Haber: Bahar SANCAR

Boğaziçi Köyü’nde Şap Hastalığı Şüphesi: Bakanlıktan Acil Tedbirler
Boğaziçi Köyü’nde Şap Hastalığı Şüphesi: Bakanlıktan Acil Tedbirler
İçeriği Görüntüle

Dışişleri Eski Bakanı Özdil Nami, Gündem Kıbrıs Web TV’de Bahar Sancar’ın konuğu oldu. Dışişleri Eski Bakanı Özdil Nami Rum Lider Nikos Hristodulidis’in ‘Sıfır Asker, sıfır garanti’ açıklamaları hakkında değerlendirmelerde bulunarak, “Benim görebildiğim kadarıyla Sayın Erhürman’ın seçilmesiyle birlikte Hristodulidis’in dengeleri bozulmaya başladı. Daha önce kendinden çok emin ve rahat açıklamalarda bulunuyordu ve müzakerelere devam etmek istiyoruz diyordu. Şimdi iş ciddiye binince ‘garantiler kalkmazsa hiç anlaşma olmaz’ diyerek olmayacağını bildiği şeyler söylemeye başladı. Ama korkunun ecele faydası yok. Bir şekilde gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacak. Tufan Erhürman’ın Ankara ziyaretinin ardından da Rum Liderliği ile görüşmesinde Türk tarafının resmi görüşlerini karşı tarafa ve BM’ye aktarmış oldu. Bu görüşleri iki çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Birincisi kapsamlı çözüm müzakerelerine geçebilmek için yapılması gerekenleri dört madde altında Sayın Cumhurbaşkanı sıraladı. İkincisi ise 10 maddelik güven artırıcı önlemler olarak tabir edebileceğimiz eylemler listesi verdi. Bu iki konu da birbiri ile tutarlı konulardır. Rum Lider sanki bunları ilk kez duymuş gibi bir tepki verdi. Daha sonra da ‘Sıfır asker sıfır garanti’ konuşmalarını ortaya attı. Cumhurbaşkanının 4 maddelik önerilerine ise de ‘kabul edilemez’ minvalinde saçma sapan ve dayanağı olmayan bir tepki ortaya koydu. Halbuki bu 4 maddenin 2 maddesini kendisinin de kabul ettiğini duydum. Siyasi eşitlik BM’nin kendi parametresidir. İkincisi müzakereler kaldığı yerden devam etmeli ve bu zamana kadar mutabık kalınan konular korunmalıdır. Rum Lider bu iki maddeyi kabul ettiğini kendisi de söyledi. Üçüncüsü BM Genel Sekreteri dahil bütün dünya ucu açık bir görüşme olamaz diyor. Bunda da bir sorun yok. Esas mesele Rumlar hayır derse, Kıbrıslı Türkler statükoya geri dönemez maddesidir. Esas sıkıntıları buradadır. Bunu hazmetmekte zorlanıyorlar. Türkleri rehin tutma hakkını istiyorlar. Bu tartışmayı bulandırmak için Garanti ve asker meselesini ortaya atıyorlar. Bu ve bunun gibi birçok oyuna girişeceklerdir ancak Türk tarafı bunlara hazırlıklıdır. İyi bir çalışma ile bunların üstesinden Türk tarafı gelebilir” ifadelerin kullandı.

Rumların silahlanması: Bizim arkamızda Türkiye Cumhuriyeti olduğu için kendimizi daha güvende hissediyoruz

Rum Yönetimi’nin silahlanma arzusu hakkında değerlendirmelerde bulunan Nami, “Kapsamlı çözüm olmadığı sürece Rumlar silahlanmaya devam edecek. Her iki taraf da her olasılığa kendisini hazırlayacaktır. Bizim arkamızda Türkiye Cumhuriyeti olduğu için kendimizi daha güvende hissediyoruz. Onlar da çeşitli askeri anlaşmalarla kendi açıklarını kapatmaya çalışıyorlar. Bu kadar küçük bir adada böyle girişimler ve hareketler endişe vericidir. Benzer süreçler Avrupa’da çok acı süreçlerle yaşandı. Birbirine düşman olan ülkeler nedeniyle büyük felaketler yaşandı. İki kez dünya savaşı meydana geldi. En sonunda barış anlaşmaları imzalanmasına ve AB’nin kurulmasında karar verdiler. Biz de barış projesinin bir parçası olmalıyız. Kıbrıs Türk halkında bu bilinç var. Bunu engelleyen Rum seçmenler oldu. Büyük ölçüde kandırıldılar. Annan Planı döneminde 85 milyonluk Türkiye ile oyun oynayabileceklerini zannettiler. Ama hiç öyle olmadı. Bu dersi almış olmaları gerekiyor. Tüm Kıbrıs için önemli bir fırsat penceresi açıldı. Devlet adamlığı gerekiyor. Her iki liderin de birbirine yardımcı olarak son bitiş noktasına ulaşma çabasını göstermesi gerekiyor. Bu Sayın Tufan Erhürman’da var. Yaptığı somut önerilerle bunu kanıtladı. Top artık Hristodulidis’tedir. Aynı cesareti ve devlet adamlılığını ortaya koyacak mı göreceğiz” diye konuştu.

