Haber: Bahar SANCAR

Cumhurbaşkanlığı seçimine sayılı günler kala, sokakta yarış kızıştı. Adaylar seçmenlerle bir araya gelerek seçim vizyonlarını ortaya koyuyor. Gündem Kıbrıs’a konuşan Eski Başbakan Hüseyin Özgürgün, Cumhurbaşkanında olması gereken özellikleri beş soruda cevapladı ve geçmişten bugüne Cumhurbaşkanlığı seçimlerini değerlendirdi.

1. Cumhurbaşkanında nasıl nitelikler ararsınız?

“Geçmişe bakılırsa nasıl nitelikler olması gerektiği anlaşılır. 2000 yılına kadar Sayın Denktaş Bey olduğunda herhangi bir tartışma yoktu. Genelde arada problemler çıksa da, başka adaylar daha yüksel oy almış olsa da Denktaş bey 2000 yılına kadar seçildi. Orada profil belliydi. 2000 yılında sonra başka bir profil ortaya çıktı. Daha çok başbakanlıktan gelen adaylar Cumhurbaşkanı oldu. Önce parti genel başkanı ve başbakan olup ardından da o başbakanlık ve partiyle birlikte yol alındı. 2005’te Mehmet Ali Talat, 2010’da da Derviş Eroğlu Cumhurbaşkanı oldu. O zaman da başbakan olunması nedeniyle çok büyük avantaj elde edilmişti. Ama 2015 seçimi biraz tuhaf bir seçimdi. 2015’te başbakan Özkan Yorgancıoğlu aday olmayacağım dedi. Partisi başka bir aday Sibel Siber Hanımı gösterdi. Ulusal Birlik Partisi’nin de Genel Başkanı bendim ancak biz de muhalefetteydik. Derviş bey de cumhurbaşkanıydı. Mustafa Akıncı da bağımsız aday olarak seçime girdi. Çok büyük bir parti desteği de yoktu aslında orada profil değişti. Yani orada ne bir başbakan ne de bir parti başkanı adayı vardı. Dolayısıyla orada Sayın Akıncı bu ikilemden ve profil değişikliğinden Cumhurbaşkanı olarak çıktı. 2020 seçimlerinde ise yine Başbakan olmuş ve partinin başında olan Ersin Tatar Cumhurbaşkanı oldu. Arada 2015 hariç genelde profil başbakan olup, parti ve iktidar gücüyle aday olan kişiler geldi. Dikkat edin 2025’ye yine 2015 yılına geri döndük. Genel başkan olarak Tufan Bey var. Tufan beyin partisi iktidarda değil ama başbakan adayı değil, Cumhurbaşkanlığı adaylığı var. Ulusal Birlik Partisi’nden Başbakan aday olmadığı için de bu seçimi 2015 yılına benzetebiliriz. O Sürprizli bir seçimdi. Bu da sürprizli bir seçim olacak. Genel profil ve gelişmeler bana sürprizli bir seçim olacağını gösteriyor.”

2. Seçilecek olan cumhurbaşkanından beklentileriniz nelerdir?

“Cumhurbaşkanlığından her zaman beklenti aslında hükümetle bağlantılı beklentilerdir. Hükümet partisi iktidara yeni gelmişse, özellikle 2000 yılından sonra 1-1,5 yıllık Başbakan olanlar Cumhurbaşkanı seçildiler. Henüz daha yıpranmamış başbakanlar cumhurbaşkanı oldu. Dolayısıyla parti yıpranmamış olacak, parti başkanı ve başbakan olacaksın, o zaman seçim kolay olur. Halk zaten onu görüyor ve ona göre oy veriyor. Burada şuanda yıpranmış bir iktidar var. Ulusal Birlik Partisi demiyorum ama iktidar olarak bir zaman geçirildi ve buna bağlı olarak da bir yıpranma geldi. Bu yıpranmayla birlikte parti başkanı da aday değil. Dolayısıyla burada profil şuanda halk ne bekliyor diye sorduğunuzda şuan ki durum Cumhurbaşkanı olan Ersin Tatar için sıkıntılıdır. Hem UBP’nin adayı gibi gözüküyor, hem UBP’den aday olup kazanmış ve desteği var ama bu yıpranmışlıkla birlikte sıkıntısı var. Partinin başında olmaması da bir başka sıkıntıdır. Partinin hareket hızı ve gücü, partinin başında olmakla partinin dışında olmak arasında ciddi fark ediyor. Bu benim tecrübelerimden yola çıkarak gördüğüm bir durumdur. Orada da Ersin Tatar’ın bir dezavantajı var. Diğer taraftan da dinamik bir muhalefet var. Yıpranmamış bir genel başkan var. Zaten bu seçimin iki aday arasında geçeceği kesindir. Bu kriterlere göre düşündüğümde halk da benim gibi düşünüyor. Sonuçta halk da bu kriterlere göre bakarak karar verir.

