Bahar SANCAR Yazdı...
Doğu Akdeniz Rum Yönetimi’nin kasıtlı girişimleri ile yeniden ısındırılmaya çalışılıyor…
Ancak bu defa tablo daha farklı: Rum tarafı birbiri ardına atılan adımlarla yalnızca askeri kapasitesini artırmak için değil; aynı zamanda siyasi dili de sertleştirerek, Ada’daki gerilimi bilinçli şekilde tırmandırıyor…
Bu hamleleri tek tek yan yana koyduğumuzda aslında çok açık bir resim çıkıyor:
Güney Kıbrıs “Barış” dilinden dönerek, yeni bir stratejiye geçti…
Ve bu strateji, güç gösterisini, provokasyonu ve oldu-bittileri esas alıyor…
..
Sözüm ona Rum komandolarının düzenlediği askeri gösteriler ve bu gösterilerin tam ortasında poz veren kompleksli lider Nikos Hristodulidis…
Bir devlet başkanı düşünün:
Komandoların beresini takıyor, özel birliklerle yan yana diziliyor, sosyal medyada “hazırız” mesajı veriyor…
Bu görüntünün adı “Militarist propaganda”dır…
Ama gerçeğe baktığımızda: UCUZ BİR GÖSTERİ!
Bu girişimler, hem iç kamuoyunda prim elde etme çabası, hem de Türkiye ve KKTC’ye verilmiş kasıtlı bir siyasi mesajdır…
…
Askeri şovun üzerine eklenen ikinci hamle ise diplomatik bir saygısızlık olarak geldi…
Hristodulidis, Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman için çıkıp “Benim muhatabım değil” dedi...
Tabi insan ister istemez soruyor: SEN KİMSİN?
Bay Hristodulidis, sen de Türkiye’nin muhatabı değilsin…
Rum tarafının 1960’tan beri sürdürdüğü zihniyet aynıdır:
Türkleri yok say, KKTC’yi yok say, Kıbrıs Türk halkının seçtiği Cumhurbaşkanını yok say…
…
Rum tarafından geçtiğimiz hafta gelen diğer bir büyük hamle ise Lübnan ile deniz yetki alanı (MEB) anlaşmasını imzalaması oldu…
Bu anlaşma, Türkiye’nin kıta sahanlığıyla çakışıyor, KKTC’nin ilan ettiği alanları yok sayıyor…
Bu hamle, Rumların 20 yıldır dondurulmuş bir dosyayı, bölgedeki güç dengeleri uygun hale gelir gelmez masaya sürme girişimidir…
Yani Rum yönetimi şunu yapıyor:
“Türkiye’yi ve KKTC’yi yok sayarak deniz haritası çiziyorum.”
Kusura bakmasınlar ama: Bu haritalar çöptür!
Meclisten geçmemiş, hukuken tartışmalı, kimin ne kadar yetkisi belli değil…
Bu anlaşmanın hukuki meşruiyeti bile tartışmalıdır: Lübnan’da meclis onayı olmadan imzalanmış olması “anayasal ihlal” diye niteleniyor…
Ama Rum tarafı için bunun hiçbir önemi yok. Önemli olan yeni bir siyasi kazanım elde etmek…
Bu da gösteriyor ki, Rum yönetimi yalnızca Kıbrıs’ta değil, Doğu Akdeniz’in tamamında oldubitti siyaseti güdüyor…
Boyundan büyük işlere kalkışan Rum Liderliğinin yolu yol değildir…
Çizdikleri sözde “Harita” gerçeği yansıtmadığı gibi hayal ürünü olmanın da çok ötesindedir…
Saçmalığın daniskası!
…
Rum yönetimi barışı değil, gerilimi tercih ediyor…
Biz bu gerçeği görmezden gelemeyiz…
Kıbrıs Türk halkının iradesi, güvenliği ve egemenliği, Rum yönetiminin hezeyanlarına teslim edilecek kadar ucuz değildir…