Haber: Bahar SANCAR
Türkiye’de son açıklanan enflasyon verileri üzerine değerlendirmelerde bulunan Karavelioğlu, “Türkiye’de son açıklanan enflasyon oranlarında yüzde 1,5’lar5ın altına düştüğünü gördük. Bizde de Mayıs ayı enflasyonu 2,70’ler düzeyinde geldi. Bizde de yıllık 40’ın altı görüldü. Türkiye’de çok planlı bir ekonomi programı uygulanıyor. Bu program neticesinde enflasyonun daha hızlı düşmesini bekliyoruz. Döviz rezervleri de bir yandan toparlanıyor. Ekonomi yönetiminde moral ve motivasyon da bu gelişmelerle toparlanmış oldu. Şuanda faizin sabit tutulması beklentisinin yanı sıra faizlerin düşme beklentisini de artırmış oldu. Türkiye’de enflasyonun düşmesi bizi pozitif yönde etkileyecektir. Çünkü biz ağırlıklı olarak Türkiye’den mal ithal eden bir ülkeyiz. Oradaki düşen enflasyonla beraber bizim burada tükettiğimiz ürünlerde fiyat artışında bir yavaşlama olacak ve bize destek olacaktır” dedi.
“Yılsonunda 60 TL’nin üzerinde bir sterlin kuru ile karşılaşabiliriz”
Döviz ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Karavelioğlu, “Bizim ülkemizin ayrı bir ekonomik yapısı var. Türkiye’de insanlar döviz dediğinizde Dolar’a bakar. Bunu bilen Türkiye’deki yönetim de Dolar’ı kontrol altında tutmaya çalışıyor. Sterlin, 20 Ocak’tan bu yana Türk lirasına karşı yüzde 21 oranında artmış. Ancak Dolar yüzde 11 civarında arttı. Türkiye’de ekonomi yönetimi enflasyonu kontrol altında tutabilmek için Dolar kurunu kontrol altında tutuyor. Türkiye ara malı dolarla işleyen ve Euro ile satan bir ekonomidir. Dolayısıyla bundan kar elde ediliyor ve enflasyon yaratılmamış olunuyor. Ancak Sterlin ile ilgili öyle bir durum yok. Trump seçildikten sonra, Trump’ın izlediği zikzak politikalar nedeniyle Amerika’da gümrük vergileri arttı ve enflasyonun da artması bekleniyor. Bu belirsizlik durumunda insanlar Dolar’dan kaçma eğilimi oluştu. Dolardan kaçış eğilimi ile birlikte Sterlin’in 1,23’lerden 1.36’lara çıktığını gördük ve Sterlin değer kazandı. Sterlin Dolar’a karşı değer kazanmaya devam edecek ve yılsonunda 60 TL’nin üzerinde bir sterlin kuru ile karşılaşabiliriz” ifadelerini kullandı.
“Siyasi partiler asgari müşterekte bir araya gelerek devlet politikası geliştirmeli”
Rum Yönetimi’nin “Mülkiyet” konusu üzerinden yaptığı girişimlerin ekonomik etkilerini değerlendiren Karavelioğlu, “Hükümetin yabancılara mülk satışıyla ilgili yaptığı düzenleme ile çok büyük bir hata yaptı. Daha sonrasında Rum Yönetiminin gerçekleştirdiği tutuklamalarla birlikte, bizim hızlı bir strateji geliştirmemiz gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin adres gösterdiği Taşınmaz Mal Komisyonu’muz iki binden fazla davayı tamamladı. AİHM, TMK’nın iç hukuk yolu olduğunu teyit etti. Ancak amaçları bizim ekonomimize çok ciddi hasar vermektir. Şuanda Pazar olarak sadece Türkiye pazarı kaldı emlak sektöründe. Bizim temel sıkıntımız, bizim ekonomiyle ilgili bir politikamız yok. Bence bizim gibi çok partili yapılarda partiler üstü bir politika geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim bir ekonomi, turizm, eğitim ve inşaat sektörleri ile ilgili planımızın olması gerekir. Bu konularda siyasi partilerin asgari müştereklerde bir araya gelerek devlet politikası geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
“İthalatı düşman olarak görmekten vazgeçmemiz gerekir”
Güney Kıbrıs’a kayan ekonomi hakkında değerlendirmelerde bulunan Karavelioğlu, “Bu işler ilk olarak etle başladı. Eti alayım derken yanında süt, maydanoz da geldi. Biz hayvancıyı, üreticiyi, çiftçi destekleyelim ama ürün çıkmasını destekleyelim. Ortada olmayan ürüne, kuraklık parası, sel parası diyerek teşvik verdiğimiz müddetçe sonuç alamayız. Üretimi anında artıramazsınız. Üretim bir süreçtir. O nedenle ithalatı açmamız ve ithalatı düşman olarak görmekten vazgeçmemiz gerekir. Bizim ayrı bir ekonomi olduğumuzu önce bizim kabullenmemiz lazım. Bizim farklı politikalarımız var. Biz hizmet üreten bir ülkeyiz” dedi.