafer, “Güney Kıbrıs kendisini mağdur sandalyesine oturttu. Dünyada öyle bir algı yarattılar ki sanki tüm mallar Rumlarındır, içinde oturan işgalciler de Türklerdir. Öyle bir şey yok. Bizim de Güney’de mallarımız var içinde olanlara tapu verilmese de Milyonlarca Euro gelir elde ediliyor. Bunlarla ilgili bizim de hukuki davalar açmamız lazım ki, uluslararası aktörler bizim de mal sahibi olduğumuzu ve bizim de mallarımızın Rumlar tarafından kullanılıyor olduğunu görmelidir. Mağdurun biz de olduğumuzu göstermemiz ve hakkımızı uluslararası hukuk zemininde aramamız gerekir. Durduk yerde ada bölünmedi. Durduk yere biz bu tarafa gelmedik. Toplu katliamlar vardı, etnik saldırılar vardı, etnik temelde katliamlar yapıldı. Biz zorunluluktan buradayız. Biz bu tarafta Rumların malını keyfimizden kullanmadık” ifadelerini kullandı.

“Rumların bütün amacı TMK kapısını kapatmaktır”

Uluslararası hukukun bulmuş olduğu yol TMK’dır. Oraya gideceksiniz dedi. Biz hem tazminat, hem iade hem takas bacağını doğru düzgün çalıştıramadık. Zaten Rumların bütün amacı o kapıyı kapatmaktır. Haziran ayında Avrupa Konseyi Strazburg’da tekrardan toplanıyor. Gündemde Taşınmaz Mal Komisyonu’nun akıbeti var. Bütün amacı, bütün saldırıları o komisyonu kapatmak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolunu yeniden açarak bütün mülkiyet meselelerini AİHM kapısına yığıp, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ı sıkıştırmaktır. Oturup ağlayarak bir yere varamayız. Taşınmaz Mal Komisyonu aracılığıyla daha fazla kaynak aktarıp Mülkiyet sorununu çözmemiz lazım. Onu çözersek Kıbrıs sorununun yüzde 80’i çözülmüş olur” diye konuştu.

“Kapalı Maraş uluslararası hukuk zemininde açılabilir”

“Maraş’ın tamamen açılması” iddiası üzerine değerlendirmelerde bulunan Gürcafer, “Kapalı Maraş uluslararası hukuk zemininde açılabilir. Hem bizim siyasetimize hem de ekonomimize çok faydası olur. Hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kapısında bekleyen birçok davayı da ortadan kaldırır. Bunun yöntemi vardır. Ancak bizim bu saatten sonra bir tane daha hata yapma ve yanlış yapma lüksümüz yoktur. Çünkü ekonomimiz ve sosyal yaşamımız eskiye göre daha kırılgandır. Bundan sonra atacağımız tüm adımların düşünülmüş ve tartışılmış adımlar olması gerekiyor. Maraş’ı açabiliriz ama eğer hayal Maraş’ı da açalım, 1974’te olduğu gibi insanlar bir ev alsın, üstüne de tutulmuştur yazsın. Sonra eşdeğere verelim. Maraş da bizim olsun diye bir hayal varsa bu mümkün değildir. Her şeye rağmen bunu yapıyoruz dersek bu bir felaket olur. Çünkü bizim de altına imza attığımız BM kararı vardır. Orada diyor ki Maraş BM gözetiminde açılabilir. Açılır, eski sahiplerine verilir ve denir ki KKTC sınırları içinde, KKTC yasalarına göre gelin, yerleşin ve faaliyet gösterin, ister satın ister kiralayın” denir. Buna uluslararası hukuk cevaz veriyor ve bunu yapabiliriz. Eğer bu yapılacaksa bu çok doğru stratejik bir hamledir. Ama eğer Maraş’ı da açalım ve biz paylaşalım düşüncesi varsa bu bizi uluslararası hukukta çok ciddi sıkıntıya sokar ve geriye dönüşü imkânsız bir hale getirir” ifadelerini kullandı. 

“İki bölgeliliği kalıcı kılmak için mülkiyet sorununu bir takım mekanizmalar ile çözün”

Kıbrıs sorununda bir masanın kurulması ve görüşmelerin yeniden başlaması gerektiğini kaydeden Gürcafer, “Zaten bize karşı olan uluslararası kamuoyunu bize karşı kullandırıyor. Bizim masadan kaçan değil, masada olan taraf olmamız lazım. İçerik olarak ne konuşacağınız önemli değildir. Masada olun, masada söyleyin. Tezlerinizi masada ortaya koyun ve masada ısrarcı olun. Bu olursa Rumlar bu kadar agresif davranamazlar. Bu zamana kadar bu kadar agresif olamamaların nedeni buydu çünkü biz Kıbrıs Türk tarafı olarak hep yapıcı yaklaştık. Annan Planında da vardı, ondan önceki görüşmelerde de iki devletlilik vardı. Mülkiyet konusunda da takas, tazminat ve gelip burada yaşayarak malını iade alması vardı. Bütün bunlar şuna işaret ediyor: iki bölgeliliği kalıcı kılmak için mülkiyet sorununu bir takım mekanizmalar ile çözün. Bizde bu mekanizma kuruldu, bu mekanizmayı çok hızlı bir şekilde çalıştırmamız lazım” dedi.