Hristofyas, Kıbrıs sorununu ‘mümkün olan en kısa sürede’ çözeceğini söylerek seçim kazandı...

   Çözebilmesi için de önünde ‘altın fırsat’ vardı...

   Annan Planı’na onay veren AK Parti iktidarı...

   Ve, AKEL’in ‘iyi tanıdığı’ Mehmet Ali Talat...

   Hristofyas, seçim öncesinde, KKTC İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a ‘yoldaş’ derdi...

   Seçimlerden sonra ‘Cumhurbaşkanı Hristofyas’, görüşme masasındaki ‘yoldaşı’ ile bir türlü uzlaşıya varamadı...

    Aylarca devam eden müzakerelerde, çok az ilerleme sağlanabildi ve Talat’ın Cumhurbaşkanlığı sona erdi...

   Barış yanlısı tüm Kıbrıslılar, bundan büyük bir rahatsızlık duydu...

   “Talat’la çözemediyse, Eroğlu ile hiç çözemez” diyenler oldu...

   Ne kadar haklı olduklarını yakın bir zamanda göreceğiz...

   Bugüne kadar ‘kritik konularda’ en ufak bir ilerleme sağlayamadıklarını biliyoruz...

   Rum tarafı “Ne hakem, ne de takvim istiyoruz” dediği için, görüşme masasına herhangi bir plan konmadı…

   Annan Planı’nın öldüğü açıklandı…

   Öyleyse çözüm nasıl sağlanacak?..

   Ortada herhangi bir plan veya düşünceler dizisi yoksa, iki lider nasıl anlaşacak?..

   Aklın yolu birdir…

   Müzakereler 1964’ten beri devam ettiğine göre; iki toplum arasındaki anlaşmazlık konuları da bellidir…

   Denktaş-Makarios ve Denktaş-Kiprianu doruk anlaşmaları vardır…

   Doruk anlaşmaları, çözümün ne şekilde olacağına ışık tutuyor…

   Buna karşın iki liderin ‘sil baştan’ müzakere yapması, zaten akıl işi değildi…

   Boşu boşuna çözüm yanlısı halkın zamanını çaldılar…

   Hristofyas’ın her fırsatta “Aramızda büyük uçurum var” diyerek, taraflar arasında herhangi bir uzlaşmanın olmadığını açıklaması dikkat çekicidir... 

   Bunca zaman görüşme yapıldığı halde hiçbir konuda anlaşmaya varılmaması, çözüm bekleyenler açısından hakikaten çok üzücüdür...

   Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin bundan sonraki süreçte ortaya koyacağı tavır çok önemlidir...   

  Ya Rum tarafını dinlemeye devam edecek ve görüşmeleri bir takvime bağlamayacak...

   Ya da, uluslararası konferans çağrısı yapıp, ilgili tüm tarafları biraraya getirecek ve çözüm sağlanıncaya kadar odadan dışarı çıkarmayacak...

   Rum tarafının, AB dönem başkanı olacağı 1 Temmuz’a kadar başarı sağlanmaması halinde, Türkiye’nin, AB ile müzakereleri donduracağı kesindir...

   Türk hükümeti bu konudaki tavrını defalarca açıklamış ve gerekli uyarıları yapmış durumdadır...

   Öyleyse; ya 1 Temmuz’a kadar çözüm, ya da kalıcı bir ayrılık...

   Bakan Egemen Bağış’ın, dün KIBRIS’ta yayımlanan açıklaması çok dikkat çekicidir...

   Çözüm konusunda uzlaşma sağlanmaması halinde, kesin ayrılık konusunda uzlaşı aranacağına dikkat çekti...

   Rum liderliği bu son mesajı iyi değerlendirmelidir...

   Ayrılığın kesinleşmesi iyi mi olur, kötü mü, şimdiden kestirmek çok zordur...

   Ne var ki; her iki toplum da 1964’ten beri devam eden müzakerelerin sonuçsuz kalması nedeniyle yorgundur...

   Hiç kimsenin yarım asır daha beklemeye niyeti de yoktur...