“Crans Montana’daki tecrübelerim çok acı. Rum Liderliğine zerre kadar güvenemem”

Nami, “Crans Montana’daki tecrübelerim çok acı. Oradaki deneyimlerimden yola çıkarak ben Rum Liderliğine zerre kadar güvenemem. Artık kim gelirse gelsin herhangi bir Rum lidere güvenilerek yol kat edilmesi mümkün değil. O günler geride kaldı. O zemin üzerine yapılabilecek her türlü çaba tüketildi. Şimdi takvimli, hakemli, hayır diyen tarafın ağır bedeller ödeyeceği yeni bir süreç kurgusunun peşinen bağlanması lazım” dedi.

Mülkiyet konusu: Türk tarafının eli de boş değildir

Mülkiyet konusunda yaşanan gelişmeleri değerlendiren Nami, “Ne zaman Kıbrıs konusunda çözümü zorlayan politikalardan vazgeçtik mülkiyet konusu önümüze geldi. Bu geçmişte de böyle oldu. Bunlardan çözümü zorlayan taraf olarak kurtulduk. Bizim bu konularla mücadele konumuz yine bu olacaktır. Bu politikalardan uzaklaştığımız için bu girişimleri yapma alanı yarattık. 10 maddelik paketin bir maddesi de mülkiyet konusudur. Rum tarafı buna olumlu cevap verecek değildir ama Türk tarafının eli de boş değildir. Sayın Cumhurbaşkanı kendini ziyaret etmeye gelen bütün büyükelçilere bunun önemini ve müzakere sürecinin selameti açısından bunlara dur denmesinin önemini anlatacaktır ve Rumların üzerinde bir baskı kurulmasını sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

Rum tarafının Schengen’e geçiş süreci: bugünden daha rahat olmayacağı kesin, çok daha katı kurallar gelecek

Rum Yönetimi’nin Schengen’e geçiş süreci ve sınır kapılarındaki geçişlerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Nami, “Schengen nedeniyle ne gibi bir sıkıntı çıkacak bugünden bilemiyorum çünkü Rumların bu konuda nasıl adım atacağı da önemlidir. Ancak bugünden daha rahat olmayacağı kesindir. Sadece geçiş sürati ile ilgili bir konu değil. Kim geçebilir meselesiyle ilgili çok daha katı kurallar gelecek. Ticareti de etkileyen boyutları olabilir. Biz bunun tamamen dışındayız. Cumhurbaşkanının 10 maddelik öneri paketinde yer alan Geçici AB AD-HOC komitesinin canlandırılması konusunu son derece anlamlı buluyorum. Bu tip konular o komitede rahatlıkla ele alınabilir. Schengen’in adadaki geçişleri etkilememesi uzmanlar tarafından ele alınır ve çözülür. AB’nin en son isteyeceği şey Kıbrıs’ın ortasında katı bir sınır olmasıdır” diye konuştu.

Özdil Nami: Kişi başına düşen milli gelirimiz iyiye doğru gitmiyor

Programda ekonomik değerlendirmelerde de bulunan Özdil Nami, “Kişi başına düşen milli gelirimiz iyiye doğru gitmiyor. İkincisi gelir dağılımımız çok kötü şekilde bozuldu. Üçüncüsü ise ekonominin yapısı kötüye gidiyor. Esnaf çok zayıfladı. Gençlerimizi buraya çeken, yüksek katma değer üreten bir yapıya gitmiyoruz. Sorunların ana nedeni enflasyondur. Enflasyonun bu kadar yüksek olduğu hiçbir ülkenin olumluya gitmesi mümkün değildir. Ne uzun soluklu bir yatırım yapabilirsiniz, ne de sağlıklı bir vergi toplama düzeni oluşturabilirsiniz. Gelir dağılımı da sağlayamazsınız. Dünyada bütün medeni ülkelerin en vazgeçilmez kurumlarından biri bağımsız Merkez Bankalarıdır. Merkez bankalarının en temel görevi enflasyonu kontrol altında tutmaktır. Para ve faiz politikası üretmektir. Türk lirası ile ilgili çok ciddi sıkıntı var. Çok yanlış politikalar uygulandı. Bizim en büyük sorunumuz, bizde oluşacak açıkları finanse etmek için bir matbaamız yok. Enflasyon yüzünden açıklar oluşuyor. 6 ayda bir bunu çalışanlara vermek zorundasınız. Bu sefer KKTC Maliyesini döviz cinsinden muhteşem bir borca sokuyor. Bu sürdürülebilir değildir. Bizim süratli olarak, Türkiye ile oturup bir çözüme ulaştırmamız lazım. Türkiye ile ekonomik anlaşmalar çerçevesini değiştirmemiz gerekiyor. bu protokol işinden vazgeçmemiz gerekiyor. Medeni devletlerin yaptığı gibi serbest ticaret anlaşması imzalamamız gerekiyor. Türkiye ile bizim aramızda böyle bir anlaşma yok. İkincisi Türkiye dışında Türk Lirasını kullanan yegâne ülke KKTC’dir. Ama aramızda bir para birliği anlaşması yok. Para birliği anlaşması yapılmalıdır. Ya da bunlar olmuyorsa o zaman KKTC istikrarlı bir para birimine vergilerini ve ödemelerini geçirmelidir. Bu TL’yi kullanımdan kaldırmak değildir. Kaydi olarak kendi gelir ve giderlerini enflasyonu düşük olan bir para birimine geçirmesi gerekir.