Aslında Cumhurbaşkanlığının esas meselesi Kıbrıs konusudur. Ancak 2000 yılından sonra yapılan seçimlerde kriterler ve tercihler hiç bu konuyla ilgili olmadı. Şuan bir KKTC’de kamuoyu yoklaması yapılsa, Kıbrıs konusu sorunlar arasında çok altlarda çıkabilir. Kıbrıs konusu doğru dürüst vatandaşın gündeminde değil. Aynı zamanda dünyanın da gündeminde değil. Rum tarafının ve BM’nin gündeminde de olduğunu söyleyemeyiz. Yunanistan ve Türkiye’nin de gündeminde olduğunu söyleyebilir miyiz? Gündemde olan bir mesele olmadığı için halkın da gündeminde değil. Yıllar içinde seçilen profilleri değerlendirdiğimde aslında oraya bakarak bir karar verilmiş olduğunu görmüyorum. Denktaş Bey çok güçlü bir liderlikle bu makamı taşıdı. O hem gündemdi. Ama ondan sonra halkın gündeminde de o kriter değişti. Dolayısıyla oraya dikkatli bakmak gerekiyor.

Şuandaki mevcut Kıbrıs sorununda bir yol var düz gidiyor. Bu yolda tümsekler ve çukurlar var. Yolun bazı yerleri bozuk takılabilirsiniz ama o yol bir yere gitmiyor. Açıklamalar var, her kes bir şey söyleyebilir. BM temsilci atayıp görüşmeler yapıp açıklama yapabilir, toplum liderleri çeşitli açıklamalar yapabilir. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantör ülkeler olarak bir şeyler söyleyebilir. 1998’den bu yana siyasette yıllarım geçti. Annan planı dâhil en yoğun dönemlerde siyasette yer aldım. AB konseyinde de ilk Türk Milletvekili olarak temsilci olarak gittik ve yoğun bir dönemde temaslarda bulunduk. Benim gördüğüm kadarıyla Kıbrıs konusu şuan uyuyor. Depremden örnek verecek olursak, küçük sallantılar büyük depremin gelişini ve şiddetini etkilemez. Fay üzerinde küçük depremler olur ama büyük depremlerin olması çok zaman ister. Dolayısıyla Kıbrıs konusunu da buna benzetebiliriz. Kıbrıs konusu herhangi bir değişiklik için çok uzun zaman isteyen bir süreçtir diye düşünüyorum.”

3. Cumhurbaşkanının yabancı dil bilmesi sizce önemli midir?

“Bu konuda Denktaş beye kadar önemliydi. Ama ondan sonra çok bir önemi olduğunu ya da yabancı dilin öne çıktığını göremedik. Ama olursa çok iyidir. Mutlaka tüm temaslarda ve konuk ziyaretlerinde konuşup anlaşabilmek önemlidir. 2000’den sonra yabancı dilin oy getirisi olduğunu görmedik.

4. Sizce seçilecek olan cumhurbaşkanı Türkiyesiz herhangi bir karar alabilir mi?

Başbakan Üstel, Güzelyurt’ta sivil toplum temsilcileriyle görüştü
Başbakan Üstel, Güzelyurt’ta sivil toplum temsilcileriyle görüştü
İçeriği Görüntüle

Kıbrıs konusunda Türkiyesiz bir karar alınamaz. Güney’deki Kıbrıs Cumhuriyeti dünya tarafından tanınıyor olsa bile Yunanistansız bir karar alabilir mi? Mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye olmadan özellikle Kıbrıs konusunda herhangi bir gelişme olması ya da adım atılması mümkün değildir. Ama güçlü bir Kıbrıs Türk liderliği de lazımdır. Türkiye’yi de ikna edebilecek, Türkiye’den geleni değil de, Türkiye’ye politika üreterek yardımcı olabilecek bir cumhurbaşkanlığına ihtiyaç var. Öyle bir çalışma içerisinde olabilecek bir cumhurbaşkanına ihtiyaç var.

5. Sizce Cumhurbaşkanı iç meselelerde daha aktif rol almalı mı?

“İç politik meseleler halkın oy verme güdüsünde çok önemli bir hale geliyor. Ancak Cumhurbaşkanı iç meselelerde daha aktif rol alamaz. Seçildikten sonra partili olmaktan çıkıyor ve cumhurbaşkanı bağımsız kalmak zorunda. Partinin başına da bir genel başkan geliyor. Anayasal sistem de bunun böyle olmasını zorluyor. Dolayısıyla cumhurbaşkanı tamamen tarafsız ve bağımsız durumda olmak zorunda oluyor. Cumhurbaşkanı ve parti ilişkilerindeki tecrübelerimi anlatsam roman olur ama anayasal sistem uygulamalarında Cumhurbaşkanının iç meselelerde pek etkisi kalmadığı gibi cumhurbaşkanı da etkisini tam olarak ortaya koyamıyor. Cumhurbaşkanının 3’lü kararnamelerde imzası var, birçok uygulamanın içerisinde Cumhurbaşkanının kararlarına, atama yetkisine ve imza yetkisine ihtiyaç duyulan kararlar var. Ama maalesef tam olarak ne partisinin ne de hükümetin üzerinde görünür bir etkisi olduğunu söyleyemem. Daha aktif rolü olamaz çünkü anayasal sistem buna müsaade etmiyor. Diğer yandan oraya gelen iktidara Cumhurbaşkanı etki etmeye kalkarsa o zaman sıkıntı olur. Esasında sistemde sıkıntı vardır. Başkanlık sistemi etki tepki mekanizmalarının olduğu ve tek adamlığa götürmeyecek bir başkanlık sistemi olmalıdır. Dünyada bunun örnekleri vardır. Rum tarafı buna bir örnektir. Öyle bir başkanlık sistemiyle 1974’te başlansaydı ve bugünkü sıkıntılar keşke olmasaydı. Denktaş Bey zamanında bile çok sıkıntılar yaşandı.”