Gündem Kıbrıs Özel Haber
Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Zeki Çeler, Gündem Kıbrıs Web TV’de Bahar Sancar’ın konuğu oldu. Meclis Genel Kurulunda gerçekleşen 2026 bütçe görüşmeleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Çeler, “Bu bütçenin KKTC için yeterli olmadığı ortadadır çünkü 25 milyar TL’lik bir açıkla başlıyoruz 2026 yılına… Bu gerçekten kabul edilebilir bir durum değildir. Ekonominin çarklarını döndürmek için giderlerden kısmak yerine, ne yazık ki gider artırıcı uygulamalar gerçekleştiriyorlar. Önümüzdeki yıl bir seçime gidilecek ve bu borç yükü bir sonraki hükümetin üzerine kalacaktır. Hepimiz toplumun kaygılarını ortadan kaldırmak zorundayız. Bizim hükümet dönemimizde denk bütçeyi başarmış bir hükümet dönemi geçirdik. O dönemde Türkiye’den gerekli maddi destek gelmeden, kendi güvenlik kurumlarını bile ödeyen bir yapı yaratmıştık. Ancak şimdiki hükümete baktığımızda Türkiye’den destek aldıklarını söylemelerine rağmen, desteği alamadıkları ortaya çıkan bütçe açığında ortadadır” dedi.
Çeler, “Eğitime verilen bu katkıyla bırakın okullarda camları tamir etmeyi, tuvalet kâğıdı bile alamazsınız. Bu bütçeyle çocukları nasıl konteyner sınıflardan çıkaracaksınız? Sağlıkta da trafikte de durum vahimdir. Bu bütçeyi yapamıyor ve yönetemiyorsanız gitmeniz gerekir” ifadelerini kullandı.
13. Maaş konusu: . Asıl utanç verici olan bunların konuşulmasıdır
Başbakan Ünal Üstel’in 13. Maaş açıklaması hakkında konuşan Çeler, “13. Maaş yasaya göre Aralık ayının ilk yarısında ödenir. İkinci yarısında da normal maaşlar ödenir. Bu yasal bir yöntemdir. 2018-2019 dörtlü koalisyon döneminde biz herhangi bir katkı almadan bile yasanın gereğini yerine getirerek, Sosyal Sigorta emeklilerinin maaşlarını 14 Aralık 2018 tarihinde ödedik. O nedenle tarihte ilk kez böyle bir şey yapıyorlarmış gibi övünmeye kalkmasınlar. Onlardan çok daha iyisini yapabilenler bu ülkede yönetime geldi. O nedenle bunu bir reklam konusu yapmasınlar ve sadece kendileri yapmış gibi övünmesinler. Asıl utanç verici olan bunların konuşulmasıdır” diyerek eleştiride bulundu.
Asgari Ücret tartışmaları: Sektörel bazda taban maaş uygulamasına geçilme gerekir
Yaklaşan Asgari Ücret görüşmeleri hakkında da değerlendirmelerde bulunan Çeler, “Asgari ücretin belirlenme yöntemi ve şekliyle ilgili kısır bir döngü içerisindeyiz. Sektörel bazda taban maaş uygulamasına geçilmesi ve bu sistemin tüm sektörlerde uygulanması için bir çalışmamız bulunuyor. Bu sistemle gittiğimiz sürece her 6 ayda bir asgari ücretle ilgili bu tartışmalar aynı boyutta devam edecek. Bunun artık farklı bir boyuta geçmesi gerekir ki sistemin çarkları kendiliğinden dönmelidir. Sektörel bazda taban maaş bunun önünü açacaktır. Diğer taraftan bizim yerel işgücü politikalarını güçlendirmemiz gerekiyor. Yerel iş gücünü piyasaya azami şekilde yerleştirmeliyiz. Yerel iş gücü piyasada olduğunda ekonominin çarkları daha güçlü döner. Bu sayede iç piyasada para daha çok kalacak ve ulusal sermayenin korunması için ciddi teşvikler ile özel sektörün 13. Maaş almasının önünü açacak bir döneme girebiliriz. Ancak bunların hayata geçmesi için vizyonunuz olması gerekir. Devletin bu teşvikleri sağlayabilmesi için devletin yeterli kaynağı vardır. Her sektörde baremlerin belirlenmesi ve maaşlarına otomatik zam alması gerekir. Bakanlığımız döneminde bu yönde çalışmalarımızı başlatmıştık ancak neticelendiremedik” dedi.
Çeler, “Bu ülkede gerçek anlamda çalışanların haklarını kamudan daha fazla veren özel sektör temsilcileri de vardır. Bunları da topluma duyurmamız gerekir ki insanlarımız gidip başvuru yapabilsin. Bu işletmelere teşviklendirme sistemi yapılabilir. Biz göreve geldiğimizde bu sistemi hayata geçireceğiz” diye konuştu.
