Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bugün yaşanan tablo, bir sağlık krizinden çok daha fazlasını anlatıyor. Ecza depolarında kanser ilaçları bulunamıyor. Hastalar çaresiz, doktorlar eli kolu bağlı, aileler ise sessiz bir savaşın ortasında umut arıyor.

Bu ülkede hastalar ilaç bulamıyorsa, orada yalnız ekonomi değil, vicdan da iflas etmiş demektir. Bugün onkoloji hastaları tam da bu sessiz çığlığın içinde. Hayatlarının her saniyesi, bir ilacın bulunmasına, bir dozun yetişmesine bağlı. Ancak raflar boş, eczaneler çaresiz, hastalar tükenmiş durumda.

Kanser tedavisi bir yarış gibidir; zamanla, acıyla ve hastalığın kendisiyle verilen bir mücadele. Ancak ülkemizde bu mücadelenin en temel silahı olan ilaçlar artık yok. Raflar boş, reçeteler rafta kalıyor. Hastalar ilacını bulmak için ülke ülke dolaşıyor, bazıları yurtdışından temin etmeye çalışıyor. Fakat herkesin buna gücü yetmiyor. Ayrıca bu olayın tedavisi yalnızca bir tıbbi süreç değildir; aynı zamanda sabır, umut ve direnç mücadelesidir. Fakat bu mücadelenin en temel silahı olan ilaçlar artık ulaşılmaz hale geliyorsa, bu sadece sağlık sisteminin değil, insanlığın da sınavıdır.

Peki neden?

Yetersiz bütçeler, kur farkı bahanesi, tedarik zinciri sorunları, merkezi yönetimle koordinasyon eksikliği… Herkes konuşuyor ama kimse çözüm üretmiyor. Oysa bu mesele rakamlarla, istatistiklerle değil, insan hayatlarıyla ölçülür. Bir gün geciken ilaç, bir ömrü eksiltir. Yetkililer ne diyecek acaba “tedarik süreci”, “kur farkı”, “bürokratik engel” bunlara mı sığınacaksınız? Bu gerçekte yaşanan şey basit: insanlar hayatlarını kaybediyor. Her geçen gün bir hasta daha tedaviye ara vermek zorunda kalıyor.

Sağlık, hiçbir devletin lüksü değildir; en temel sorumluluğudur. İlaç bulamayan bir onkoloji hastasının gözlerine bakabilen herkes, sistemin çöküşünü kendi vicdanında görür. Çünkü o gözlerde hem umut vardır hem de tükenmişlik. Sağlık politikası kâğıt üzerinde değil, insanın yaşam hakkında başlar. Onkoloji hastalarına ilacını veremeyen bir sistemin, “sağlıkta reform” söyleme hakkı yoktur.

Bugün eğer bir ülke, kanser hastasına “ilaç yok” diyebiliyorsa, yarın kimseye “umut var” diyemez.