“Aynı işi yapan insanlara ırkına, soyuna, ülkesine farklı maaş vermek yerine, yerel işgücü politikalarını hayata geçirmemiz gerekiyor”
3. dünya vatandaşları için ayrı maaş sistemi tartışmaları hakkında konuşan Çeler, “Aynı işi yapan insanlara ırkına, soyuna, ülkesine farklı maaş vermek yerine, yerel işgücü politikalarını hayata geçirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde o sistem hayata geçerse kısır bir döngüye gireriz. Lojman veriyorsan sözleşmeni ona göre yapacaksın. Kendi evinde kalıyorsa o zaman maaşını tam olarak vermek zorundasın. Bu defa çok daha ciddi bir sorun ortaya çıkacaktır, bu kez özel sektörde kimse KKTC vatandaşı çalıştırmak istemeyecek. Çünkü ucuz işçilik ortaya çıkacak. Daha ciddi sistemler kurmamız gerekmektedir” dedi.
Sel felaketi: Bu yağan yağmurlar bir felaket yağmuru değildi. Felaketi biz gerekli önlemleri almadığımız için yaşadık
Ülkede yaşanan sel baskınları hakkında konuşan Çeler, “Sürdürülebilir geleceği bilmeyen yöneticilerden dolayı bu duruma geldik. Yıllardır yaşanan kuraklık döneminde Gönyeli Göletini temizlemedik. Alt yapıyı hazırlamadık. Sürdürülebilir ilerlemeyi düşünmemenin sonuçlarıdır bu yaşananlar. Bu yağan yağmurlar bir felaket yağmuru değildi. Felaketi biz gerekli önlemleri almadığımız için yaşadık. Bundan sonra ne yapılacağı ile ilgili çevre bilimcilerin, jeologların ve uzmanların tüm söylediklerine kulak vermeli ve gerekli hazırlıklar yapılmalıdır. O derelerden gelen suyun Mesarya’da tutulması için gerekli çalışmalar yapılmış olsaydı, o su denize atmayacaktı ve sulama sisteminde kullanabileceğimiz bir yapı olacaktı. Günübirlik politikalar ile yaşayan insanlara dönüştük. Günü kurtarma adına yaşıyoruz. Bu süreçte de geleceği kaybediyoruz” ifadelerini kullandı.
Şap hastalığı: Bu ülkeye her anlamda giriş çıkışların ciddi anlamda sorgulanması gerekiyor
Ülkede ortaya çıkan şap hastalığı hakkında da konuşan Çeler, “Salgın hastalıkların ülkemize gelmesi kötüdür. Geçmişte ülkeye girişlerde uyguladığımız dezenfekte sistemini uygulamamızın getirdiği sonuçlardır. Eskiden ülkeye hayvanların girişlerinde devlet kontrolünde çok ciddi karantina süreçleri uygulanıyordu. Belirli belgeler isteniyordu. Ancak şuan bu tedbirler yeteri kadar uygulanmıyor. Bu nedenle de hızlı yayılan bir hastalık kaçınılmaz bir noktaya gelmiştir. Hayvancılar açısından ciddi zarar verebilecek bir hastalıktır ve hayvancıyı ekonomik yönden vuracaktır. Et ve süt ürünlerinde azalma olduğunda piyasada pahalılık olacaktır. Hükümetin bu noktada hayvancıyı koruyan ciddi ekonomik katkılar vermeli ve önlemler almalıdır. Bu ülkeye her anlamda giriş çıkışların ciddi anlamda sorgulanması gerekiyor. Engellemek de yöneticilerin elindedir. Bunu uygulayan ada ülkelerine bakabiliriz.
“Crans Montana’dan değil, Berlin’den kalınan yerden devam edilmeli”
Kıbrıs konusunda yaşanan gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Çeler, “Kıbrıs konusunda en fazla sıkıntıyı yaşayan Kıbrıslı Türklerdir. Orta Doğu’da yaşananlara baktığımızda Kıbrıs sorununun çözülmesi elzem bir konu olmaya devam ediyor. Rum tarafı her dönem olduğu gibi bu dönemde ikili oynamayı kendine görev edindi. AB’de, BM’de her alanda tanınan bir taraf var karşımızda. Biz ise tanınmamışlığın getirdiği sıkıntılarla boğuşuyoruz. Hristodulidis bir dönem daha başkanlığı kazanmak istiyor ve aşırı sağa yaklaşarak onları etkinliklerinde yer alıyor, bu yönde söylemler ortaya koyuyor. Bu süreç içerisinde Sayın Erhürman’ın kazanmasıyla birlikte atılacak olan adımlarda Rum tarafının işi zordur. BM parametrelerinin konuşulmaya başlanması önemlidir. Berlin Konferansında kalınan yerden müzakerelerin başlaması gerekliliği bir gerçektir. Crans Montana’da Guterres çerçevesinde belirlenen 6 maddede Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların anladığı şekil başkaydı. Rum Lider Crans Montana’dan kendi anladığı yerden devam etmek istiyor. Ancak Crans Montana’dan kaçan heyetin içerisinde kendisi de vardı. Berlin’den kalınan yerden görüşmelerin başlaması gerekir. BM kayıtlarına geçen Berlin’dir. Bizim de çok dikkatli olmamız gerekiyor. En fazla dillendirmemiz gereken Crans Montana’dan değil, Berlin’den kalınan yerden devam edilmesidir” diye konuştu.